Medusa'yı İkna Etmeye Çalışıyoruz

Sabah kahvaltımı yapar yapmaz hemen kendimi yatağa attım. Gece geç saatlere kadar çalıştığım proje yüzünden son derece uykusuzdum. Başımı yastığa koyar koymaz da uykuya dalmıştım. Rüyamda değişik imgeler gördüm. Medusa kafası, Tartarus çukuru falan gibi. Uyandığımda soluk soluğaydım. Böyle rüyalar pek hayra alamet olmazdı. Kesin başıma bir iş gelecekti. Baş ucumdaki soluk kırmızı renginde bir not kağıdı görünce yanılmadığımı anladım. Kağıdı korka korka elime aldım ve okumaya başladım. Benden Kamp Meydanı'na gitmem isteniyordu ve altında da acele etmezsem buharlaşacağıma dair bir not vardı. Buharlaşma terimini kullanan kişi bir Tanrı veya Tanrıça'dan başkası olamazdı. Bu yüzden notta yazanı uygulasam benim için iyi olacaktı. Hemen yatağımdan kalktım ve yüzümü yıkayıp kendime geldim. Birkaç şey atıştırdıktan sonra üstümü değiştirmek için dolabıma yöneldim. Kıyafetlerimi hallettikten sonra da artık tehlikelere karşı hazır beklettiğim çantamı yanıma aldım ve kardeşlerime bir not yazıp kulübemden ayrıldım. Hızlı adımlarla Kamp Meydanı'na doğru yürümeye başladım. Oraya vardığımda Pers'ün de orada olduğunu gördüm. Bunun bir tesadüf mü yoksa yine bir görev mi olduğunu anlayamamıştım. Yanına gidip selam verdikten sonra ona bugün baş ucumda bulduğum nottan ve gördüğüm rüyadan bahsettim. Bana aynılarının onun da başına geldiğini söyleyince bunun bir görev olduğundan emin oldum. Ama ikimizin de görev hakkında hiçbir fikri yoktu. İmzasız bir not yeterli değildi. Üstelik ne yapmamız gerektiği bile yazmıyordu notta. Acaba birileri bizimle dalga mı geçiyor diye düşündüm ama bu rüya olayını açıklamıyordu. O sırada bir sesle beraber ikimiz de başımızı sesin geldiği yöne çevirdik. "Geciktiğim için üzgünüm çocuklar !" Gelen Küçük Tanrı olan arkadaşımız Hektor idi. Görünüşe göre bu görevin içinde o da vardı. Onun bu görev hakkında bir şeyler bildiğini düşünerek "Umarım ne yapmamız gerektiği hakkında bir fikrin vardır." dedim. Açıkçası artık görevin ne olduğunu fazlasıyla merak etmeye başlamıştım.

"Aslında hiçbir fikrim yok, sabah kalktığımda gölgemin benden ayrı hareket ettiğini fark ettim. Ardından gölgem benimle konuştu ve bu saatte burada olmam gerektiğini ve sizin de burada olacağınızı söyledi. Tek bildiğim bu" Athena kızı olan Summer hemen bir cevap bulmuştu.
"Gölgen mi konuştu ? Gölgen konuştuysa bu Hades olmalı. Karanlıkların efendisi o değil mi ? " Summer çok haklıydı, bu kesinlikle Hades olmalıydı. Neden bu benim aklıma daha önce gelmemişti ki. Ben düşünürken Perseus konuşmaya başladı.
"Hades mi ? O yer altı tanrısı bizden ne isteyebilir ki ? Bu görev gittikçe garipleşiyor. Hades bizden bir görev yapmamızı istiyor ha ? Şka gibi, umarım görev sonunda yer altında tutsak kalmayız." Summer, Perseus'a "saçmalama" dercesine baktı ardından Athena çocuğuna yakışır bir soru sordu.
"Tamam görevi bize Hades verdi fakat bu görev ne ? Elinde bilgisi olan var mı ? Olimposta kalıyor olsa gider konuşurduk fakat Hades yer altında kalıyor, onunla nasıl konuşacağız ?" Summer sözlerini bitirdiğinde beynim patlayacak gibi oldu. Yine bir tanrı benimle Telepatik yollar ile iletişime geçmeye çalışıyor olmalıydı. Halaa tanrılar ile zihnimden konuşmayı öğrenememiştim. Her defasında başım ağrıyordu. Baş ağrımı düşünürken kafamda bir ses yankılandı. Bu boğuk ve korkutucu bir sesti. "Küçük Tanrı, benimle ancak İris Mesajı ile konuşabilirsin. Derhal benimle iletişim kurun !" Bu ses oldukça korkutucuydu bu yüzden hemen konuşmaya başladım. "Temin Tanrı Hades telepatik yollar ile benimle konuştu. Ona bir İris Mesajı ile ulaşmamızı istiyor..."

İris mesajı mı ? Yer altı dünyası ile bu şekilde mi konuşacaktık. Hades'ten daha zorlu bir iletişim beklerdim, ne bileyim yanıma gelin falan der diye düşünürdüm hep. Ben düşünürken Sum konuşmaya başladı.
"İris mesajı mı ? İyi fikir, yanında drahmisi olan var mı ? Şahsen benim yanımda yok." Başımı "hayır" anlamında salladım. Sum ile birlikte Hektor'a döndük.
"Bir saniye hemen getiriyorum" Getiriyorum mu ? Bu adam para yaratabiliyor muydu ? İşte bu çok havalı, acaba ondan istesem bana amerikan doları verebilir miydi ? Saçma düşüncelerimi bir kenara atıp Hektor'u dinlemeye devam ettim.
"Hıh, işte burada. Şimdi bir su kaynağı bulmamız gerek. Şelale gibi bir su kaynağı" Su kaynağı mı ? Hemde akan ? Neresi olabilirdi ki ? Daha önce hiç iris mesajı ile iletişim kurmamıştım. Aklıma gelen ilk fikri söyledim.
"Kamp tuvaletleri olabilir mi ? Çeşmeden su açsak konuşabilir miyiz ?
"İyi fikir Pers, hadi o zaman tuvaletlere"
"Çocuklar bir problem var, hangi tuvalete gireceğiz ?" Sum haklıydı, tuvalet fikri de böylelikle suya düşmüş oldu. Herkes düşünce ile birbirine bakıyordu. Neresi olabilirdi ki ? Kamp mutfağı olabilir miydi ?
"Peki kamp mutfağına ne dersiniz ?"
"İşte bu olur, hadi o zaman ne duruyoruz mutfağa" Hep beraber kamp mutfağına doğru koşmaya başladık. Hektor genelde ışınlanırdı fakat bu sefer o da bizimle koşuyordu. Birlikte hızla kamp mutfağına doğru ilerlemeye devam ettik.

Kamp Mutfağı'na vardığımızda hemen bir çeşmenin başına üşüştük. Musluğu açtıktan sonra drahmiyi havaya fırlattık. Daha bizim bir şey dememize kalmadan Hades'in görüntüsü beliriverdi. Onu birden karşımda görünce korkmuştum biraz ama bunu belli etmemeye çalıştım. Hades kısa bir süre bizi inceledikten sonra "Hepiniz size ne görev vereceğimi merak ediyor olmalısınız." dedi garip bir gülümsemeyle. Hepimiz sabırsızca başımızı salladık. "Merak etmeyin, sizi daha fazla meraklandırmayacağım. Şimdi yapmanız gereken şey Medusa'yı ininden çıkarmak ve benim sarayıma getirmek. Nedenini sormayın. Gerekirse zor da kullanabilirsiniz. " dedi ve birden Hades'in görüntüsü kayboldu. Gerekirse zor kullanabilir miydik ? Zaten Medusa'yı başka nasıl Hades'in Sarayı'na götürmeye ikna edebilirdik ki ? Bir süre konuşmadan birbirimizin yüzüne baktıktan sonra "Yine mi Medusa ?" diye sızlandım. O sinir bozucu gorgondan bıkmıştım artık. Hektor "Elimizi çabuk tutsak iyi olacak. Hades'i kızdırmaya gelmez." dedi. Pers de "Haklısın Hektor, eğer buharlaşmak istemiyorsak acele etmeliyiz." dedi. Ben de başımı sallayarak onlara katıldığımı belirttim. Her ne kadar Medusa'nın İni'ne gitmek zorunda olmaktan nefret etsem de elim mahkum gidecektim maalesef. Tam biz Pers ile pegasus ahırlarına doğru ilerlemeye başlamıştık ki Hektor'un sesiyle durduk. "Oraya pegasuslarınızla gitmeyi düşünmüyorsunuz ya ?" Aslında tam olarak da öyle düşünüyorduk. "Başka nasıl gidebiliriz ki ?" diye sordum. Hektor bu sorum üzerine bize gülümseyerek "Gözlerinizi kapatın ve gerisini bana bırakın." dedi. Ne yapacağı hakkında bir fikrimiz yoktu ama yine de bize söyleneni yaptık.

Medusa inine pegasuslar ile gitmek haftalarca sürebilirdi. Hades'in bu kadar sabırlı olduğunu sanmıyordum. Pers ve Sum'a gözlerinizi kapatın dediğimde tereddüt ile gözlerini kapattılar. Yanlarına gidim bir elimle Sum'ın diğer elimle de Pers'ün omzuna dokundum. Şimdi üçümüzü birden ışınlayabilirdim. Gözlerimi kapattım ve hepimizin tüm parçacıklarını düşündüm. Atom,proton,nötron, ne varsa. Eğer bir parçacığı bile atlarsam öbür mekana mutasyona uğramış bir şekilde gidebilirdik. İyice düşündüm ve konsantre oldum, artık hazırdım. Medusa ininin girişinde olmayı diledim.

Gözlerimi açtığımda Medusa İnindeydik. Pers ve Sum'a dönerek "Gözlerinizi açabilirsiniz, Hektor taşımacılığı seçtiğini için teşekkürler" dedim. İkisi de aynı anda bana ters, ters baktı. Işınlanmanın verdiği sersemlik yüzünden ikisi de ayakta durmakta orlanıyordu. "Biraz oturun, bu ışınlanma ikinizi de yormuş olmalı. Otururken neler yapacağımızı tartışabiliriz. İkisi de başını "tamam" anlamında salladı. "İlk başta nazik bir şekilde gelmesini rica edelim. Olmassa saldırırız, olur mu ?" Pers'ün fikri gayet iyiydi. "Ben kabul ediyorum, konuşurken saldırmaya çalışırsa ben onu durdururum sonuçta yanınızda küçük bir tanrı var. Kendinizi iyi hissediyorsanız içeri girelim mi ?"

"Kendinizi iyi hissediyorsanız" mı, benim kendime gelebilmem için bir ay dinlenmem gerek. O ışınlanma neydi öyle. İçim dışıma çıktı, ardından tekrar birleşti. Bilmiyorum, garip bir şeyler oldu bu ışınlanma sırasında. İçimdeki garipliği bırakıp ayağa kalktım ve Sum'ın kalkmasına yardımcı oldum. Artık İn'e girebilirdik. Mağaranın içine doğru adım attığımız anda etrafımızı yılanlar sardı. Bir süre çevremizde döndükten sonra geri gittiler. Sanırım bunlar Medusa'nın güvenlik kameraları idi. Yavaşça ve sessizce içeri doğru ilerledik.

içeri girince Medusa'nın bizi beklediğini gördük. Oturmuş, sırtı dönük bir şekilde bekliyordu. Ben ve Sum gayet tedbirli bir şekilde ilerliyorduk. Sessizce Medusaya doğru ilerlerken Hektor hiç tahmin etmediğimiz bir şey yaptı "Merhaba Medusa ! Seninle konuşmaya geldik !" diye bağırdı. Bunun üzerine medusa oturduğu yerde dikeldi. İşte şimdi hapı yutmuştuk her an bize saldırabilirdi fakat Medusa da hiç beklemediğim bir hareket yaptı. "Gelin bakalım, konuşalım" dedi.

Medusa'nın bu kadar barışçıl bir tepki vermesini beklemiyordum. Hala arkası dönüktü. Bu yüzden yanına gidip gitmemekte tereddüt ediyordum. Bizi bir bakışıyla taşa çevirebilirdi. Onun yanına gitmediğimizi anlayan Medusa hafif bir kahkaha atarak "Ah, doğru. Gözlüklerimi takmayı nasıl da unutmuşum ?" dedi ve cebinden bir gözlük çıkartıp taktı. Yüzünü bize doğru döndüğümde her ihtimale karşı gözlerimi kapadım ama Hektor "Sorun yok çocuklar, gözlükleri gerçekten de takmış." dedi. Bunun üzerine biraz tereddütle de olsa gözlerimi açtım. Ama her an tetikteydim. Medusa'dan her şey beklenirdi. Kafasındaki yılanların tıslamaları eşliğinde Medusa'nın sesini tekrar duyduk. "Evet melezler, benimle konuşmak istediğiniz konu nedir ? Söyleyin bakalım." dedi. İlk önce kimse konuşmadı. Herkes birbirine bakıyordu. Sonunda Pers bir adım öne çıkarak "Bizimle Hades'in Sarayı'na gelmeni istiyoruz." dedi. Cesaretine hayran kalmıştım. Hiç mırın kırın etmeden direk söylemişti. Merak ve endişeyle Medusa'nın tepkisini bekliyorduk hepimiz. Medusa bir süre düşünür gibi yaptıktan sonra "Acaba bunu yapmam için geçerli bir nedeniniz ya da bahaneniz var mı ?" diye sordu. "Bunu Hades istiyor." diye atıldım. Bence bu oldukça geçerli bir nedendi. Ama Medusa'nın yüz ifadesine bakılırsa onun için pek de geçerli bir sebep değildi. Medusa hala sakinliğini koruyordu. En azından öyleymiş gibi gözüküyordu. Aslında böylesi daha kötüydü. Ne zaman ne yapacağını kestirmek çok güç oluyordu. Her ne kadar yanımızda bir Küçük Tanrı olsa bile yine de tam olarak güvende sayılmazdı. Medusa "Çocuklar, bunu kabul edeceğimi düşünmüyordunuz değil mi ?" dedi gülerek. Sonra git gide sinirlenmeye başladı ve "Siz beni salak mı sandınız ?" diye haykırdı.

İşler kötüleşmeye başlamıştı. Medusa'nın haykırışına bakarsak "Hades" adını duyduğuna memnun olmamış gibiydi. Her an her şeyi yapabilirdi, buna gözlüklerini kaldırmakta dahil ! Yüksek sesle "Çocukları arkama geçin, şu an Medusa'dan her şey beklenir" diye bağırdım. Pers ve Sum hızla arkama geçtiler. Etrafımızda koruma çemberi oluşturdum, ardından özel ürettiğim Psi-Glasses'larımı çıkardım. Bu, bir gözlük şeklinde biçimlendirilmiş enerji idi. Bu enerji bizi Medusanın bakışlarından koruyacaktı. Hemen gözlükleri taktık ve çocuklara dönerek "Bunu söylememi beklemiyorsunuz fakat SALDIRALIM !" diye bağırdım ve Tai-Chi kılıcımı çıkardım. Artık savaşabilirdim bu sırada diğerleri de silahlarını takıyorlardı. Pers kalkanını aktifleştirdiğin Medusaya dönerek "Bu kalkanı hatırladın mı Medusa ?" diye sordu. Medusa kalkanı görünce haykırdı, sanırım bu kalkanı sevmiyordu. Bu sırada Medusa'nın gözleri Pers'ün kolyesine takılıdı. "Taşım ! O taşı istiyorum ! Hırsız Melez, seni yok edeceğim !" diye bağırdı. Bunun üzerine saldırıya geçti.

Medusa geçen sefer ondan aldığım kolye ile kalkanı görünce sinirlenip bana saldırmıştı. Kalkanımı önümde tutup yana atladım. Medusa büyük bir hızla yanımda geçti ve duvara doğru sendeledi. Ardından geriye dönerek kılıcımı savurdum ve Medusanın kafasındaki yılanlardan birini kestim. Bunu sadece sinir etmek için yapmıştım. Medusa haykırarak geri döndü ve yanında duran heykeli tek eliyle tuttuğu gibi bana fırlattı. Heykel tahmin ettiğimden hızlı gelmişti, çarpmanın etkisi ile yere serildim. Medusa diğerlerini unutmuş gibi sadece benim üzerime geliyordu. Sanırım onu çok kızdırmıştım. Medusa doğrudan bana doğru gelirken kendisine yaklaşan Sum'ı görmedi ve doğal olarak ayağına kılıcı yedi. Sum kılıcını büyük bir hızla Medusanın ayağına batırmıştı. Medusa olduğu yerde saplandı kaldı. Korku ile ayağa kalktım, bu sırada Hektor yine meditasyon ile bize yardım ediyordu. Medusa yere saplı bir şekilde dururken yedek kılıcımı çıkardım ve koluna sapladım. Artık yerden kalkamazdı. Sinirle Medusanın saçını tuttum ve kafasını kaldırarak "Gözlerin bir işe yaramıyorken çok güçsüzsün Med" dedim. Ona taktığım lakaba sinir olmuş olacak ki olduğu yerde tepinmeye başladı...

Medusa'nın kurtulma çabaları nafileydi. Pers onu fena sıkıştırmıştı. "Şimdi, bizimle geliyor musun, yoksa hala gelmemekte kararlı mısın ?" diye sordu Pers. Medusa hızla kafasını sallayarak "Tamam tamam. Sizinle Hades'in Sarayı'na geleceğim." dedi. Bu bana pek inandırıcı gelmemişti. Pers Medusa'ya "Bunu yapacağına söz vermelisin." dedi. Medusa da "Tamam, söz. Ama önce şu kılıcını kolumdan çıkarmalısın." Pers Medusa'nın koluna sapladığı kılıcı çıkarırken aklıma çok önemli bir ayrıntı geldi. Bu yaratklar Styks Nehri üzerine etmedikleri yeminleri pek tutmazlardı ve Medusa'nın da tutmayacağını düşünüyordum. Bunu Pers'e söyleyecektim ama çok geç kalmıştım. Medusa çoktan ayağa kalkmıştı bile. "Siz melezler de çok safsınız. Ama belki birer heykelcik olarak işe yarayabilirsiniz." dedi. Sonra Hektor'a dönerek "Bir Küçük Tanrı heykelimin olmasını da çok isterim." dedi. "O koruyucu gözlüklerinizi çıkarmak benim için çocuk oyuncağı." diye ekleyerek bilmediğim bir dilde bir şeyler mırıldanmaya başladı. Sanırım büyü yapıyordu. Gözlüğümün yavaş yavaş yok olduğunu hissediyordum. Hemen gözlerimi kapattım. Bundan bir şekilde kurtulmalıydık ama nasıl ? Aklıma bir fikir geliyordu ama... Medusa'nın ayak seslerinden onun gözlerinin yerini tahmin etmeye çalıştım. Bunu daha önce bir kez daha yapmıştım. Umarım şimdi de yapabilirdim. Medusa'nın gözlerinin yerini hesapladıktan sonra saatimin düğmesine bastım ve tahmin ettiğim yere tuttum. Bir süre ses çıkmayınca yanlış yere tuttuğumu sandım ama sonra Medusa'dan gelen acı haykırışları duyunca başarılı olduğumu anladım. Gözlerimi hala kapalı tutuyordum. Hektor ve Pers'e "Biriniz gözlerini açmadan Medusa'yı öldürebilir mi ?" diye sordum. Henüz ne olduğunu anlamamış olmalıydılar ama yine de Pers'ün "Ben hallederim." dediğini duydum. Çok vakit geçmeden de "Tamamdır." dedi Pers. "Artık gözlerinizi açabilirsiniz." Gözlerimi açtım ve saatimi hemen etkisiz hale getirdim. Ama hala bir sorun vardı. "Medusa'yı Hades'in Sarayı'na yollamamız gerekmiyor muydu ?" diye sordum endişeyle.

"Kahretsin ! Bu ayrıntıyı nasıl atlarız, işte şimdi hapı yuttuk" dedi Pers. Cidden hapı yutmuştuk, ne yapabilirdik ki şu anda ? Tamamen çuvallamıştık, büyük ihtimal ile Hades bizi Tartarus'a yollayacaktı. Bunları düşünürken zihnimde bir ses yankılandı "Sizi Aptal Melezler ! Çabuk bana İri Mesajı ile ulaşın !" Bu Hades'in o korkutucu sesiydi. Korku ile çocuklara döndüm ve "Hades temin benimle iletişim kurdu, onla yine haberleşmemizi istiyor" Pers ve Sum aniden bana döndüler ve aynı anda "Nasıl yani !" diye haykırdılar ardından Pers devam etti. "Ne yani, şimdi Hades bunların hepsini gördü mü ?" Üzüntü ile başımı salladım. "O halde derhal İris Mesajı ile iletişim kursak çok iyi olacak !" Yine elimde bir altın drahmi oluşturdum ve sordum: "Ee nereden bir musluk bulacağız ?"
"Ben yolda gelirken bir şelalemsi heykel gördüm. Tepesinde su fışkıtrıyordu. Oradan konuşabiliriz"
"Çok iyi fikir, hadi hemen heykele" Birlikte Perseus'un tarif ettiği yere doğru koşmaya başladık

Şelalemsi heykelin yanına gelince Hektor'un elindeki drahmiy ikaptım ve suyun içine doğru parmağımı şıklatarak attım. Para havada birkaç tur döndükten sonra suya düştü. Daha biz bir şey söylemeden karşımıza Hades çıktı. Çok öfkeli görünüyordu. Konuşmaya başladı "Melezleeer ! Ne yaptınız ?! Medusanın sarayıma gelmesi gerekiyordu Tartarus'a değil ! Şimdi oradan çıkması için birkaç yıl boyunca beklemek zorundayız ! Hepsi sizi suçunuz!" Azarlanılmaktan hiç hoşlanmazdım, kendimi tutamadım ve yüksek sesle Hades'e çıkıştım "Madem o kadar değerliydi sen gelip alsaydın ! Hem sen yer altı tanrısısın, Tartarus ta yer altında. Medusayı oradan çıkarmak için bir yol bulabilirsin !
Hades öfkeli bakışlar ile beni süzdükten sonra "Evet, aslında bunu yapabilirim. Tartarusta ruh değişimi yapılabilir. Fakat ruh değişimi adil olmalıdır. Oradan çıkardığınız ruhun değeri kadar ruh öldürüp Tartarus'a yollamalısınız ! Tabii bunu yapmak için benim iksirime de ihtiyacınız var ! Hatırladığım kadarıyla Medusa'nın değer 200 Ölü Ruh idi. Eğer Tartarus yakınlarında 200 tane Ruh öldürürseniz bu iksiri Tartarus'a dökün ve Medusanın adını üç kez söyleyin. Medusa dışarı çıkacaktır. Unutmadan, Melez bir daha bana sesini yükseltirsen seni sarayımda bir köleye çeviririm ! Yanımızda bir iksir belirmişti. Hektor bu iksiri kaptı ve incelemeye başladı.