5- Bir pegasus edineceksin!
Mekan: Pegasus Ahırları
Katılacaklar: Sen ve pegasusun.
(Bu görevi tamamladıktan sonra Admin'e pegasusunun ismi ve bilgilerini içeren bir pm atmalısın, böylece profiline ekleyebilirim.)
Eğitimelere ara verildi. Kılıç sallamaktan yorulmuş muydum? Ve cevabı hayırdı. İçimde büyük bir dövüş merakı uyanmıştı. Bir ara parlayan alev harlandı. Yeni teknikler öğrendikçe öğrenesim geliyordu. Birisiyle dövüşmek çok zevkliydi. Hele birde dişli bir rakipse benim için bu işi daha da bir zevkli kılıyordu. Bu kamptaki daha üçüncü günümdü ama uyum sağlamıştım. Çocuklara değil bu ortama... Zaten buraya gelmeden öncede ileri derecede asosyaldim. o yüzden bu durumu yadirgamıyordum. Eğitim sonrası dinlenmek için ağaç altlarına oturan çocuklara yakın bir yere uzandım. Gözlerim bulutlara odaklandı. Bulutların üzerinde onların olduğunu biliyordum. Sanki babam oradan gülüyordu. Gözlerim bakmaya devam ettikçe bulutlar sanki anlamlı şekiller oluşturuyordu. Tam bir anlam çıkaracakken yakındaki bir gruptan yükselen bir ses dikkatimi dağıttı.
-Aaa?? Senin daha bir pegasusun yok mu?
-Hayır. Nasıl alınıyor ki?
Sonrasında alaycı yükselen kahkahalar eşliinde diğer çocuk yanındakine nasıl alınacağını söylüyordu. Kulak kabartıp dinledim.
-İlk önce kendine bir avuç kesme şeker bul sonra pegasus ahırlarına git. Orada bir dürü pegasus var. Onlara yaklaş hangisi elindeki kesme şekeri yerse ya da seni yanına sokmaya izin verirse o pegasus senin olur.
Duyduklarımdan sonra beklemem aptallık olacaktı. Hemen kulübeye gittim. mjutfaktan bir avuç kesme şeker alıp cebime kattım. Pegasus ahırlarınında bulunduğunu tahmin ettiğim kamp alanındaki kulübelerden biraz daha dışarıda olan yerleşmeye gittim. Tahminim doğruydu. İç güdüler nedense hep doğru çııyordu. Ahır kapısını farketmiştim. İçeriye girdim.
Dışarıdaki güneşin sıcaklığıyla yıkanan havaya oranla biraz daha loş ve karanlık olan ahırda bir sürü bölme vardı. Her bölmede bir tane pegasus vardı. İlk defa pegasus görüyordum. Pegasusun ne olduğunu daha önce Rick'in verdiği kitapta okumuştum. Çok hırçı yaratıklarmış. Elimi cebime attım ve kesme şekerleri çıkardım. Avcumdaki kesme şekerler belki bir tanesinin dikkatini çekiştir ümidiyle etrafıma bakındım. Fakat görünen bir hiçti. İlk bölmeye yaklaştım. Elimi pegasusa uzattım fakat diş gösteren bir üz ifadesi herşeyin cevabı olmuştu bile. Bu şekilde denmelere koyuldum. Artık bu iş sinirlerimi bozmaya başlamıştı ki bulunduğum bölmeden bayağı bir uzaktaki bölmeden bana çvrilmiş bir at kafası gördüm. Diğerlerini denemeyi bırakarak hızlı adımlaral o yöne gittim. Ben yaklaştıkça hafif kişneme sesleri ortalığa yayıldı. Elimdeki kesme şekerleri daha uzatmamıştım ki pegasus başını bana doğru uzattı. Elime doğru gelen baş okşanmak istiyordu bu ortadaydı. Boş olan elimde ipek gibi tüylerini haifiçe okşadım. Buradan vücuduna yapışık kapanmış kanatlarını görebiliyordum. Kalbim hızına biraz daha hız katmıştı. Pegasusu okşamayı bırakıpğ ona kesme şekerleri sundum. Bir iki hamlede biten kesme şekerler ardından bana çevrilmiş bembeyaz bir baş ve kahverengi gözler... Onu bir kez daha okşadıktan sonra ağzımdan dökülen şu kelimeler oldu.
-Niel.
Adını sanki kabul etmiş gibi görünen pegasus ortama büyük bir kişneme salıverdi. Artık gitmem gerekti. Eğitim molası çoktan bitmiştir diye düşündüm. Pegasusuma bir hoşçakal okşaması verdikten sonra ahırdan çıkıp eğitim alanına yol aldım. En kısa zamanda ona binmeyi hayal ettim. Bunu diledim.