Her zaman ne istediğini bilmesine rağmen istediği şeylerin ona sunduğu şıklar arasında karasız kalan biriydi. Nereden, nasıl, hangisini soruları onu boğuyordu. Bu da yetmezmiş gibi çevresindeki baskıda git gide artıyordu.
Seçimlerini dikkatli ve özenli şekilde yapmayı öğrenmeliydi değil mi? Hayat kulağına böylesine sinsice ve arsızca fısıldadığı her saniye tüyleri ürperiyordu. Yeterince seçim yapmamış mıydı?
Yine yatağında buluverdi kendini. Yine ağlıyordu. Üstün zekalı olmadığının her zaman fakındaydı ama aptal asla değildi. Neleri yapıp neleri yapamayacağının bilincinde olmasına rağmen uçarı hayaller kurmaktan da asla vazgeçmeyecekti. Hayatı da buradaki yarım yamalak cümleler gibiydi işte. Sonu belli olmayan cümleler. Belirsizlik onu artık meraklandırmaktan daha çok korkutuyordu.
Attığı her adımda kendini biraz daha kaybediyordu. Kaldırımda çınlayan her topuk sesi alkol gibiydi. Kahverengi bukleleri yüzündeki mutsuz ifadeye inat dans edermişçesine salınıyorlardı. Dolgun dudaklarındaki somurtkan ifade gözlerindeki uykuyla birleşince korkutucu bir hal alıyordu.
Yol kenarındaki arabaya sahibiymişçesine yaslandı. Kafasını kaldırdı önce gökyüzüne sonrada vitrinde yansıyan aksine baktı. Güzel olması gerekmez miydi? Çevresinde ki insanlar güzelliğiyle ilgili yıllardır ona iltifat ederlerdi; ama aynaya bakınca o neden görmüyordu? Çirkin olmadığını biliyordu ama kendine baktığında hep bir şeyi eksik görüyordu. Bunlara kafa yormaktan bıkmıştı eksik olanı hiçbir zaman bulamayacaktı.
Acilen okula yetişmeliydi vücudunu dikleştirdi, kıyafetlerini düzeltti ve yürümeye devam etti. Otobüs durağına varmasına 2 sokak kalmıştı.
Okula vardığında suratında ve duygularında yine belirgin bir değişim olmuştu. Nedenini bilmiyordu ama çok seviyordu işte okula geldiğinde o gün başına gelen her şeyi unutup çevresine kocaman gülücükler saçıyordu. Okul ona Lehte Nehrini anımsatıyordu okula geldiğinde ruhu yeniden yaşam kazanıyormuş gibi hissediyor ve okuldan öncesini unutuveriyordu.
Eve vardığında kendini yatağa attı ve söylenmeye başladı “ Lehte Nehrinin sihrine ne oldu? Yine bu lanet duygular içindeyim of.”Kararını vermişti. Bu hayat onun hayatıydı ve artık ailesini bu durumdan uzak tutacaktı. Ama öteki yanda daha bir haftadır tanığı garip görünüşlü çocuk vardı. Ailesi varken ona güvenmek. Doğru gelmiyordu o çocukla hiçbir yere gitmeyecekti. Artık kararını vermenin etkisiyle sırtından büyük bir yük kalkmıştı tam soyunup duşa girecekken duyduğu ıslıkla tüyleri ürperen Lucy arkasını döndüğünde adeta şok olmuştu. Garip görünüşlü çocuk yalnız değildi yanında ona benzeyen 4 kişiyle birlikte yatağının yanında duruyorlardı korkmalı mı yoksa sakin mi kalmalıydı kararsızdı çıplak olmasının çocuklar üzerinde bir etkisi olup olmadığını bile bilmiyordu. Bu kahrolası sessizliğe bir son vermeliydi. “Neden geldin? Bunlarda kim?”. Çocuk susuyordu sadece susuyordu o sırada en kısalarından biri konuşmaya başladı “Gitme vakti geldi. Haydi hazırlan.” . Hiç birinin gözünde onu süzen bir ifade yoktu hatta neredeyse yüzüne bile bakmıyorlardı. Bu biraz olsun utancını hafifletmişti. Uzanıp havlusunu aldı ve vücudunu olabildiğince sardıktan sonra onlara suratına boş bir ifade yerleştirerek “Ben gelmiyorum. Size güvenmiyorum bile nereye ve nasıl olacağını bile söylemeden beni çağırıyorsunuz ve gelmemi bekliyorsunuz saçmalık bu.”.
“ Ahhh!”Lucynin bağırışı artık hiçbir şey ifade etmiyordu.
Gözlerini açtığında nerede olduğunu bilmiyordu ama için ufak bir korku bile yoktu sanki düşünce dışında tüm yetilerini kaybetmiş gibiydi. Ağlayamıyor, korkamıyor ve bağıramıyordu. Sadece düşünebiliyordu. O sırada karşısına ömründe hiç görmediği kadar güzel bir varlık belirdi kadın mı erkek mi karar veremiyordu. Yaratık konuşmaya başladığında da ayıramadı sesi yok gibiydi sanki kuru yaprakların çıtırtılarını kullanarak seslerle konuşuyor gibiydi ama garip olan Lucy’nin onu anlaya biliyor olmasıydı. Ona, artık yaşamadığı ve düşünme yetisini ve yaşadığı döneme dair tüm anılarını kaybedince yediden ancak farklı bir beden ve düşünce yapısına sahip şekilde olacağını söylediğinde Lucy’nin istediği tek şey ağlamaktı, duyguları elinden alınmıştı. Hisleri, benliği hiç birine sahip değildi artık.
Haftalar geçmesine rağmen Lucy pes etmemişti daha kolay kolay da pes etmeyecekti. Düşüne bildiği tek şey öylesine güzel bir yaratık nasıl böyle kötü olabilirdi onu nasıl hiçliğin ortasında bırakıp gidivermişti? Delirmek üzere olduğunu düşünüyordu. Bunu düşünmektende öte adeta hissediyordu. Bağırmak haykırmak istiyordu mutluluktan ama yapamıyordu olsun bir şeyler hissetmek, hissedebilmek. Aman Tanrım sonunda sonunda. Delirmek üzere olduğumu hissedebiliyorsam üzüntümü de sevincimi de hissedebilirim. Ama düşünceleri yarıda kesilmişti nefes kesici yaratık yeniden yanındaydı ve ağlıyordu ama neden? Ah, yine kahkaha atmak istedi merak duygusu da onu terk etmemişti demek yaratık ona yaklaştıkça yetilerini geri kazanıyordu yeniden Lucy oluyordu. Bir adım ötesinde duran yaratık sonunda konuşmaya başladı ama bu sefer yaprak hışırtışı duymuyordu.". Burada ruh ölümünün gerçekleşmesi gerekirken sen bedenini ızdıraplar içinde bıraktın. Neden izin vermedin kopmalarına?Neden?" Lucy şaşırmıştı. " Ne diyorsun sen beş tane gerizekalı yaratık beni bilmediğim bir nedenle bilmediğim bir yere getiriyorlar ve sen bana ruhumu neden bırakmadığımı mı soruyorsun? Ruhumdan başka neyim var şu an söyle." Zaten yüksek çıkan sesi cümlesinin sonuna doğru tam bir haykırışa dönüşmüştü."Sen yeni bir ruhla zaten bezenecektin Lucy tek yapman gereken ruhuna izin vermekti." Sorularına cevap beklerken suçlanmaya devam edince siniri atan Lucy tiz birçığlık atıverdi. Ses karşısında şaşkına dönen yaratık bir süre sustuktan sonra Lucy'nin sorularına cevap vermeye başladı."Buraya getirildin çünkü yanlış bedende ve yanlış hayatı yaşıyorsun haketiğin yaşam bu değil çocuğum. Yıllar önce bu yaşama tecrübe edinme amacıyla yollandın. Dünya üzerindeki bir çok ruh bu değişimi yaşar ama anımsayamaz. Her çocuk anne karnına düştüğünde yeni bir yaşama başlayabilecek yetilere sahip değildir bu nedenle onları yaşama hazırlamak amacıyla kusurlarını düzeltip kısa yaşamlar yaşamaları için dünyaya göndeririz. Sende seninkini yaşadın bunları sana o beş varlık söylemezlerdi çünkü yetkileri yoktu özelliklede sen dünyada yaşamaya devam ederken. Son zamanlarda yaşadığın kararsızlıklar acılar bu yüzdendi çocuğum bedeninin zamanı dolmuştu ve ölmek istiyordu. Şimdi izin ver de huzura ruhun ve bedenin ulaşsınlar." Lucy bu karanlık ve iç ürperten yerde daha fazla durmak istemiyordu ve yaratığı dinledi. Artık onun için yeni ve huzur dolu bir yaşam olduğunu umuyordu ama asla yaşamadan bilemezdi. Lucy olarak son cümlesi dudaklarından dökülürken içi huzurla dolmaya başlamıştı bile. "Hoşçakal"