Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Tek İstediğim Sıradanlık

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Theodor Aquila
Apollon'un Çocuğu
Apollon'un Çocuğu
Theodor Aquila


Mesaj Sayısı : 710
Kayıt tarihi : 30/10/10

Tek İstediğim Sıradanlık Empty
MesajKonu: Tek İstediğim Sıradanlık   Tek İstediğim Sıradanlık Icon_minitimeSalı Mart 15, 2011 5:56 am

Öfkeli bir şekilde Pegasus Ahırları'na girdim. Biraz kafamı dağıtmak için Paris'le uçmaya karar vermiştim. Gerçi onu görür görmez biraz sakinleştim ama bu yetmezdi. Paris sinirli halimi görünce pek inatlaşmadı ve dışarı çıktı. Birlikte gökyüzüne açıldık.

Başıma gelenleri düşünmeye başladım. Sadece birkaç dakikalığına Thalia'nın ağacının ötesine geçmiştim ve oralarda dolanıyordum. Sanki havai fişek patlatmışım gibi bir anda iki Harpy çıkageldi ve beni resmen oradan kovdular. Bazen melezlik beni usandırıyordu. Sadece biraz sıradanlık isteyip dışarı çıkmıştım ve başım belaya girmişti. Ben de New York'a gidip birkaç arkadaşımla eski günlerdeki gibi dolaşmak istedim. Bu yüzden şimdi Paris'le birlikte süzülüyordum.

Ben daha yukarıdaki havaya yeni yeni alıştığım sırada New York'u görmeye başladım bile. O yüzden alçaldım ve Paris'i yine eski evimin bahçesine bıraktım. Annem büyük ihtimalle yine o meşhur şehir dışı iş gezilerinden birindeydi. O yüzden pek fark edeceğini düşünmedim. Daha sonra aklıma bir problem geldi, arkadaşlarımla nasıl iletişim kuracaktım? Bunun için cep telefonumu kullanmaya karar verdim. Hemen kapatırım canım, ne olacak, diye de kendi kendime mırıldandım. Paspasın altındaki anahtarı uzun uğraşlar sonucu buldum ve içeri girdim. Telefonumu bulup hemen birkaç arkadaşımı aradım. Hepsi de sevinçle kabul etmişlerdi. Ama biri komşumuz olduğu için ve beni şehir dışında bildikleri için aceleyle buluşma kararı aldığımız McDonald's'a koştum.

Birkaç saat boyunca arkadaşlarımla deli gibi eğlenmiştim. New York'ta delilik yapmadığınız zaman şaşırırlardı, o yüzden kimse bizimle ilgilenmedi. Ama sonuç olarak istediğim sıradanlığı yakalamıştım. Şimdi eve dönüp Paris'le Kamp'a gitme vaktiydi. Hava kararmıştı, büyük ihtimalle azar işitecektim. Ben bunları düşünürken birden kaybolduğumu fark ettim. Evet, bu şehirde hayatımı geçirdim ama kaç aydır gelmiyordum unutmam normal, diye sesli düşündüm. Biraz ilerleyince çıkmaz bir sokağa girdiğimi fark ettim. O yüzden hemen geri döndüm. Ama malesef geç kalmıştım, çünkü arkamda iki gölge vardı. Bunlar yaşlı kadınlar gibi duruyorlardı, o yüzden üstümdeki şaşkınlığı atmam uzun zaman aldı. Ama onlar bunu kolaylaştırdılar ve gerçek görüntüleri olan Harpy'lere dönüştüler. Bunlar bu sabahkiler miydi, bilmiyorum açıkçası.

"Hey çirkin yaratıklar. Beni her yerde bulmayı nasıl başarıyorsunuz?" diye bağırdım. Saldırıdan önce şu salaklığımı öğrensem iyi olur diye düşündüm. Testereyi başka bir testereye sürttüğünüz zaman çıkan sese çok benzeyen bir sesle soldaki Harpy "Çok basit hayatım, sabah oralarda uçuyorduk. Öyle bir gürültü çıkarttın ki bir ordu dolusu melez var sandık. Şimdi ise daha beterini yaptın, cep telefonunu açık bıraktın. Eminim buraya doğru gelen daha çok canavar vardır." dedi. Elim istemdışı bir şekilde cebime gitti. Hemen telefonumu kapattım. Bu sefer gerçekten de havai fişek patlatmış kadar olmuştum.

İkisi birden saldıracak kadar akıllılardı malesef. Ama ben hızlı bir hareketle Gündoğumu'na dokundum ve kalkanımla birini saf dışı ettim, diğeriyse zaten ıskalamıştı. Bu kargaşada kılıcımı da çıkardım ve savaşa hazırlandım. Iskalayan Harpy hemen üstüme saldırdı. Doğrusu ondan bu kadar kolay kurtulacağımı sanmazdım, çünkü daha ben vurmadan o öldü. Bunun sebebiniyse acı bir şekilde anladım, Drakonlar da gelmişti. Yani şimdi Harpy ile birlikte 5 düşmanım vardı. Önce şu Harpy'yi halledip diğerlerini Roloi ile öldürmeyi düşünüyordum. Diğer Harpy de aynı şekilde düşünüyordu sanırım, çünkü hemen üstüme saldırdı. Ben de kalkanımla kafasına vurdum ve kaçmasına fırsat vermeden kılıcımı boynuna sapladım.

Şimdi de 4 Drakon vardı karşımda. Gündoğumu'nu toparladım ve bileklik haline soktum. Tam bir oktan kaçarken de saatime basıp Roloi'yi elime aldım. Neyse ki rüzgarsız bir alandaydık da fazla zorlanmam gerekmedi. Bir iki ok atışıyla hepsini öldürdüm. Başka arkadaşları gelmeden o sokaktan çıktım ve kendimi evimin yoluna attım. Tam o sırada arkamda kıyamet koptu sanırım. Çünkü bir Minator üstüme doğru koşuyordu. Onu haklamak için hiç havamda değildim. Hemen evimin bahçesine atladım ama orada da birkaç drakon gördüm. "Yok artık Heracles'in sandaleti!" diye istem dışı bir tepki verdim. Daha hiçbir silahımı çıkaramadan hepsi hançerleriyle bana saldırdı. Ben de melez yeteneklerimle onlara karşı koydum. Yara bere içinde Paris'e ulaştım ve hemen oradan uzaklaştım. Minator evimize girmişti ve çevredeki ağaçları deviriyordu. Drakonlar ise öfkeli bir şekilde etrafı dağıtıyorlardı. Gerçekten de sıradan bir gün geçirmiştim doğrusu! Hem annemden güzel bir azar işitecektim, hem de Kheiron'dan. Böylesi bana bile fazlaydı doğrusu!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Tek İstediğim Sıradanlık
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Kamp Dışı :: New York-
Buraya geçin: