Sabah penceremin perdesi hafifçe havalandı ve içeri giren güneş ışığıyla birlikte yatağımdan kalktım. Üzerime açık yeşil renkli elbisemi giydim ve ardından evimizin o büyük bahçesine çıktım. Temiz hava ve doğa beni rahatlatıyordu. Çimenlere uzanıp hayallere daldım. Okulda hoşlandığım çocuk beni yarın akşamki baloya davet ediyordu hayalimde. Ben hayallere dalmışken ”Cal! Kahvaltı hazır!” diye seslendi babam. Hayallerimden sıyrılıp mutfağa doğru ilerledim, mutfağa girip babamın yanağına bir öpücük kondurdum ve “Günaydın baba.”dedim. Ardından kahvaltı etmeye başladık, kahvaltıdan hemen sonra okula doğru yol aldım.
Okula vardığımda en yakın arkadaşım Allison koşarak yanıma geldi “Call!! Matt seni baloya davet edecekmiş!” dedi Allison. Bunu duyduğumda sevinçten havalara uçacaktım, ama bir dakika Allison bunu nereden biliyordu ki? “Allison sana bunu kim söyledi?” diye sordum. “Dan söyledi, dün akşam Matt Dan’i arayıp ona seni baloya davet edeceğini söylemiş.”dedi. Beş dakika boyunca hareket edemedim, o kadar çok sevinmiştim ki. En sonunda Allison kendime gelmemi sağladı ve birlikte tarih dersliğine gittik. Ders boyunca aklımda sadece yarın akşamki balo vardı. Hayatımda geçireceğim en güzel gün olacaktı. Dersten çıktıktan sonra Allison yanıma geldi birlikte koridorda yürüyorduk. Biyoloji sınıfına giderken birden Allison ortalıktan kayboldu ve yanımda Matt’i buldum. “Selam Calanthe, sana bir şey soracağım. Yarın akşamki baloya benimle gelir misin?” dedi. Hiç düşünmeden ”Evet. Yarın akşam gelir beni alırsın.” dedim.
***
Hazırlanmış Matt’i bekliyordum, çok heyecanlıydım. “Acaba beni beğenecek mi?” diye düşürken babam gülümseyerek “Merak etme Cal, seni beğenecek.” dedi. Ardından kağı çalındı, koşarak kapıyı açtım. Matt beni görünce “Çok fazla güzel olmuşsun.” dedi. “Teşekkür ederim, sende çok yakışıklısın.” dedim. Ardından yola çıktık. Balonun yapılacağı yere geldiğimizde Allison ve Dan’i gördük. Onlarla biraz oturduktan sonra dışarı çıkmaya karar verdik, çünkü başım ağrımıştı. Matt’le birlikte dışarıda otururken bir gürültü duydum ve arkamı döndüğümde bir telekine gördüm. Hayal görüyor falan olmalıydım ya da kafayı yemiştim. Çünkü telekine mitolojik bir yaratıktı, gerçek olamazdı.
Telekine’yi gördüğümde bir çığlık attım ardından Matt yanımdan kalkıp hızla gitti. Beni bir telekineyle tek başıma bırakmıştı! Telekine bana bakıp “Selam melez.” dedi. “Melez?” dedim. Ardında telekine öne doğru atıldı, hızla kaçmaya başladım. Kaçarken karşıma bir adam çıktı, sanırım adamın ayakları keçi ayağıydı ya da ben ciddi anlamda delirmiştim. Adam bana bir kılıç verdi “Git onun işini bitir. Telekine fazla büyük bir telekine değil, bu senin için kolay bir iş olur.” dedi. Telekineyle savaşmaya başladım ve kılıç telekineye değdiğinde telekine buharlaştı.
Telekine buharlaştıktan sonra adama dönüp “Neler oluyor?” dedim. Adam “Cal, o bir telekineydi ve sende bir melezsin. Yani bir ebeveynin tanrı, diğeriyse insan. Bu yüzden şimdi melez kampına gitmeliyiz.”dedi. Peki ya Matt ne olacaktı?