Dioné Callidora Persephone'nin Çocuğu
Mesaj Sayısı : 343 Kayıt tarihi : 11/03/11
| Konu: -Dioné- Cuma Mart 11, 2011 8:08 am | |
| Güneş ufuk çizgisinde belirmeye başlayınca, tüm melekler şarkı söyleyerek toplandılar etrafına. Hamur yığınına dönen bedenini şekillendirmeye başladılar. İki melek, hamurun ucundan tutup iki yana çekiştirdiler. Meleklerden biri bacaklarını meydana çıkardı. Biçimli ve uzundular. Başka bir tanesi kolları ve gövdesiyle ilgilendi. Heykellere şekil veren sanatçılardan farkları yoktu. En güzel olanı yüzüyle ilgileniyordu. Burnunun o kavisli yapısını, elmacık kemiklerini, göz yuvalarını, dolgun dudaklarını yaptı. En küçük olanı dalgalı ve uzun saçlar bahşetti ona. Parmak boğumları, kirpikler, kaşlar, kulaklar… Her şeyiyle bir insan çıkardılar ortaya… Ve en son bir çift mavi göz taktılar. Tanrıların kıskanacağı güzelliği bahşettiler ona.
Karanlık çökmeye başladığında ise; şeytanlar doluştu odaya. En garip hainliklerle, açlığı fısıldadılar onun ruhuna. Kibir, öfke, kıskançlık ve kurnazlık verdiler. Tanrısal varlığı köle yaptılar… Lanetlediler onu ve dönüştürdüler bir canavara. Şimdi o canavar sokaklarda dolaşıyor, taşıdığı tohumu saçıyor dört bir yana ve açlığını bastırıyor insan kanıyla. Meleklerin bahşettiği güzellik ve şeytanın sunduğu ruhla…
Saat 17.20 Megantly Caddesi. Dilenci Mark Dudaklarım mızıkanın üzerinde dolaşırken, ruhum bambaşka yerlerde başka işler peşinde. Hava oldukça soğuk… Rengi mora kaçan parmaklarımı kıpırdatmaya çalışıyorum. Uzun sarı saçlı güzel bir kadın caddenin başında beliriyor. Onun belirmesiyle ruhumu bir esinti kaplıyor. Ne güneşin yakıcılığı etki ediyor içimdeki ateşe ne de sıcak zeminden yükselen buhar. Uzakta olmasına rağmen sesini duyuyorum. Bir şarkı mırıldanıyor sanki. Mızıkam elimden düşüyor. Bana bakmıyor ama sanki beni çağırıyor. Rüzgârda salınan şalının sayesinde boynundaki dövme ilişiveriyor gözüme. Ne olduğunu anlamak için dikkatlice bakıyorum. Ancak yeterli mesafede olmadığı için şekli anlamlandıramıyorum. Kadife kırmızı eldivenler geçirdiği eliyle saçını düzeltiyor. Hipnoz olmuş gibiyim, ellerim ayaklarım uyuşuyor. Bedenime hükmedemez oluyor, ona doğru çekildiğimi hissediyorum. Ayaklarım onun olduğu yöne doğru hızlı adımlar alıyor. Güzel kadın ise arkasında kokusunu bırakarak beni sürüklüyor sokak aralarında. Dönüp bir gülümsesin ya da ne bileyim bir şeyler yapsın diye tanrıya yakarıyorum. İçimde bir yerlerde ise korkunun tohumları yeşeriyor. Kadın beni nereye götürüyor sorusu kemirgen… Beynimin bir köşesinde vızıldayan sinekler gibi. Buna rağmen ruhum o kadar sarhoş ki onun güzelliğiyle ve bedenimin arzu çığlıkları o kadar sesli ki, sineğin sesi bir süre sonra duyulmaz oluyor. Dar bir sokağa girdiğimizde ise bana doğru çeviriyor narin bedenini. İçim kıpır kıpır. Dudağının kenarında küçük bir kıvrım beliriyor. O bana gülümsüyor. Güzelliğine öyle kaptırmışım ki kendimi, güneşin yavaş yavaş bulutların arkasına gizlenmeye başladığını yeni anlıyorum. Kusursuz kırmızı renkli dudaklarını aralıyor ve ahenkli sesiyle ‘yaklaş’ diyor. -Empusa- Kendine yeni bir kurban bulmak için doğdu en baştan. İnsansı özellikler yükledi şeytanca ruhuna ve sokaklara daldı. Umursamaz tavırlarla bakındı etrafına, en uygun zamanı kolluyordu. Havadaki kan kokusuyla doldurdu ciğerlerini. Kana susamışlığının bedelini kime ödetecekti bu gün? Kaç kişiye? Kimi sürükleyecekti peşinden en ücra sokaklara? Kimi esiri yapacaktı?
Caddede mızıka çalan bir dilenci ilişti gözüne… Sıranın kime geldiği belli olmuştu. Bir şey yapmasına gerek yoktu ki Empusa’nın. Yürümesi yeterliydi sadece. Bu büyünün tesiri altına giren herkes gibi o da takip edecekti çünkü onu… Caddeler boyunca uygun yeri bulabilmek için yürüdü, yürüdü, yürüdü… Hava kararmaya güneş o masum ışıklarını üzerlerinden çekinceye kadar yürüdü. Saçlarını savurarak döndü kurbanına ve en tatlı sesiyle sundu ona kendini. Kelimeler şarkı söyler gibi dökülüyordu dudaklarından. ‘yaklaş’ dedi ve hepsinin yaptığı gibi seçilmiş, itaat eti ona. Belli bir mesafede bekledi dilenci. Bu kez empusa yaklaşmaya başladı ona. Kollarını boynuna doladı ve ne istediğini fısıldadı kulağına.
-Dilenci Mark- Ona doğru birkaç adım attıktan sonra birden duruyorum. Kalbim bu yükü kaldıramayacak kadar hızlı çarpıyor çünkü. Yaklaştıkça kokusu beni daha çok esir alıyor, sarhoşluğumun katlanmasına neden oluyor. Ben düşüncelerimle boğuşurken melek bana doğru atıyor adımlarını. Öylesine çekici, öylesine tutkulu ki… Ya da bana öyle geliyor. Bunun bir rüya olmadığına bile emin olamıyorum. Böyle bir kadın ve ben; bunun düşüncesi bile beni güldürmeye yetiyor. Öylesine yaklaşıyoruz ki, uzansam dudaklarına erişebilecekmişim gibi ve erişince tuz buz olup kaybolacakmış gibi. Kollarını boynuma attığı an düşünme yeteneğim elimden alınıyor… ‘Kanını istiyorum’ Onun dudaklarına karşılık hayatım! Ne olacak ki. Bu yakıcı his uğruna hayatımı ortaya koyabilirim… Dudaklarımı dudaklarına bastırıyorum. Kendimi kaybediyorum…-Empusa- Dudaklarından emdi vücudundaki nehri. Kanıyla suladı çorak toprağını. Onun ruhunun güzelliğini kendi bedenine kattı. Dilenciden geriye hiçbir şey kalmadı. Empusa tüm güzelliklerden silkindi sonra. Lanetini yeni bir ölümle taçlandırdı. Hamur haline geçip gizli kabuğuna sızdı yavaşça… = Mitolojide Empusa Hekate'nin insanları korkutmak için yarattığı canavardır. İnsanla beslenir. Her çeşit kılığa girebilir ve kurbanlarını çok güzel bir kadın görünümüne bürünerek avlar. | |
|
Athena Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Mesaj Sayısı : 5210 Kayıt tarihi : 16/08/10
| Konu: Geri: -Dioné- Cuma Mart 11, 2011 11:01 am | |
| Rp puanı: 100, tebrikler.
/Admin. | |
|