Beni karşıya geçirdikten sonra sandalcı konuşmaya başladı. "Seni karşıya geçirdim melez ancak patrona yakalanırsan seni görmedim bunu bilesin." Kafamı salladım ve sandaldan indim. Sandal arkamdan geriye doğru yola çıkmıştı. Buradan nasıl çıkacağım hakkında tek bir fikrim bile yoktu. Ama önce istediğim bilgiye ulaşmalıydım. Yeraltı gerçektende korkunç bir yerdi. Ölene kadar bir daha buraya gelmek isteyeceğimi sanmıyordum. Ceza tarlalarını görebiliyordum. On beş dakika yürüdükten sonra. Tarlalara gelmiştim. Korkunç çığlıklar inlemeler ve birsürü korkutucu ruh burada cezasını çekiyordu. Etrafıma bakınarak bir tepe arıyordum. Sonunda tarlanın diğer ucunda bir tepe gördüm. Koşarak tepeyi tırmanmaya başladım. Zorluydu ancak ona ulaşıp konuşmam gerekiyordu. Tarlanın tepesinde kocaman bir kayayı taşıyan bir adam duruyordu. Genç birisiydi. Burada ne işi olduğunu anlayamadım. Ancak aradığım kişinin bu olduğundan emindim. Direk lafa girmek herzaman en akıllıcasıydı. Adam boş boş etrafına bakınırken konuştum. "Tılsım nerede?" Biranda sanki uykudan kalkmış gibi beni farkeden adam soğuk ve korkunç bir ses tonuyla cevap verdi. "Ne tılsımı?" Yüzünde şaşırmıştan çok korkmuş gibi bir ifade vardı.Ne tılsmından bahsettiğimi gayet iyi biliyordu. "Ne tılsımı olduğunu sen daha iyi biliyorsun seni aşağılık yaratık. Persephone'nin tılsımı. Yerini şimdi mi söylemek istersin yoksa ben kılıcımla canınını yaktığım zaman mı?" Hemen pantolon kemerimin tokasına bastırdım. Kemer iki kılıca dönüşmüştü. Adı ruh olan silahımı adama yönelterek konuşmamı sürdürdüm. "Kılıcım Ruh'a merhaba de. Bu kılıç hayaletlerde de işe yarıyor." Kanıtlamak için kılıcımla kolunu çizdim. Hayalet bir hayli korkmuş gözüküyordu ancak yine de küstahça cevap verdi. "Senin kılıcın cehennem tazılarından daha korkunç olamaz." Bu yapacağımdan nefret ediyordum ama yine de yapacaktım. Soğuk bir tonda konuşmaya başladım. "Yakında göreceğiz." Kılıcımı çektiğim gibi hayaletin gövdesinde derin bir yarık açtım. Adamın çığlıkları tarlada yankılandı. Her ne kadar zavallı bir ruha işgence yapmayı onursuzca bulsamda. Bu adamın ne gibi bir suç yüzünden burada bulunduğunu düşünerek biraz olsun rahatlıyordum. Biraz daha ileri gidip kolunasapladım kılıcı. İnce tiz bir çığlığın ardından kafasını eğdi dizleri titremeye başlamıştı. Sonunda Yorgun bir sesle konuşmaya başladı. "Tamam tamam söyleyeceğim seni lanet olası pislik. Yeter ki bırak şu zehirli kılıcını." Zehir mi? İşte o anda anlamıştım ki bu aslında cehennem tazısı salyasına batırılmış bir kılıçtı. Yani bu yüzden hayaletlere etki ediyordu. Düşüncelerim adamın konuşmasıyla bölündü. "Hades onu başkası bulmasın diye bir... bir kumarhaneye sakladı. Lotus kumarhanesi." Doğruyu söylediğini düşünüyordum. Sonunda kılıçlarımı birleştiripkemeye dönüşmesini sağladım. hayalete bakarak konuşuyordum. "Akıllıca bir tercih yaptın." Koşarak tarlalardan çıktıktan sonra. Yedek planım ile buradan çıkmaya karar vermiştim. Işınlanarak. Kehiron'un verdiği inciyi yere atıp ezdim. Kampı düşündüm. Gözlerimi açtığım zaman kamp meydanındaydım.