Günlerden Pazartesiydi ve yine çok sıkıcıydı. Helen ile program yapmıştık ama yine program lafta kaldı. Ne yapsam acaba diye düşünürken kapı tıklatıldı. Ben odamdayken kapıyı kardeşlerimden biri açtı. Gelen Hermia'ydı sanırım. ''Ben çıkıyorum Bells! '' diye ince bir ses yükseldi. Koltukta pineklerken macera yaşamak istediğimi hissettim. Ormanda çok fazla çeşitte ağaç olduğunu duymuştum ve yaprak koleksiyonum için yaprak koparmam gerekiyordu.Çanta bile almadan ormana doğru yöneldim..
Gerçekten çok fazla büyük ve çok fazla yapraklı ağaçlar vardı. Orman o kadar büyüktü ki kedimi bir karıncadan daha küçük hissettim. Ağaçların üzerinde 'Sakın yaprakları kopartmayın!' yazıyordu. Ama ben hiç o sözü aldırmadım ve bir tane koparttım. Sonuçta bu kadar yolu boşu boşuna gelmemiştim. Karşıdan ne olduğu belirsiz bir -şey- geliyordu. Ve ben bu şeyden tırsmıştım. Geldiğim yönden koşarak geri gidiyordum. Ben ne kadar hızlanıyorsam o şey de o kadar hızlanıyordu. Daha da hızlı koşarak ormandan sonunda çıkabildim. Sanki şeffam bir çam varmış da oradan o şey çıkamıyormuş gibi düşündüm. Neyse onu düşünemeyecek kadar korkmuştum. Kulübeme doğru koştum. Korktuğum için bol bol su içtim ve bir daha ormandan yaprak koparmamam gerektiğini anladım...