Ağır pembe tonlu kafeden dışarı adımımızı atınca sokaktaki renkler gri gibi görünmeye başlamıştı. Bir kaç saniye sonra Pers hesabı ödeyip geri geldi ve ''Sanırım artık pegasuslarımızı çağırmalıyız.'' dedi. Mia kafasını salladı ve bir ıslık çaldı. Dakikalar geçmeden dört pegasus havada belirdi ve sokağın ortasına indi. İnsanlar sis yüzünden hiçbir şey farketmemişlerdi. Hepimiz pegasuslara atladık ve dört nala koşup hızlıca havalandık. Yaklaşık yarım saatlik uçuştan sonra deniz kenarına vardığımızda ortalarda kimsecikler yoktu. Kış yüzünden sahil ıssızlaşmıştı. Soğuk denizin rengini gri yapmış ve ürkütücü dalgalar yaratmıştı. En son pegasusunu bağlayan Maya yanımıza geldiğinde olduğumuz yere arkasını döndü ve limanın üzerindeki küçük kulübeyi işaret etti. ''İşte Nereus'un kulübesi.'' ''Harika!'' diyerek atıldım. ''Ama ilk plan yapmalıyız. Değil mi? Nereus bizi mutlaka uğraştıracaktır. Onu yakalamak için plan yapmalıyız.'' diyerek devam ettim. Ellerimi belime koydum ve ''Eee? Fikirleri alalım?'' diyerek gülümsedim.