Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Unutamamak... | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Eduard Ryan Longrange Hephaistos'un Çocuğu/Mitoloji Tarihi Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1186 Kayıt tarihi : 31/10/10
| Konu: Unutamamak... Cuma Mart 04, 2011 9:05 am | |
| Gözlerini kapadı. Aklında tek bir şey vardı. Kimsenin onu rahatsız etmesini istemiyordu. Yalnızlığa ihtiyacı vardı... Her zamanki gibi. Son zamanlarda yaşananlar, ona artık fazla geliyordu. Hiç bu kadar mutsuz olduğunu hatırlamıyordu. Daha doğrusu umutsuz... Bir kıza duyulan özlem ve aşk ne kadar güçlü olabilirdi ki? Eduard da bu saf duyguya kapılmıştı. Belki de kapılabilecek en son kişiye... Hayatından son derece memnundu. Yanında başkasını istemiyordu. Yalnızlık iyiydi. Evet, en iyisiydi belki de. Ama Hades kızına karşı duyduğu histen emin değildi. Bu aşk olamazdı. Bedeni onu arzuluyordu. Onunla tekrar birlikte olmak istiyordu... Peki ya kalbi? Ah, lanet olsun! Gözünü açtı. Ne kadar istese de yapamazdı. Unutamazdı... Gözünü en sonunda yerden ayırdı ve yanında ki masaya ilişti. Gözünün dolmaya başladığını hissediyordu. Peki ama neden? "Bu ikinci oluyor." diye fısıldadı masada ki boş şarap şişesine bakarak. Evet, fazlasıyla bağlanmıştı içkiye. Tekrar lanet olası gözlerini kapadı ve elinde ki şişeyi dudağına götürdü. Onun doğmaması gerekirdi. En büyük suçu hayata gelerek yapmıştı zaten. Ama Tanrı Hades'in, kızıyla yaşadıklarından sonra bedenini Tartarus'a atabileceği ihtimali gelmese aklına, yanında ki bıçağı kavramıştı çoktan. Salaklık yapmamalıydı. Aslında bunun için çok geç değil miydi? Yapmıştı zaten yapacağı kadar. Bütün kardeşleri kulübeden dışarıya çıkmıştılar. Ama hala kardeşlerinin gece yarısı dışarıda ne işi olduğunu anlamıyordu. Belki de bir parti? Saçmalama, Eduard. Eline hiçbir davetiye geçmemişti. Zaten, onu kimsenin önemsediği yoktu ki. Gözünde biriken yaşları sildi. Saçmalıyordu. Her zamanki gibi. Masanın ucunda ki küçük kağıda. Artık bu hayallerden vazgeçmeliydi. Ulaşamayacağı hayallerden. Düşünmenin bile salaklık olduğu hayallerden. Yüzünü buruşturarak kağıdı eline aldı. Acele bir şekilde yazılmıştı. Selene Nefretle kağıda baktı bir süre. Geçen her saniye, daha çok canı yanıyordu. Hiçbir zaman bu hayaline ulaşamayacağını bildiği için... Kağıdı sıkıca kavradı ve şöminenin içine attı. Evet, kısa ilişkileri de böyle yok olmuştu... Ama dediği gibi unutamazdı. Hala hatırlıyordu. Dokunuşlarını. Ellerini Selene'nin vücudunda gezdirişini... Ellerinin belinden aşığı doğru kayışını... Selene'ye duyulan bastırılamaz duyguyu... O anda hissettikleri çok farklıydı. Sahip olmak istiyordu... Saçma düşünceler... İmkansızdı bu. Deri ceketinin onda kaldığını hatırlamıştı. Kimse görmeyecek mi sanıyordu? Veya kimse öğrenmeyecek mi? Yanılıyordu. Öğreneceklerdi... O da cezasını çekecekti. Ayağa kalktı. Selene'yi arzuluyordu... Ne yapacaktı peki? Yine mi ona gidecekti? Ah, hayır! Aynı şeyler yine olamazdı! Sinirleniyordu. Nedenini de bildiği söylenemezdi. İlk defa bu duyguları yaşıyordu. Ama Selene'den sonra ihtiyacı olduğu tek bir şey vardı. Dışarı çıkmak. Hızla kapının kolunu kavradı. Ne yapıyordu yine? Bu halle mi dışarı çıkacaktı. İki şişe şarap içmişti! Aslında, bunun umurunda olduğu söylenemezdi. Her zamanki davranışları... "Selene?!" Ne demişti? Daha doğrusu neden. Karşısında ki bedene baktı. Beline kadar uzanan saçlar... Aman Tanrım! Bu yüce Zeus'un ona oynadığı bir oyun falan mıydı? Selene'nin yüzüne baktı. Gülümsediğini fark etmek fazla uzun zaman sürmemişti. Ama kızın yüzünde hiçbir ifade yoktu. Hiçbir belirti... Evet, aynı şeyleri hissetmiyorlardı. Belki de buraya deri ceketini vermek için veya onu suçlamak için gelmişti. Zaten ne bekliyordu ki? Umutsuzca arkasını döndü. Daha fazla bakabileceğini sanmıyordu. Kapıdan uzaklaşmayı tercih etmişti; Her ne kadar işe yaramasa bile. Sel'in ona ilgi göstereceğini mi sanmıştı? Her zaman tepkisi... Bakmak istemiyordu daha. Çünkü, acıttığı kesindi.
En son Eduard R. Longrange tarafından C.tesi Mart 05, 2011 6:06 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Selene Darcy Harris Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 808 Kayıt tarihi : 28/09/10
| Konu: Geri: Unutamamak... Cuma Mart 04, 2011 11:02 am | |
| Kulübemdeydim her zaman gibi. Pineklemekten başka ne işim vardı ki? Neyse ki yalnız başıma olmaktan hiç sıkılmazdım. Tersime kendimi dışa vurur ve istediğim kadar eğlenirdim. Fakat bu gün öyle değildi sanki. Bir türlü gülemiyordum. İçimdeki sıkıntı bedenimi kemiriyordu sanki. Bunun neden olduğunu biliyordum. Geçen gün olanlar, hephaistos çocuğu… Eh lanet olsun! Yine aklıma getirmiştim. Sessizce yatağıma çöktüm ve başucumda duran deri cekete baktım. Harika, kesinlikle onunla görüşmem gerekiyordu. Bu işaretten başka ne olabilirdi ki? Hemen oturduğum yerden kalktım ve pencereye doğru koştum. Etrafta kimsecikler yoktu. Bugünlerde melezlerin hepsi derslikteydi. Diğer geri kalanlarda görevleri ile uğraşıyorlardı. Camdan biraz uzaklaşıp derin bir nefes aldım. Acaba Robyn neredeydi? Bu olanların hepsini biliyordu. Neyse ki Ed’i de beni de küçük tanrı Martin kurtarmıştı. Yine bir şey olsa korur muydu acaba? Düşüncelerim ara vermeksizin hızlıydı. Kendimi gerçekten aptal gibi hissediyordum. Aynanın karşısına geçip kendime baktım. Her zaman ki gibiydim. Üzerimden eksik olmayan beyaz omzu açık bluz, siyah dar pantolon ve spor ayakkabılarım… Yüzümde en dikkat çekici yerlerim kırmızı dudaklarımdı. Melez kampında kırmızı dudaklı kız diye anılmak böyle bir şeydi işte. Kısacası güzeldim. Tekrar gülümsedim. Fakat bu gülümseme mutluluktan çok acı veriyordu. Kendime baktığım her an kötü şeyler hatırlıyordum. Ed ve ben… Tanrım! Lanet olsun ne yapmıştım ben böyle? Pişmanlıktan kafayı yiyecektim. Başucumda duran deri ceketi hızla aldım ve kulübenin kapısını çarparak dışarı çıktım. Hızlı adımlarla Hephaistos kulübesine doğru ilerliyordum. Etrafta beni kimse görmesin diye de dua etmeyi unutmuyordum. Bu dileğimi Afrodit mi gerçekleştirecekti? Ah iğrenmiştim gerçekten!
Kapıyı hızla çaldım. Bekleyemiyordum. Bir an önce onun yüzünü ve durumunu görüp içimi rahatlatmalıydım. Ellerimle oynarken ayaklarımda boş kalmıyordu. ‘‘Haydi ama neredesin Ed?’’ Neyse ki uzun bekleyişler sonunda kapı açıldı. Benden birkaç santim uzun olan çocuğa boş gözlerle baktım. Yine mi içmişti bu? Of inanamıyordum. Hala inanamıyordum. Tanrı Hades yani babam sağ olsun tüm kampta sevgili sayıldığımız yayılmıştı. Bunun nereden çıktığını bilmiyordum. Acaba her şeyi Ed mi ayarlamıştı? Hem de benden habersiz… Hiç sanmıyorum. Sinirli bir Sel ile karşılaşacağını kesinlikle bilirdi. ‘‘Selene?!’’ Yüzündeki şaşkınlığı görünce tavrım hala değişmemişti. Böyle olacağını biliyordum çünkü. Kolumda duran deri ceketi kendisine uzattım ve yüzüne boş boş bakmaya devam ettim. Elektrik çarpmıştı sanki çocuğu. Uzun bir oflamadan sonra onu ittirdim ve kulübesine adım attım. Kapıyı kapatmayı da ihmal etmemiştim tabi ki. Kulübe oldukça hoştu. Kesinlikle buradaki tüm aletler hephaistos çocuklarına aitti. Ellerimi birleştirdim ve etrafa göz gezdirdim. Sinsice gülümseyerek konuşmama devam ettim. ‘‘Oldukça orijinal… Güzel bir kulübe…’’ Arkama doğru döndüğümde Ed hala aynı durumdaydı. Elim ile anlıma vurdum. Lanet olsun, bu çocuk salak falan mıydı? ‘‘Hey! Diyecek hiçbir şeyin yok mu? Kulübene kadar geliyorum ve sen susuyorsun. Gerçekten çok akıllıca Ed. Şu geçen gün ki olayı konuşmamız gerektiğini biliyorsundur.’’ Susup bekledim ama konuşacak gibi görünmüyordu. Sabrım taşmaya başlıyordu. ‘‘Lanet olsun Ed! Kendine gel! Kampta birkaç gündür sevgili olduğumuz konuşuluyor bu dedikodu senin başının altından mı çıktı?’’ Bir yandan ona doğru yaklaşıyor bir yandan da sesimi yükseltiyordum. Bir kavganın başlangıcı gibiydi fakat beni kırmak istemeyeceğini biliyordum. Ne zaman beni öldürmesi gerektiğini düşünsem o anlar geliyordu aklıma. Cevap belliydi. Benden her erkek gibi hoşlanıyordu. Peki ya ben? Benim duygularım nasıldı? İşte buna cevap bulamıyordum.
| |
| | | Eduard Ryan Longrange Hephaistos'un Çocuğu/Mitoloji Tarihi Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1186 Kayıt tarihi : 31/10/10
| Konu: Geri: Unutamamak... Cuma Mart 04, 2011 11:39 am | |
| Sevgili mi? Eduard'ın bundan haberi bile yoktu. Eh, aslında bunu normal bir şey olarak sayabilirdi. Kulübesinden dışarıya çıktığı yoktu zaten. Gülümsememek için kendini zor tutuyordu. Belki aylardır ilk defa gülümsüyordu... Hissettiklerinden emindi o. Ya karşısında ki? Hiç sanmıyordu. Tahmin ettiği gibi onu suçlamaya gelmişti. Ne diyeceğini bilemiyordu ama kesinlikle bu işle alakası yoktu. Konuşamıyordu! Lanet olsun! Belki de kendisini rezil etmek istemiyordu. Sel'in kulübesine geleceğini tahmin etmiyordu. Tahmin etse de ne olacaktı ki? Hiçbir şey. Eduard, sinirlenmeye başladığını hissediyordu. Sel'e değil. Kendine. Tüm suç onundu. Sarhoş olup kıza saldıran oydu. Sel'in suçlamakta hakkı vardı. Ne diyecekti peki? Bunlarla hiç alakası yoktu. Bıkmıştı artık bunlardan. Başı dönüyordu; büyük ihtimalle şaraptan. Ama Selene'nin güzelliğinden olabilme ihtimali de var. Kıza doğru yaklaştı. Olması gerekenden daha yakındı belki de. Ama gülümsemiyordu artık; yüz ifadesini koruyordu. İlişkileri bitmişti. Sevgili olarak anılmaları fazlasıyla saçmaydı. Eduard, kızın gözlerinin içine baktı. Ne hissetiğini belli etmiyorlardı. Herhangi bir duygu bile belirtmiyordu. Zaten ne sanmıştı? İlişkilerinin tek taraflı olmadığını mı? "Ben... bilmiyorum. Gerçekten benim bunlarla bir ilgim yok." Kızdan geri çekildi. Daha fazla dayanabileceğini sanmıyordu. Sonuçta doğru olan buydu. Her zamanki gibi yine saçmalamıştı. Sel, hayal kırıklığına uğramış olmalıydı. Sahte sevgilisinden beklediği cevabı alamamıştı. Eduard, buradan gitmek istiyordu. Ama Sel'e de ihtiyacı vardı... Kabullen artık bunu Eduard. Bırakamazsın. Söylemelisin. Yoksa bu aşk seni öldürecek. Zihninde ki düşüncelerdi bunlar. Her zamanki düşünceler. Arkasını döndü. "Ceketimi getirdiğin için teşekkür ederim." Bu anın bitmesini istiyordu artık. Selene'ye baktı. Güzelliği nefesini kesiyordu. Daha fazlasını istiyordu belki de Eduard. Sen kapasana çeneni Eduard? Gözlerini kızın dudaklarından ayırdı. Daha ne bahanesi olduğunu merak ediyordu.
En son Eduard R. Longrange tarafından Cuma Mart 04, 2011 12:05 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Selene Darcy Harris Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 808 Kayıt tarihi : 28/09/10
| Konu: Geri: Unutamamak... Cuma Mart 04, 2011 11:53 am | |
| Hala bekliyordum. Umutsuz bir vaka gibi davranıyordu. Şimdi daha dikkatli bakıyordum ona. Oldukça yakışıklıydı. Nefes kesici olduğunu itiraf etmek zorundaydım. Gülümsedim. Her ne kadar gizlemeye çalışsam da belli oluyordu sanki. Bir an önce sert yüz ifademe dönmeliydim. Konuşmaya başladığında kendime gelebilmiştim. Bana yaklaştığını bir an bile fark etmemiştim. O kadar çok yakındı ki… ‘‘Ben... bilmiyorum. Gerçekten benim bunlarla bir ilgim yok.’’ İlgisi yok muydu? O zaman kim yaymıştı ki bu dedikoduyu? Meraktan çatlayacak gibiydim. Acaba o gece bizi bir Afrodit kızı falan mı görmüştü? Ah bu felaket olurdu! Sinirden ağlamak istiyordum. Ed bu sefer dikkatini başka bir yöne vermiş ve benden uzaklaşmıştı. ‘‘Ceketimi getirdiğin için teşekkür ederim.’’ Gözleri bana bakıyordu hep. Yüzümden çok bedenimde dolaşıyordu. Son bir anlığına dudaklarıma baktığını anlamıştı tabi. Sinirle ayağımı yere vurmaya başladım. Dikkatimi gözlerime çekmeliydim. Benden uzak durmasını istemiyordum ama kaçıyor gibiydi. Tamam onu da etki altına almıştım ama benim elimde değildi ya bu? Ayaklarımı yavaşça hareket ettirmeye başlamıştım. Ona doğru… Elim ile boynunu tuttum ve gözlerime bakmasını sağladım. Tam da istediğim gibiydi. Gülmemem gerekiyordu. Duygularımı kontrol edemiyordum sanki. Boşta kalan elimi de ensesine yerleştirdikten sonra onu kendime doğru çektim ve kırmızı dudaklarımı dudakları ile birleştirdim. Bunun için günlerdir bekliyordum sanki. İçim içime sığmıyor çığlık atmak istiyordum. Nasıl bir duyguydu ki bu? Aslında bunu istediğim için değil, kendime gelmek için yapıyordum. Artık sevgili mi sayılırdık? Yoksa ben hala onun için eğlence miydim? Düşüncelerim kafamda dönüp dolaşıyordu fakat kalbimde bu anın tadını çıkarmamı söylüyordu. Ah haydi ama… Sadece bana dokunmasını istiyordum. Onun bana ait olduğunu hissediyordum kesinlikle. O benimdi ve bende… onun! Kesinlikle bedenim ona aitti. Hatta belki de kalbimde… Ama ona bunu itiraf etmeyecektim. Öpüşmemiz daha da şiddetlenmişti. Sonunda geri çekildim ve yüzüne baktım. Dudakları kıpkırmızı olmuştu. Ah lanet olası ruj! ‘‘Özür dilerim. Dudaklarını boyamışımda…’’ Gülümsemem yüzüme yayılmıştı. Oldukça komik bir durumdu. | |
| | | Eduard Ryan Longrange Hephaistos'un Çocuğu/Mitoloji Tarihi Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1186 Kayıt tarihi : 31/10/10
| Konu: Geri: Unutamamak... Cuma Mart 04, 2011 10:24 pm | |
| ‘‘Özür dilerim. Dudaklarını boyamışımda…’’ Eduard hala şaşkındı. Bunu hiç tahmin etmiyordu; aynı zamanda mutluydu da. Hiç olmadığı kadar. Bunlar ne anlama geliyordu? Selene'yle... Aynı şeyleri mi hissediyorlardı? Her zamanki gibi ne diyeceğini bilmiyordu; fazlasıyla şaşkındı. Daha çok mutlu olması gerekirdi ama. Bedenleri tekrar birbirlerini bulmuşlardı... Peki ama sadece bedenleri mi birbirlerini arzuluyorlardı? Selene'nin gözünün önüne düşen saçları arkaya doğru nazikçe attı. Bu kadar güzel birinin olması mümkün müydü? Eduard, elini dudağını bastırdı. Lanet olası ruj! Her zaman olduğu gibi rezil bir duruma düşmüştü. Yine de Selene gülümsüyordu. Onun için bu önemliydi. Belki gerçekten... Sevgili olabilirlerdi. Saçmalamıyordu bu sefer. Her ne kadar imkansız olsa bile. Selene onun için eğlence olmaktan çıkmıştı. Evet, kabul ediyordu. Sırf bedeni değil, kalbi de onu arzuluyordu. Peki ya Selene? Aynı şeyleri hissetmiyorlarsa... "Önemli değil. Sadece şaşkınım. Neden...?" Bunu gerçekten merak ediyordu. Kendisinin itiraf etmesi gerektiğini biliyordu. Ama pek yapabileceğini de sanmıyordu. Bu öpüşme niçindi? Sırf Selene için bir eğlence olduğu için mi? Yoksa aynı duygularımı paylaşıyorlardı? Her saniye, her dakika, her saat, her gün onun özlemini çekmişti; onu arzulamıştı. Bedenleri tekrar birbirini bulduktan sonra, sadece bunları mı söyleyebiliyordu? İnkar etmesine gerek yoktu, evet. O duygularından emindi. Tekrar Selene'ye yaklaştı. Cevap vermesini istediğinden emin değildi. Aynı şeyleri hissetmiyorlarsa... Tamam, kendini bir şey sanmamalıydı. Sadece... "Selene... bu kalp sen olmadan çarpmıyor. Ben... " Devamını getirebileceğinden emin değildi. Her şey açık değil miydi? Selene'nin ne tepki vereceğini tahmin edebiliyordu. Ama tekrar reddedilmek... Eğer itiraf etmeseydi, daha çok acı çekeceğini de biliyordu. Doğru olan buydu. Evet, gülümsüyordu; Selene'nin cevabı ne olursa olsun ona duyduğu duygunun asla değişmeyeceğini biliyordu. Sadece, itiraf etmenin verdiği rahatlama izleriydi bunlar. Kızın vereceği cevaptan korktuğu söylenebilirdi. Tekrar hayal kırıklığına uğramak... Korkunç gibi geliyordu. Ama o zaman yapabileceği hiçbir şey yoktu. Kıza ne kadar yakın olduğunu yeni fark ediyordu; Selene'nin nefesinin yüzüne çarptığını hissedebilecek kadar... Hayır, bunu tekrar yapabileceğinden emin değildi. İstiyordu; hemde çok. Ama doğru olan bu değildi. Kızdan birkaç adım uzaklaştı. Yine de gözlerini Selene'den ayırmış değildi... | |
| | | Selene Darcy Harris Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 808 Kayıt tarihi : 28/09/10
| Konu: Geri: Unutamamak... C.tesi Mart 05, 2011 10:43 am | |
| Yüzünde anlamsız bir gülümseme vardı. Bunu sevmiş miydi? Doğal olduğunu söylemem gerekirdi. Her erkek bu tepkiyi verirdi. Mesela liseye ilk geçtiğim zamanlarda oynadığımız bir oyun sonucu zorla öptüğüm çocuk. Ne var? İddia’ya girmiştik ve ben yenilmeyi asla sevmezdim. Hırslı bir Hades kızıydım, tabi unutmadan. Bu konuyu Robyn bilmiyordu. Neyse… Çocuğu öptüğüm anda yüz ifadesi değişmiş ve rahatlamış gibiydi. O günden sonra bütün okul peşime düşmüştü. Utanç verici küçücük bir anı… Harika! ‘‘Önemli değil. Sadece şaşkınım. Neden...?’’ Cümlesini tam tamamlayamadan düşünmeye başlamıştım. Evet, neden? Bu sorunun yanıtını biliyordum. Gülümsedim fakat bir şey diyemedim. Bu sefer o bana yaklaşmıştı. Ne yani bir yaklaşıp bir uzaklaşacak mıydık? Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Küçük çocuklar gibiydik. Şaşkınlıkla kafamı salladım ve düşüncelerimi toparlamaya başladım. Öpücüğü o kadar güzeldi ki… Aslında bir şey hissetmiyor değildim. Ama ona delice aşıkta değildim. Belki bir hayranlık ya da küçük bir hoşlanma. Belki de içimdeki aşkı ortaya çıkartamıyordum. Evet, bu olabilirdi. ‘‘Selene... bu kalp sen olmadan çarpmıyor. Ben... ’’ İçimin sızladığı andı işte. Çoğu erkekten bu tür laflar duymuştum. ‘Sensiz olmuyor, kalbim aşkınla yanıyor, sensiz bir hayat düşünemiyorum, benim ol…’ Saçma aşk cümleleri. Ama Ed bu sefer kalbime dokunmayı başarmıştı. Bakışlarımın yumuşadığını hissettim birden. Benden uzaklaşması da gözümden kaçmıyordu. Elimi çeneme koydum ve düşündüm. Kaderim neydi? Böyle mi olacaktık? Zoraki sevgili? Kesinlikle böyle olacaktı. Yinede aşkımız kamptakilere karşı yapay olacaktı. Yapayca gülüşmeler, öpüşmeler, dokunuşlar… Yapay hayatımızın küçük oyunu… Ayağımı yere vurmayı kestim ve yüzüne doğru baktım. Gözlerine bakarsam duygularımı açıkça belli edeceğimden korkuyordum. ‘‘Tamam, yapay bir aşk sorun çıkarmaz. Umarım bocalamayız. Tüm kamp bizi sevgili olarak bilsin. İyi rol yapmalıyız, umarım oyunculuğun iyidir Ed.’’ Acımasız mıydım? Galiba bu doğamda vardı ve mutlu oluyordum. Ama şimdi neden duygularım başkaydı? Neden ona bu kadar acımasız davranmam canımı yakıyordu? Belki de duygularını hissedemiyordum ya da Tanrıça Afrodit tarafından lanetlenmiştim. Acaba olabilir miydi? Lanetli miydim artık? Bu pek sorun değildi galiba. Her şey aşk demek değildi ya. | |
| | | Eduard Ryan Longrange Hephaistos'un Çocuğu/Mitoloji Tarihi Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1186 Kayıt tarihi : 31/10/10
| Konu: Geri: Unutamamak... C.tesi Mart 05, 2011 11:24 am | |
| ‘‘Tamam, yapay bir aşk sorun çıkarmaz. Umarım bocalamayız. Tüm kamp bizi sevgili olarak bilsin. İyi rol yapmalıyız, umarım oyunculuğun iyidir Ed.’’ Doğru... Yapay bir aşk. Aylardır kimseye bu şekilde duymadığı ve unuttuğunu sandığını duyguyu belki de bulunması gereken en son kişide bulmuştu. İtiraf ettiğinden her ne kadar pişman olsa da artık zorlayacak değildi. Aynı duyguları paylaşmıyorlardı. Buna bir şey yapamazdı ki... Hata Selene'de değildi. Kendisindeydi. Saçma sapan bir duyguya kapılmış ve itiraf etmişti. Artık bundan pişmandı. Birlikte olmaları yalnızca bir hayaldi. Ed'in kafasında kurduğu asla gerçekleşmeyecek hayaller... Acıttığı kesindi. Kendini ne sanıyordu acaba? Selene'nin ona bakmayacağını bilmeliydi. Belki sadece onun yanındayken mutlu oluyordu. Gülümsüyordu... Bunları uzun zamandır yapmamıştı. Şimdi ise, itiraf ediyordu kız ise yapay aşktan bahsediyordu. Gözlerini kapadı. Unutmalıydı artık. Bir şansı olduğunu sanmıştı. Selene'yle onunla aynı duyguları paylaştığını... Bir anlık küçük bir umut... Yanıldığını ancak şimdi anlayabiliyordu. Ama pes etmeyecekti. Daha doğrusu şimdi. Hayal kırıklığına uğramış ve sözleri kalbine mızrak gibi saplanmış olabilirdi ama kalbi tam anlamıyla da kırılmış değildi. Deneyecekti. Yanındayken kendini mutlu hissettiriyordu. Bu hisleri daha önce kimsede yaşamamıştı. Elde etmek kolay olmayacaktı bunu biliyordu. Ama pes etmek ona göre değildi. Nazikçe, elleriyle kızın başını onun gözlerinin içerisine bakacağı bir şekilde kaldırdı. "Selene... Hala vazgeçmiş değilim. Sen beni gerçek anlamda arzulamıyor olabilirsin ama bende bu duyguları hissettiren ilk kızsın. Aşık oldum sana ve buna engel olamıyorum." Selene'nin gözlerinin içine bakıyordu şimdi. Çok derinlerdeydi belki de o duygu Selene'de. Unutulmuştu. Ed ise onu hayata geçirmeye çalışıyordu. Tekrar hatırlatıyordu. Elini kızın beline koydu. Ne yapması gerektiğini bilemiyordu. Sadece kendisini anlamasını istiyordu Selene'nin. Ona karşı duygunun hiçbir zaman sahte, gerçek, ölmeyeceğini bilmek için. O kalbini çalmıştı. Evet, bir yarısı hala ondaydı. O olmadan Eduard, kendini sefil hissediyordu. Gülümsemeye çalışan sıradan bir çocuktu işte. Aşktan haberdar olmayan bir kızı aydınlatmaya çalışıyordu. Bu uğraşları boşa gidecekti belki de. Ama Eduard vazgeçmeyecekti. Uzaklaşmak istemiyordu Selene'den. Daha yakın olmak istiyordu. Selene karşısında ne uyandırdığını bilemiyordu. Saf ve salakça davranan bir çocuk... Umudunun tekrar yıkılacağının farkındaydı. Ama ne olursa olsun kıza karşı duyduğu duygu değişmeyecekti... | |
| | | Selene Darcy Harris Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 808 Kayıt tarihi : 28/09/10
| Konu: Geri: Unutamamak... C.tesi Mart 05, 2011 11:47 am | |
| Acı çekmiş yüz ifadesi canımı daha çok yakıyordu. Yüzüne bakmak bile istemiyordum. Gözlerimi hemen etrafta dolaştırmaya başladım. Güzel kulübeyi inceliyordum. Bildiğim kadarıyla lider oydu. Acaba nasıl bir duyguydu? Bu kadar sorumluluk sahibi birine de benzemiyordu. Ah sorumluluğu takan kim? Stell çok mu sorumluluk sahibiydi? Gülmek istesem de bunu başaramıyordum. Çeneme dokunup başımı yukarı kaldıran elleri hissetmem ile zıplamam bir olmuştu. Gözleri… Ed’in o masum bakan gözleri bir kez daha kalbime işliyordu. İlk defa bu kadar masumca bakıyordu. Çaresizdi, hem de çok. Kendime aşık etmiştim onu. Neden bu kadar salaktım ki ben? ‘‘Selene... Hala vazgeçmiş değilim. Sen beni gerçek anlamda arzulamıyor olabilirsin ama bende bu duyguları hissettiren ilk kızsın. Aşık oldum sana ve buna engel olamıyorum.’’ Bu duyguları hissettiren ilk kız mı? Peki ya eski sevgilisi? Onlar bu kampın eski çiftlerindendi ve oldukça tanınıyorlardı. Belki de bu yüzden herkes benden nefret ediyordu ve bana gerçekten aşık olmuştu. Beni her gördüğünde gözleri yüzüme kenetleniyordu. Bunu görmemek mümkün değildi. Dediklerim saçmalıktı. Pişmanlık duymalıydım. Onun hiçbir suçu yoktu. Tüm suç benim, bu lanet bedendeydi. Güzel olmak lanetlenmek miydi? Ah kahretsin! Ellerini tekrar belime doladı. O anları özlemiş gibiydi. Sessizce ona baktım. Hiç hareket etmiyordum. Durduğum yere sabitlenmiş gibiydim. Gözlerimi kapadım ve derin bir nefes aldım. 1, 2, 3 … Annem öğretmişti. Ne zaman sıkılsam ya da başım sıkışsa gözlerimi kapatıp sayı saymamı söylerdi. Öyle yapıyordum. Ama hiçbir yararı olmuyordu. Neler oluyordu bana? Gözlerimi açtım ve ince parmaklarımın kol kaslarında dolanmasına izin verdim. Kasları çok sertti. Eh Hephaistos çocuğu… Ne beklerdiniz ki? Gülümsedim ve yüzüne bakmadan konuşmaya başladım. ‘‘Acı çektirmekten zevk alıyorum galiba. Özellikle de yakışıklı erkeklere…’’ Zevk mi? Yalan söylüyordum. Bu konuda süperdim gerçekten ama yalandı. Acı çekiyordum ve kendime bunu inandırmıyordum. Zevk aldığıma inanıyordum. Sadece kendime değil, başkalarına da öyle odluğunu gösteriyordum. Son olarak parmaklarım kaslarından yukarı doğru ilerlemeye başladı. Boynuna geldi ve son olarak dudaklarına. Yüzünü avuçlayıp yüzüme doğru yaklaştırdım. Gözlerime sinsice bir tavır yerleştirerek ona baktım. Galiba bu sefer acının en berbatını çekiyordu. Bir an önce uzaklaşmam gerektiğinin de farkındaydım. | |
| | | Eduard Ryan Longrange Hephaistos'un Çocuğu/Mitoloji Tarihi Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1186 Kayıt tarihi : 31/10/10
| Konu: Geri: Unutamamak... C.tesi Mart 05, 2011 12:24 pm | |
| ‘‘Acı çektirmekten zevk alıyorum galiba. Özellikle de yakışıklı erkeklere…’’ Zevk mi? Belli oluyordu zaten. Ondan ne istiyordu ki? Gözlerini kıstı. Gerçekten... dayanamıyordu buna. Kızın elleri kollarında dolaşıyordu. Yukarı çıkmaya başlıyordu yavaşça. Boynundan dudağına doğru... Eduard kıpırdayamıyordu. Geri çekilmeliydi artık. Ama kıpırdayamıyordu! Lanet olsun! Acı çekiyordu, evet. Daha fazla da dayanabileceğini sanmıyordu. Ama kolayı oynamayacaktı artık. Sinirlenmeye başladığını hissediyordu. Kıza duygularını açıklamıştı ve sadece acı çektiriyordu ona. Hızla arkasını döndü. Ne yapacağını bilmiyordu. Tek düşünebildiği bu durumdan kurtulmak istediğiydi. Selene'nin yanında o bir hiçti. Selene, yalnızca onunla oynuyordu. Aynı şeyleri hissetmiyorsa daha farklı yollarla söylebilirdi. Sakin ol Eduard. Pes etme. Tekrar arkasını döndü ve boş gözlerle ona bakmayı sürdürdü. Bedenine... Gözüne... Ve son olarak kırmızı dudaklarına... O kadar çekiciydi ki Eduard karşı koyamıyordu. Selene'ye karşı duyduğu bastırılamaz arzu ona fazla geliyordu. Evet, gülüyordu. Bir kızın ona bu kadar acı çektireceğini hiç tahmin etmediği için. "Ben bunda bir zevk göremiyorum. Böyle hissettiğini bilmiyordum. Eğer, tek istediğin bana acı çektirmek ise gidebilirsin!" Ses tonunu yükseltmişti. Bir yandan da kapıyı gösteriyordu eliyle. Daha fazla dayanamıyordu. Duygularıyla oynuyordu resmen! Kardeşlerinin kulübede olmamasına bir kez daha şükrediyordu. Nasıl böyle bir kıza aşık olduğunu hala anlayamıyordu. Sefildi; demek ki yanlış bir karar vermişti onu seçmekle. Bunu tahmin etmeliydi. Ulaşamayacağı hayallerin peşinden gitmek ile en büyük hatayı o yapmıştı. Selene'nin buraya neden geldiğini merak ediyordu. Daha doğrusu onu öpüp, sonra acı çektirmek için geldiyse Selene'yi tutmuyordu. Karşılıklı değildi... Görmüyordu işte ilgiyi! Bu saçma hayalinde sonlandı, mutlu musun Eduard? Kıza tekrar arkasını döndü ve kulübede ilerlemeye başladı. Bir yandan masayla uğraşıyordu. Ne yaptığını o bile bilmiyordu. Yeterince acı çekmişti zaten. Birde kızın yüzüne bakarak rezil olmak istemiyordu. Baştan beri yanlış bir karar yapmıştı... | |
| | | Selene Darcy Harris Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 808 Kayıt tarihi : 28/09/10
| Konu: Geri: Unutamamak... C.tesi Mart 05, 2011 1:01 pm | |
| Sinirlenmeye başladığını hissediyordum. İstediğimde bu değil miydi zaten? Kesinlikle bunu istiyordum. Benden nefret etmesi gerekiyordu. O bunu istemese de ben bunu sağlayacaktım. ‘‘Ben bunda bir zevk göremiyorum. Böyle hissettiğini bilmiyordum. Eğer, tek istediğin bana acı çektirmek ise gidebilirsin!’’ Gülümsedim. Başaracağımı biliyordum. Tamam, mutluluk gülümsemesi değildi çünkü yinede içim buruktu. Ama buna değerdi. Bu sefer arkasını bana dönmüştü. Bir şeylerle uğraşıyor gibi yapmıştı. Tabi ki de onun hissettiği duyguları hissetmiyordum ama kesinlikle hoşlandığımı itiraf etmeliydim. Gözlerimi kapatıp ayağımı tekrar yere vurmaya başladım. Söyleyeceklerimi toparlamam gerekiyordu. Bileğimi kaldırıp saate baktım. Bir an önce konuşmayı bitirip kulübeye dönmeliydim. Stell gelse neyse fakat Robyn kulübede olmadığımı görünce çıldırabilirdi. Yavaşça konuşmaya başladım. ‘‘Bak Eduard. Böyle olması gerek anlıyor musun? Her ne kadar ilişkimiz yapay olsa da… Birbirimize bağlanacağız. Öyle değil mi? Yoksa sana bir şey hissetmiyor değilim.’’ Hı? Neler saçmalıyordum ben böyle. Kesinlikle saçmalamakta üstüme yoktu. Ağzım bir karış açık Ed’e bakıyordum. Onunda şok olduğu belliydi. Sinirden kükreyen nefesi bir anlığına durmuştu sanki. ‘‘Şey yani ben demek istiyorum ki… Gitmem gerek!’’ Acilen bir şeyler uydurmalıydım. Biliyordum böyle olacağını… Burada ne kadar fazla durursam kafam daha çok sersemleşiyordu. Hızla kapıya doğru ilerledim fakat Ed önüme geçmişti. Kahverengi gözleri merakla bakıyordu. Ağzı şaşkınlığını belli edercesine açılmıştı ama bir yandan da gülümsüyordu. Anlaşılan gidemeyecektim. ‘‘Ed öyle demek istemediğimi biliyorsun. Sadece saçmaladım. Ne olursa olsun yapay bir ilişki olacak bunu biliyorsun.’’ Bu konuda onu kesinlikle ikna etmeliydim. Yoksa başım derde girecekti. Ah Selene aferin sana aferin! | |
| | | Eduard Ryan Longrange Hephaistos'un Çocuğu/Mitoloji Tarihi Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1186 Kayıt tarihi : 31/10/10
| Konu: Geri: Unutamamak... C.tesi Mart 05, 2011 10:09 pm | |
| ‘‘Ed öyle demek istemediğimi biliyorsun. Sadece saçmaladım. Ne olursa olsun yapay bir ilişki olacak bunu biliyorsun.’ Hayır, bilmiyordu... Daha doğrusu Selene'nin çok azda olsa bir şey hissettiğini öğrenmişti. Bunu başka hiçbir şey değiştiremezdi. Belkide hiçbir zaman itiraf etmeyecekti bunu... Sürekli en derinlerde kalacaktı Selene'de. Yapay bir aşk olacaktı... Ama Eduard'ın Selene'ye duyduğu aşk, yapay olmaktan çıkmıştı. Sadece fiziği yüzünden mi kendine kaptırmıştı bu kıza? Yoksa onu gerçekten sevdiği için mi? Eduard emin olamıyordu. Selene'yi tanımaya bile hiç fırsatı olmamıştı. Sürekli Selene ondan uzaklaşıyordu. Eduard daha ne yapabilirdi ki? Lütfen bana aşık ol diye mi yalvaracaktı? Saçma... Belki tek taraflı değildi. Ama Selene'nin bunu hiçbir zaman itiraf edeceğini sanmıyordu. Ondan uzaklaşmasının ve söylediği sözlerin acıttığı kesindi. Fakat pes etmeyecekti. Şuan ne yapıyordu? Niye yapıyordu? Gitmemesi ve itiraf etmesi için elleriyle kızın kolunu kavramıştı. Belki fazlasıyla sıktığını da daha yeni anlamıştı. Endişe içinde ellerini gevşetti ve kızın kolundan çekti. Gözlerine bakmaya korkuyordu... Eduard, sefilin tekiydi kesinlikle. Böyle şeyler düşünmesi veya çok küçükte olsa bir şansı olduğunu sanan, aşkından yanıp ölen fakat ne yaparsa yapsın ilgi bulmayan sefil bir insanın tekiydi. Selene'nin gözlerine baktı. Neden bu kadar zordu? Yani bir kızı elde etmek. Eduard, tüm kızların ona ilgi duyduğunu sana bir sefildi; şimdi bir ilk yaşıyordu. Yaşatıyordu. Selene'ye çok yakın durmasına rağmen uzaklaşmadı. Ne diyeceğini düşünüyordu sadece. "Ben özür dilerim." Sesinin titremesine engel olamamıştı. Bir yandan Selene'nin kızarmış bileğine bakıyordu. Derin bir nefes aldı. "Bak sahte aşkım, tamam senin gözünde yapay olabilir. Ama ben sana aşık oldum diyorum. Ne olursa olsun bu devam edecek. Hislerim değişmeyecek. Senin bana karşı olan hislerini bilemiyorum. Ama daha önce hiç bende böyle hissettiren bir kızla tanışmadım. Tamam eski sevgilim var ama o hiç bende böyle hisler uyandırmadı. Senle olduğum zaman... Bilemiyorum. Ah, Selene... Bunu bana niye yapıyorsun? Neden her şey bu kadar zor? Sadece sana karşı olan hislerimi bilmeni istedim. İster nefret et benden. İster, sev. Bu hislerim hiç ama hiç değişmeyecek aşkım." Hı? Bunu yine yaptığına inanamıyordu. Sadece... yine hayal kırıklığına uğramaktan korkuyordu. Selene'nin gözlerinin içine bakmaya korkuyordu... Yine bir delilik yapacağından. Ama çoktan yapacağı deliliği yapmıştı. Selene'ye her geçen saniye daha yakınlaşıyordu. Amacı belli değil miydi? Evet, Selene ona karşı bir ilgi duymuyordu. Aşk, onun içinde saklıydı. Çok derinlerde... Bunu tekrar canlandırmak Eduard'ın göreviydi ama bunu hemen yapabileceğini sanmıyordu. Selene'de o duyguyu tekrar yaşamak, yaşatmak istiyordu... Dudakları kızın kırmızı dudaklarıyla buluşmuştu sonunda. Tekrar niye yapıyordu? Olmayacağını bildiği bir şey için uğraşıp, kendine acı çektiriyordu? Cevaplarını merak etmiyor değildi. Ama bedeni ve kalbi Selene'yi arzuluyordu... Buna karşı koyamazdı ki... Elleriyle Selene'nin belini sardı. Hiç bu kadar mutlu olduğunu hatırlamıyordu... Ama Selene için, bilemiyordu. Bunu sevmemiş olabilirdi. Tekrar hayal kırıklığına uğrayacak ve daha çok acı çekecekti. Ama bu, her şeye değerdi onun için. Ayrıldı sonunda onu tekrar canlandıran meleğinden. Selene'nin ne tepki vereceğini bilemiyordu... Kapı açıktı. Onu tutanda yoktu... İstiyorsa gidebilirdi. Böylece Eduard'a duyduğu duyguyu anlamış mı olurdu? Nefret mi? Aşk mı? Belki de hiçbiri...? | |
| | | Selene Darcy Harris Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 808 Kayıt tarihi : 28/09/10
| Konu: Geri: Unutamamak... Paz Mart 06, 2011 7:30 am | |
| Benden uzaklaşmamıştı. Ben olsam çoktan gerilemiştim. Şimdide gerilemiyordum. Daha doğrusu hareket edemiyordum. Gözlerine sabitlenmiştim. Neler oluyordu bana? Bir an önce kendime gelmeliydim. ‘‘Ben özür dilerim.’’ Gözü kızarmış bileğimdeydi. Acıyı hissedemiyordum şuan. Sadece kafam karışıktı. Ne yapacağımı bilmiyordum. ‘‘Bak sahte aşkım, tamam senin gözünde yapay olabilir. Ama ben sana aşık oldum diyorum. Ne olursa olsun bu devam edecek. Hislerim değişmeyecek. Senin bana karşı olan hislerini bilemiyorum. Ama daha önce hiç bende böyle hissettiren bir kızla tanışmadım. Tamam eski sevgilim var ama o hiç bende böyle hisler uyandırmadı. Senle olduğum zaman... Bilemiyorum. Ah, Selene... Bunu bana niye yapıyorsun? Neden her şey bu kadar zor? Sadece sana karşı olan hislerimi bilmeni istedim. İster nefret et benden. İster, sev. Bu hislerim hiç ama hiç değişmeyecek aşkım.’’ Demek ben farklıydım. Oda farklıydı evet ama ben hiç kimseden hoşlanmamıştım. Hatta bu özelliğimi babama benzetiyordum. Kinci, sinirli ve kendini beğenmiş bir havası vardı. Bende öyle olmalıydım. Aşkta neydi ki? Peki babam gerçekten annemi sevmiş miydi ya da üvey annem Persephone’u? Demek Ölüler Tanrısı bile sevebiliyordu. Her saniye bana yaklaştığını hissediyordum. Bunu durdurması gerekiyordu veya ben durdurmalıydım. Fakat engelleyemeden dudaklarıma ikinci kere yapışmıştı. Elleri ile belimi tekrar sardı. Fazla uzun sürmemişti ki uzun sürmesini de istemiyordum. Ben ne aşık olmak istiyordum nede aşka inanmak. Sadece hoşlanma ile yetinebilirdim. Gözlerimi kapattım ve ofladım. Merakla bana baktığını hissediyordum. İyice düşündükten sonra gözlerimi açtım ve konuşmaya başladım. ‘‘Şuan değil dışarıda bol bol öpersin beni. Her neyse… Benim gitmem gerekiyor. Robyn her an kulübeye adım atabilir. Şey sonra görüşürüz. Nasılsa görüşeceğiz.’’ dedim ve tepkisini beklemeye başladım. | |
| | | Eduard Ryan Longrange Hephaistos'un Çocuğu/Mitoloji Tarihi Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1186 Kayıt tarihi : 31/10/10
| Konu: Geri: Unutamamak... Ptsi Mart 07, 2011 3:53 am | |
| ‘‘Şuan değil dışarıda bol bol öpersin beni. Her neyse… Benim gitmem gerekiyor. Robyn her an kulübeye adım atabilir. Şey sonra görüşürüz. Nasılsa görüşeceğiz.’’ Gidiyor muydu? Gözlerini kızın vücudundan ayırıp yüzüne baktı. Ona karşı ne hissettiğini öğrenmeliydi. Bu yapay aşk hikayesini niçin sürdürüyordu? Yapay olsa da olmasa da bitirebilirdi ilişkilerini. Aslında nedenini biliyordu. Tabii ki de Eduard'ı kullanmak için. Başka bir neden göremiyordu. Selene'nin içinde aşk olduğuna da inanmıyordu zaten. Yalnızca, Eduard'ın bedenini kullanmak için. Başka bir şey için değil... Ne diyecekti şimdi? Tamam, artık kabul ediyordu. Yapay bir aşktan fazlası olmayacaktı. Belki duyguları hiç değişmeyecekti... Buna rağmen sahte bir ilişki olacaktı. Öpüşmeleri... Dokunuşları... Hepsi sahte olacaktı. Eduard gözlerini kapadı. Düşünüyordu; Selene'nin gitmesini istemiyordu ama şu lanet olası duygudan kurtulması gerekiyordu. Karşılıklı değildi. Yalnızca bunu anlayamıyordu Eduard. "Tamam, sen kazandın. İlişkimiz yapay olacak. Yalnızca bir soru soracağım. Ondan sonra gidebilirsin." Sesini korumaya çalışıyordu. Pek başarılı olduğu söylenemezdi ama her neyse. Selene'nin yüz ifadesi değişmişti. Şimdi ise daha çok sinirli ve şaşırmış gözüküyordu. O geceyi hala düşünmüyor da değildi. Selene'yi kollarından sert bir şekilde kavrayışı... Giysilerinin yırtıldığında çıkan sesler... Her şey... tuhaftı. Evet, aradığı kelime buydu. Selene, Eduard'a karşı ne hissediyordu? Niye kulübesine gelmişti? Ona acı çektirmek için mi yoksa öpmek için mi? Anlamlı fakat cevabı olmayan sorulardı bunlar. Eduard'ın sürekli zihninin içinde dolaşan sorulardı bunlar. Selene'yi daha fazla bekletmemesi gerektiğinin farkındaydı. Birkaç adım daha yaklaştı ve kızın gözlerine baktı. "Üzgünüm, sürekli aklıma takılan bir soruydu. Olumlu, olumsuz, gerçekleri bilmek istiyorum. Selene Darcy Harris, benden gerçek anlamda hoşlanıyor musun?" Sessizlik... Dakikalarca süren o sessizlik... Bir cevap bu kadar mı zordu? Selene'nin cevabı biliyordu. Ama lanet olsun! Emin değildi. Sorması lazımdı. Sadece bu kadarını bilse onun için yeterdi. Hoşlanmak... Aşık olmak... İkisi farklı şeylerdi. Bir tanesi geçici bir arzu iken, bir tanesi ise gerçek anlamda bağlanmaydı. Evet, ikisi arasında oldukça büyük bir fark olduğunu söyleyebilirdiniz. Aşık değildi... Hayır, Selene'nin ona karşı duyduğu his aşk olamazdı. Fakat bir hoşlanma? İşte emin değildi. Onca yaşadıkları... Sanırım bunun gerçeğini bilmeye hakkı vardı. Selene bir şey hissediyor olmalıydı. Olmalıydı işte! Babası, Hades'ti. Ölüler tanrısı... Ama Hades bile aşık olmuştu. Persephone'ye. Ruhlar bile aşık olabiliyordu... Her ne kadar tuhaf olsa da. Selene neden bu duyguyu hissedemiyordu? Tabii cevap vermeme hakkı da vardı. Arkasını dönüp gidebilirdi. Fakat Eduard, gerçeği bilmek istiyordu. Olumlu veya olumsuz olması önemli değildi. Tek istediği gerçeği bilmekti. Bunu Selene'ye anlatamayacağını biliyordu. Ah, yalnızca lanet olası gerçekler! | |
| | | | Unutamamak... | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|