Kulübemde miskin miskin oturuyordum. Yapacak çok şey yoktu. Gizli mahzenden biraz cips ve kola alıp yemeye koyuldum. Hala tatmin olmamıştım. İçimde büyük bir enerji vardı. DEBH'den olsa gerek. Diğer melezler de de DEBH var diyeceksiniz, size sorarım onlar Hermes'in oğlu mu? Birden aklıma mükemmel bir fikir geldi. Kamp Marketini soyacaktım. Eve doğru duydunuz. Mahzenden hemen bir kaç çuval çıkardım. Çuvalları cebime sıkıştırarak kulübemden dışarı çıktım. Markete doğru ilerlerken sürekli plan yapıyordum. Acaba nereden başlasaydım? Tişörtler mi? Yoksa Tarlılar mı? Ben bu düşünceler içerisindeyken marketin kapısına tosladım. Evet bir soygun için çok iyi bir başlangıç değildi. Çaktırmadan içeri girdim. Elimden geldiğince rahat olmaya özen gösteriyordum. Sanırım arkada nöne doğru boşaltacaktım marketi. İçeri şöyle bir göz gezdirdim. Kimse yoktu. Kasiyere baktım içi geçmişti. Her ihtimal ne olur ne olmaz diye yüzüne yumruğu indirdim. Sanırım bir kaç saat kalkamaz. Bu da benim için iyi haber. Hemen cebime sıkıştırdığım çuvallardan birini çıkarttım ve soyguna başladım. Giysiler, tamam. İçecekler, tamam. Yemekler, tamam. Tüm çuvalları doldurmuştum. Neredeyse marketteki herşey bitmişti. Çuvalları iplerle belime bağladım. Zaten kimse bir Hermes çocuğuna bu halin ne diye sormaz. Çünkü işin ciddiyetini bilir. Sadıksa ötmez. Yok dengesizin biriyse hemen bir yetkiliye koşardı. Marketin kapısından zar zor çıkabildim.
Etrafı şöyle bir kolaçan ettim. Kimse görünmüyordu. Hemen kulübeme doğru yöneldim. Kendimi içeri attığım gibi hemen çuvalları gizli bölmemize attım. Athena ne kadar sinirlenecekti bakalım.