O gün, kulübeden çok şey öğrenmiştim. Özellikle de genellikle Tanrı(ça)ların Long Island Kıyısı'nda takıldığını. Bu yüzden, sabah uyanır uyanmaz ilk işim Long Island Kıyısı'na gitmek olmuştu. Belki annemle orada tanışabilirdim, hayatımda hiçbir zaman görmediğim Bilgelik Tanrıçası Athena. Onun böyle yapmak istemediğini düşünüyordum zaman zaman. Onun için bu kadar kolay olmamalıydı bu. Çocuğunu on yedi yaşına kadar görememek. Ona hüzün vermiyor muydu, az da olsa? Gerçi o bir ilahi varlık, beni takacak mıydı? Sanmam. Ama yine de bir umut, Maya'mla vakit geçirmek varken annemi görmek adına kıyıya doğru ilerlemeye başlamıştım ki, karşımda yaklaşık on iki, on üç yaşlarında bir kız göründü. Güzel gibiydi, Maya'mı andırıyordu. Yine de Maya'mın yanında sönük kalıyordu. Ağzını açtı ve konuşmaya başladı. "Maya, ondan güzel yoktur, ama onun kadar güzel olabilen diğer kızlarımdır." dedi. Ürkmüştüm, şimdi bu on iki on üç yaşlarındaki kızın çocuğu mu vardı? Ona acımadan edemedim. Ama o biraz gülümsüyordu, biraz da kızmış gibiydi. "Sana bitki diyeyim, bir de ilahi güç. Athena çocuğu muydun sen?" diye sordu, sanırım kendince eğlenerek. Gülümsemeye çalıştım, sanırım kim olduğunu anlamıştım. Hiç ama hiç kızdırmak istemeyeceğim biriydi. Mevsimler ve Anne Sevgisi Tanrıçası Demeter. Önünde eğildim ve konuşmaya başladım. "Tanrıçam, özür dilerim." dedikten sonra Tanrıça beni ayağa kaldırdı ve anlatmaya başladı. "Burada fazla kalamayacağım zeki çocuk ama şunu bil ki Maya'mı üzme. O benim en değerlilerimden. Ona bir zarar gelirse, fena ödetirim. Şimdi de ona birkaç gün önce hasar verene ödetmeye gidiyorum, görüşürüz." dedikten sonra arkasında bir papatya bırakarak yok oldu. Biraz garip bir tanışma olmuştu.