İlk günüm... Aslında, belki de, keşke... Emin olamıyordum kendimden, ilerlemeye gücüm yoktu. Güvenmiyordum evet. Avcı olmuştum ama neden? Nemesis'le ettiğim ufak bir kavga yüzünden? Evet, tam olarak da buydu başlangıcı. Kampa yollamıştı beni Artemis, acaba başından mı kakıyordu? Gerçi sanmıyordum, o dünyanın dört bir tarafından kendine avcılar toplardı. Yanında gezenler gerçekten çok fazlaydı ama kampta bir tane vardı. O da sevgi abidesiydi. Sırf kampa ilk gelen avcı olduğu için yani. Yoksa emindim ki bende ondan çok daha fazla potansiyel var. O sadece oturup, gülümsüyor. Erkek arkadaşı var. Çoktan avcılıktan atılması gerekirken bir de lider. Çalışkan diye mi sadece? Avcılık buysa ben bundan da intikam istiyordum işte. Yemek gazinosuna götürüyordu beni, yine herkesi selamlayarak. Ama ben onun kolundan sıyrıldım ve şu anda okçuluk alanındaydım. Ceza falan mı alacaktım? Umrumda değildi, gerçekten. İlgilenmiyordum, hem de hiç. En kötü ceza bana buydu zaten. Kampta kikiriklerin arasında dolanmak. Titanların tarafına mı geçmeliydim acaba? Yok ama hayır, Nemesis ne taraftaysa ben de o tarafta olmalıyım. Avcılık, bana göre değil. Karşımda duran oklar, bana anlamsız geliyordu. Ok aramaya başladım etrafta ama elimi sırtıma götürdüğümde hemen orada olduğunu fark ettim. Bu da neydi şimdi, sihir falan mı? Hayır. Etrafta bir erkek aramaya başladım. Belki ona aşık olup kurtulabilirdim buradan. Daha ilk günümde nefret ettirmişti kendine. Evet, bu kadar kötüydü kamp. Sevmiyordum, zorla mı? Etrafa bakındım, hedef tahtası kestirdim gözüme ve fırlattım. Tam isabet, on ikiden vurmuştum. İşte avcılık dedikleri bu kadar kolay bir şey olsa gerekti. Bütün günümün özeti şuydu aslında; buradan nefret ediyordum. Sevmemiştim. Arkadaşım yoktu, Nemesis'i özlemiştim. Ve şimdi burada olmama sebep olan Nemesis'ten intikam almalıydım. Fena halde.