Kendi yaptığım ilahi bronzdan olan yayımı batırmak için Styks Irmağının önünde duruyordum. Bu ırmak olabildiğince korkunç ve kötü gözüküyordu. Değil girmek yakınına bile yaklaşmak yeterince korkutucuydu. İçinde binlerce insanın umutları hayalleri yüzen bu nehir belkide yer altının en korkunç bölümüydü. Nasıl oluştuğunu okuduğumda şok olmuştum. Zeus'un göz yaşları. O yaşlı keçinin zehir ağlayabildiğini bilmezdim. Belli bir uzaklıkta durarak yayımı önceden hazırladığım ilahi bronz zincire bağlayarak nehrin derinliklerine doğru yolladım. O kadar güçlü bir suyun bronzu parçalayıp etirmesi işten bile değildi. Sonra kendimce hazırladığım ritüel sözlerini söyledim.
"Burada bu gece, kahramanın dileğini gerçekleştirmece, saf zekanın oğlu, istiyor doğruyu. Al bu şehvet ile dövülmüş yayı! Göster bana ölümsüz dünyayı." Kafiye konusunda korkunç derecede yeteneksizdim. Neyse ki işe yaramış olmalıydı ki ışıltılar çıkararak titremeye başladı zincir. Birkaç saniye sonra durduğunda dışarı çıkardım. Yay altıın rengi bir yüzüğe dönüşmüş. Yüzüğün ortasında yeşil zümrüt bir taş duruyordu. Işıl ışıl parlayan yüzüğü parmağıma taktım. Kendi yayımı yapmıştım.