Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Netleştirme

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Martin Tudor
Küçük Tanrı
Küçük Tanrı
Martin Tudor


Mesaj Sayısı : 555
Kayıt tarihi : 03/01/11

Netleştirme Empty
MesajKonu: Netleştirme   Netleştirme Icon_minitimePaz Mart 06, 2011 11:19 am

Küçük Tanrılar Mahallesi'ndeki o tuhaf karşılaşmadan sonra, Lucianna aklımdaki birçok soru işaretinin kaynağı olmaya başlamıştı. İki yüzü aşkın yıllık hayatımda bir kız beni ilk kez aşka, hatta yıldırım aşkına inandırmıştı. O an, aramızda yaşanan çekim sanki elle tutulabilecek kadar yoğun gelmişti. O gittikten sonra, kendimi eksik hissettiğimi fark etmiştim. Ben... iyi değildim ve en kısa zamanda Lucianna ile tekrar görüşmem ve aramızda yaşananlara bir açıklık getirmem gerekiyordu. İki seçenek vardı. Birincisi, onun da bana karşı benzer duygular hissediyor olmasıydı, ikincisi de o gün sadece dalgasına benden etkilenmiş gibi davranmasıydı. "Biri birini sadece dalgasına, öyle öpebilir mi?" diye sordum kendi kendime. Belki öperdi ama Lucianna, öyle dalgacı bir kıza benzemiyordu. En başta bakışları, çok saftı. Tabii onun Bilgelik Tanrıçası Athena'nın kızı olduğunu öğrendiğimde, bu görüşüm biraz zedelenmişti ama, Tanrıça'nın her kızı da düzenbaz olacak diye bir kural yoktu. Melez Kampı'nda yaptığım çeşitli araştırmalar sonucunda, Lucianna hakkında epeyce bilgi sahibi olmayı başarmıştım. Pek hoşuma gitmeyen kulübesinde olmadığı zamanlarda vaktini kılıç eğitimi vermekle geçiriyordu. Bunun tuhaf olduğunu düşünmüştüm; Ben kılıç konusunda pek iddialı değildim ve kendimi ok ve yay takımımla güvende hissederdim. Keskin ve ağır bir metali, rahatsız edici bir kın ile belde taşımak bana her zaman saçma gelirdi. Yine de, Lucianna ile ilişkimizi ilerletirsek, bir gün kendisinden kılıç dersi alabilirdim. Ah, bunu gerçekten kılıcın nasıl kullanıldığını öğrenmeye hevesli olduğum için yapmazdım ama, niyetim de zaten pek fazla önem arz etmezdi. Hûlyalı düşünceler eşliğinde Athena kulübesinin önüne vardığımda, hava kararmaya yüz tutmuştu. Melezler bir bir kulübelerinden çıkıp Yemek Gazinosu'nun yolunu tutmaya başlamışlardı. Lucianna'nın hala içeride olduğunu, tanrısal gücüm sayesinde hissedebilmiştim ama orada yalnız değildi ve kulübeden son çıkacak kişi olmadığı da kesindi. Kardeşleriyle karşılaşmamın onu çok fazla rahatsız etmeyeceğini umarak kapıyı çaldım. Beş saniye sonra kapı açıldığında, karşıma genel görünüş itibariyle Lucianna'ya benzeyen, renkli gözlü ve güzel bir kız çıktı. Bana soru sorar ve biraz da şaşkın bir şekilde bakıyordu. Suratıma duygularımı belli etmeyen, maskemsi bir ifade yerleştirdikten sonra, "Lucianna bu kulübede mi kalıyor?" diye sordum. Aslında onun bu kulübede kaldığından adım kadar emindim ama, ilk dakikadan renk vermek huyum değildi. Kız tek elini saçlarını karıştırmak için başına götürürken sorgulayıcı bir ses tonuyla "Evet, ama bu seni niye ilgilendirir, anlayamadım. Kimsin sen?" diye sordu. Gerçekten de gıcık ve korumacı bir kardeşe denk gelmiştim. Sıkıldığımı belli etmek istercesine derin bir nefes aldıktan sonra "Beni niye ilgilendirdiği bence seni ilgilendirmez." cevabını verdim. Athena kızı bana bir başka ukala cevap vermeye hazırlanırken Lucianna onun yanı başında belirdi ve "Martin! Senin burada ne işin var?" diye hafifçe bağırdı. Ardından, endişeli bir gülümsemeyle kardeşine dönerek "Serena, sen diğerleriyle birlikte yemeğe git istersen. Ben birazdan size katılırım." dedi. Kaşlarımı kaldırarak koyun sürüsünü andıran Athena çocuklarının kapıdan çıkmasına kolaylık sağlamak için kulübeden birkaç adım uzaklaştım. En son, bana tehditkâr bir bakış atan Serena da kardeşlerine katıldıktan sonra, ne diyeceğimi bilemeyerek Lucianna'ya döndüm. Sahi, buraya neden gelmiştim? Ve neden bu kız karşıma her çıktığında hafızamı kaybetmiş olduğumu hissediyordum?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lucianna Fackrell
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Lucianna Fackrell


Mesaj Sayısı : 4356
Kayıt tarihi : 22/08/10

Netleştirme Empty
MesajKonu: Geri: Netleştirme   Netleştirme Icon_minitimePaz Mart 06, 2011 11:42 am

Yemeğe gitmek için hazırlanmış, tam kulübeden dışarı çıkacakken Martin'i karşımda görmek, mideme tuhaf bir kramp girmesine sebep olmuştu. Kendimi tutamayarak ona burada ne aradığını sormuştum. Zihinlerinden anladığım kadarıyla onun kim olduğundan bihaber olan kardeşlerim de aynı sorunun cevabını merak ediyorlardı ama, onlara öğrenme şansı tanımaya pek niyetli olduğum söylenemezdi. Athena çocukları en arkalarında Sere ile kulübeden uzaklaştıktan sonra, Martin'e çaktırmadan birkaç derin nefes aldım ve hızlıca ne yapacağımı düşünmeye başladım. Kapıyı yüzüne kapatıp onun buraya geldiğini unutmak, sanırım en çok istediğim şeydi ama bir kere bu davranışım Athena kızına uymazdı ve tabii Martin'in tanrısal güçlerini kullanarak kulübenin içinde pat diye ortaya çıkma riskini de içinde barındırıyordu. Gülümsemek için kendimi zorlayarak "Bak, yeniden karşılaştık." dedim. Martin de suratımdaki ifadeye karşılık verdikten sonra, yine boş boş birbirimize bakmaya başladık. Küçük Tanrılar Mahallesi'nde canlandırdığımız o tuhaf sahne aklıma gelince bacaklarımın uyuşmaya başladığını hissettim. Her zaman anı kurtaran kişi olurdum ve şimdi de kişiliğimden ödün vermeye niyetim yoktu. Kulübemizin kapısını sonuna kadar açarak abartılı bir şekilde sol kolumu içeri doğru salladım ve "Geçsene." dedim. Yemek Gazinosu'na gitmek için kamp meydanından gelip geçen melezlerin hepsi dönüp bize bakıyordu ve zaten zor olan konuşmamızı, meraklı bakışlardan uzak bir yerde de yapabilirdik. Martin sinsi ve ukala bir 'bundan emin misin?' bakışı attıktan sonra içeri girip etrafı avcunun içi gibi biliyormuşçasına salonumuza ulaştı. Benim oturmasını söylememi beklemeden odadaki koltukların birine yerleşti. Ne yapacağımı bilemeyerek bir süre tırnaklarımı inceledikten sonra ben de geçip onun yakınındaki ikili kanepeye oturdum. Yine aynı suskun havamıza bürünmeyelim diye kendimi tekrar gülmeye zorladım ve "Sen de hiç yardımcı olmuyorsun ama. İçeri girdiğinden beri tek kelime etmedin." dedim. Aslında bana bakan gözleri çok fazla şeyi anlatıyordu ama tonunu unutmaya yüz tuttuğum sesini tekrar duyacak olmanın getirdiği heyecanımı görmezden gelemezdim. Bir tanrıyla kulübemin salonunda oturmuş, sohbet etmeye çalışıyordum ve kalp atışlarımın sesi, kulübenin dışından gelen gürültüden katlarca daha yüksekti. Bu adamın karşısında ne yapacağımı bilemiyor oluşum, beni her saniye daha fazla sinir etmeye başlamıştı. Pekala, embesilin teki bile olsam ona aşık olduğumu anlardım ki ben çok zeki biriydim ama asıl sorun, onun benim hakkımda ne düşündüğünü bilemeyişimdi. Zihin gücümü kullanarak bunu öğrenmek benim için işten bile değildi ama işin büyüsünü bozmak istemiyordum. Sihir müdahalesini işin içine katmadan, hislerini onun ağzından duymak istiyordum. Martin gülümseyerek konuşmak için ağzını açtığında ben de biraz rahatlayarak arkama yaslandım ve bacak bacak üzerine attım. Belki de delicesine yakışıklı bir tanrıyla sohbet etmek o kadar da kötü bir şey değildi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Netleştirme
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Melez Kampı :: Kulübeler :: Athena Kulübesi-
Buraya geçin: