Will'in bu ani çıkışının pek de hoşuma gittiğini söyleyemezdim. Sanki kulübe için yalnızca o çalışıyormuş gibi konuşmuştu. Biz de burada armut toplamıyorduk herhalde. O an çok sinirli ve üzgün olduğum için alttan almak yerine Will'e karşılık verdim. "Yaa, öyle mi William ? Biz kulübe için hiçbir şey yapmıyoruz, değil mi ? Bayrak Kapmaca'da, Araba Yarışları'nda deli gibi kazanmaya çabalayanlar bizler değildik yani. Çok haklısın, gidip kendimizi canavarlara yem etmeliyiz. Böylece sen de bizden kurtulmuş olursun !" diye bağırdım ve melezlerin meraklı bakışları arasında öfkeyle yürümeye başladım. Dokunsan ağlayacak gibiydim. Kano Gölü'nün önündeki bir ağacın önüne oturdum ve burnumu çekerek gözlerimde biriken yaşları geri itmeye çalıştım. Gerçekten berbat hissediyordum. Puanlamada birinciliği Apollon çocuklarına kaptırmış, üstüne üstlük bir de hiç gereği yokken kardeşim William ile kavga etmiştim. Ne harika(!) bir gündü bu böyle ! Bu kavgayı düşününce birden bir suçluluk hissettim. Ona bu kadar sert çıkmamalıydım aslında. Her ne kadar o da bana sert sözler söylemiş olsa da bunu hoş görmem gerekirdi. Onun da morali fazlasıyla bozuktu ne de olsa. Ben içimde kopan bu fırtınalarla boğuşurken birden arkamda bir ses duydum. "Summer, oturabilir miyim ?" Bu William'dı. Yanımı işaret ediyordu. Yüzünde hafif mahcup bir ifade vardı. Konuşamayacak halde olduğum için sadece kafamı sallamakla yetindim. Bir süre konuşmadan durduktan sonra kendimi biraz toparlamıştım. "William ?" dedim aynı anda Will de bana "Summer ?" derken. Bu küçük olay birbirimizi az da olsa güldürmüştü. O sırada Will'e döndüm ve "Kusura bakma Will, biraz fazla tepki verdim sanırım." dedim yüzümü yere eğerek. "Sonuçta senin sinirlerin de alt üst olmuş olmalı."