Çıkmak Yasak!~10.Denetleme

Sabah erkenden kalktım.Bütün odaları gezip kardeşlerimi kontrol ettim.Hepsi yataklarında mışıl mışıl uyuyorlardı. "iyi," diye mırıldandım kendi kendime "Onları kampta kovalamak zorunda kalmayacağım." Kardeşlerim uyandığında korkunç bir gerçekle karşı karşıya kalacaklardı.Temizlik!Hemen kulübenin kapısına gittim.Kulübenin kapısı kilitleyip anahtarı aldım.Kardeşlerimin güçleri vardı ve bu anahtar kulübede kaldığı sürece güvende değildi.Anahtarı cebime soktum ve lovaboya doğru ilerledim.Anahtarı içine atıp sifonu çektim.Anahtar döne döne delikten içeri girdi ve gözden kayboldu.Kendi kendime gülümsedim.

Birden içerden bağırışlar geldi. "Kapı Açılmıyor!" diye bağırdı Kev.Ardından Crist'in sesi "Anahtar nerde?" hemen lovabodan çıkıp kulübe kapısını göreceğim şekilde yaslandım.Tiff telaşla anahtarı arıyordu. "Yok,yok,YOK!" diye bağırdı.Teo ve Yon umudu kesmiş kapıyı omuzlarıyla kırmaya çalışıyorlardı.yeni kardeşlerimizse ne yapacaklarını şaşırmış oturma odasında anahtarı arıyorlardı.O sırada,o karşıklık içinde sesimii duyabilmeleri için bağırdım. "Temizlik yapacağız." bütün gürültüler aniden kesildi.Sessizliği bölen Crist2in sesi oldu. "Ayy,anlamalıydım!bitek ortalıkta Ange yok.Neyse demek burdayız.Parti yapmak isteyen-" Crist'in parti sözünü duyar duymaz sözünü kestim. "Hayır Crist.Hepimiz temizlik yapacağız." dedim ve önceden hazırladığım temizlik planını onlara söylemeye başladım. "Crist sen odanı ve oturma odasını,Kev odanı ve oturma odasını,Yon odanı ve mutfaği,Teo odanı ve lovaboyu,Tiff odanı ve mutfaği,Aporis,Jones ve Raidon odalarınızı ve Luciana sen benle mutfağı odalarımızı ve etraf temizlendikten sonra kontrol edeceksin." dedim memnun bir şekilde.

Crist'i öldürecektim bu kaçınılmaz bir gerçekti. Ahh birde Ange'e bir şaka yapmayı planlıyordum tabi ki. Odamı temizlemeye başlamadan önce bir kağıt kopardım ve üstüne şöyle yazdım. Arka bahçedeki hortum hala çalııyor mu ? Tam Yon yanımdan geçerken eline tutuşturdum ve yüzüne bakmadan odama gittim. Arkama dönüp yüzüne baktığımda. Kafasını sanki Rock'n Roll yapar gibi aşağı yukarı sallıyordu. Arkamı döndüm ve odamda dağınık olan şeylere baktım... yani herşeye. Yatağımdan başladım. İlk önce çarşafları çıkarıp yenilerini taktım ve yatağı düzelttim. Çalışma masamın üstünüde düzenleyip bağırdım ''Ange bana bir bez at !'' o anda elimi havaya kaldırdım ve gelen bezi tuttum. Masamın üstünü sildim ve dolabıma geçtim. Bez'i bir kenara koyup dolabımdaki giysileri renklerne göre ayırdım ve astım. Bez'i yeniden alıp dolabımı sildim ve bezi Ange'e geri fırlattım. O'da bezi havada tutup tuvalete gitti ve bezi yıkayıp kendi işine devam etti. Ben o anda mutfağa gittim ve bir limonlu soda açıp kafadan aşağı diktim. Tam sodayı çöpe atacaktım ki önümdeki camı gördüm... açıktı.
Bu mükemmel bir fırsattı dışarı çıktım ve yine bağırdım ''Ange !'' o anda Ange koşarak mutfak camına geldi ve bana baktı ''hemen içeri gir Kev !'' dedi. Ben ise gülümseyerek karşılık verdim ve ''gelde içeri sok'' dedim. O anda Crist içeriden ''Kev bizi bırak kaç kendini kurtar'' diye bağırdı. O anda Ange camdan çıktı ve beni kovalamaya başladı. Arka bahçeye doğru koştum ve hortumu elime aldım. Ange tam hortum elimdeyken köşeden döndü ''Hadi biraz çiçekleri suluyalım !'' dedim ve hortumu açtım. Ange'i iyice ıslattıktan emin olduktan sonra hortumu kapatıp koşarak camdan yine içeri girdim. Bazı kardeşlerim beni içerde alkışlar içinde karşıladı. O anda arkamdan birey benim üstüme atladı ve yere yıkıldım. Artius ?!? Ahh evet şimdi hatırladım bize yardım edecekti. ''Böylemi yardım ediyorsun ?'' dedim ve yüzüne baktım ''ben evin dışından sorumluyum'' dedi. Döndüm ve kendi kendime içimden lanet okudum. Eğer Artius evin dışını temizliyecekse... buradan kimse çıkamayacaktı...

Yine bir temizlik günü yine berbat bir gün. Geçen seferde görevim olmamasına rağmen temizlemiştim yine temizliyorum ne lanet bir iş bu ya. Üstelik kendi odamı ve mutfağı. Bari zaten yeterince dağınık olan kendi odam olsaydı. Bir daha kine odamı dağıtmayacağım sanırım. Tiff ile anlaşmıştık. Tabi onun işi kolaydı odası yeterince temizdi. Üstelik kulübenin öteki ucundaydı ve Crist-Kev-Ange çatışmasını, cephenin içinde yaşamıyordu. Odama girdim. Ve etrafa bir baktım. Çalışma masam hiç kullanmama rağmen dağılmıştı. Yatağım dağınıktı. Duvarlarıma yapıştırılmış görevler iz yapmıştı ve dolabımı pislik götürüyordu. Kısacası odam Dingo'nun ahırına dönmüştü.

Önce dolabımdan başlayacaktım. Bütün kıyafetlerimi çıkardım. Dolabın içini iyice temizledim. Bir ton kağıt parçasını çöpe attıktan sonra az sayıda ki kıyafetlerimi acemice katlayarak yerleştirdim. Aslında renk sırasından falan anlamıyordum ama dıştan bakınca gözüme güzel gözüktüğü şekilde sıraladım. Ardından özenle sevdiğim hasır şapkamı kıyafetlerimin üstüne bıraktım. Vualla ! mis gibi olmuştu. Ardından çalışma masama gittim. Bütün kitaplarımı yere döktüm. Kitaplığımın raflarını iyice temizledim. İlk geldiğimde koyduğum pizzacının telefon numarasının bulunduğu kağıdı bulduğumda çok sevindim ve cebime attım. Bir bezle tozunu aldıktan sonra altın gibi parlayan bir kitaplığım olmuştu. Kitaplarımı kalından inceye doğru dizdikten sonra kendimi yere attım. Bir süre uzandıktan sonra Crist ile Ange'nin çığlıkları arasında Kev'in gülüşlerini çok fazla takmadan odamın kapısını kapattım. Müzik çalarımdan klasik bir müzik açtım. Ve bir temizlik delisi olmaya kara verdim. En azından şu önümde ki 1 saat boyunca.

Kova ile odama su getirip içine gerekli olan malzemeleri katıp güzel bir koku ekledikten sonra uygun bir bezle duvarlarımı silmeye başladım. İşin en kolay tarafı buydu çünkü eşyalarımdan dolayı çok fazla duvar gözükmüyordu. Yatağıma gittim. Yastığımın kılıfını, yorganımın kılıfını ve çarşafımı çıkarıp temizleme götürdüm ardından yenilerini koydum. Odama güzel kokulu spreylerden sıktıktan sonra kendim ile gurur duydum. Odamdan çıktım ve son iş yerim olan mutfağa ilerlemeye başladım. Tiff'i gördükten sonra mutfağı beraber temizlemeye gittik.

Kev'i yere devirdikten sonra hemen üstünden kalktım ve diğerlerine baktım. Sanırım Kev'i devirmek kolay bir iş değildi ki hepsi etkilenmiş gibi bakıyordu. Yinede bu kulubeden kimsenin temizlik bitene kadar çıkmaması gerekiyordu ve ben bunu sağlayacaktım. İyi bir izlenim bırakmak için konuşmaya başladım buradan biri daha çıkmaya çalışırsa saçlarını sarı yapar ve kulubenin dışını onunla boyarım dedim sakin bir sesle. Biraz korkmuş görünüyorlardı ve sanırım biraz da sinirlenmişlerdi. Yani biri gelip sizi tehdit etse sizde sinirlenirdiniz değil mi ? Hmm bu pek iyi bir izlenim değildi... gönüllerini almak için tekrar konuştum eğer çıkmaya çalışmayıp temizlik yaparsanız erkeklere birer ejderha derisinden zırh ve kızlara paris'ten ithal pahalı birer şişe parfüm veririm
İşte bu onların keyfini yerine getirmişti. Herkez işinin başına koyulup tekrar etrafı temizlemeye başladı. Bense camdan dışarı çıkıp kulubenin arkasına koştum. Ange orada biraz ıslak bir halde duruyordu. Sanırım özel gücüyle kendini ısıtmaya başlamıştı ki üstünden su buharı çıkıyordu. Ona şöyle bir baktım İyi misin ? O beni yeni fark etmişti sanırım başını kaldırdı ve sağol iyiyim dedi. Ben de bir şeye ihtiyacın olursa çekinme söyle dedim ve yerden boya fırçasını alıp kulubenin dış duvarını boyamaya başladım. Kulubenin boya almayan yerlerine boyayı sürüyor sonra ateş yaratarak hemen kurutuyordum. Camın olduğu yere gelince Kev'i gördüm. O da bana baktı ve gözlerini sinirli bir şekilde devirip camdan çekildi. İçeriyi daha rahat görünce anladım ki sözlerim işe yaramıştı. Herkez canla başla çalışıyor , kan ter içinde oradan oraya koşturuyorlardı. İşime dönüp hafifçe gülümsedim ve camın altındaki yeri boyamaya devam ettim...

Odama gittim. Önce burayı sonra mutfağı toparlamalıydım. Mutfak işi kolaydı. Ne de olsa Yon’la birlikte temizleyecektik. En zor olan kısım odam dı. Odama şöyle bir göz gezdirdim. O kadar kötü görünmüyordu. En azından kardeşlerimin odalarına göre. Herhalde en toplu olan bendim. Buna çok seviniyordum çünkü odamı toplamakta kolay olacaktı. Bu denetlemede benim işim çok basitti. Fazla düşünmeden odamı toparlamaya başladım. Tabii ki ilk önce yatağımdan başladım. Büyük bir özenle yatağımı temizleyip yeniledikten sonra dolabıma gittim. Kapağı açtığımda üzerime kıyafetler yığıldı Bunu beklemiyordum. Ofladıktan sonra kıyafetlerimi düzgünce katlayıp dolabıma yerleştirmeye başladım. Daha yarısına gelmiştim ki özellikle Kev’in ve diğer kardeşlerimin seslerini duydum. İşin içinde Kev de olduğu in hiç aldırmadan temizliğe devam ettim. Kıyafetlerimi yerleştirdikten sonra çalışma masamı düzelttim. Bu da bittiğinde bir toz bezi aldım ve ortalığın tozunu aldım. Sonra içerisi biraz havalansın diye camı açtım. Odama şöyle bir göz gezdirdim. Şimdi daha iyi durumdaydı. Bundan daha iyisi de zaten benden beklenemezdi. Odama yeni aldığım parfümden sıktıktan sonra odamdan çıktım ve doğruca mutfağa doğru gittim. Yolda Yon’la karşılaştık ve beraber mutfağa girdik. Keşke gitmez olaydık. Bu ne ya! Burada bir canlının kaldığına dair hiçbir iz yoktu. Etraf o kadar dağınıktı ki burayı toplamamız en az beş saatimizi alırdı ama mecburi toplayacaktık. Sızlanarak bir poşet aldım ve yerlerdeki çöpleri toplamaya başladım.

Artius'un da zoruyla Kev'i içeri soktum.Sırılsıklamdı.Crist ve Kev'i salonda tek başlarına bırakmamam gerekiyordu.Ama ilk önce başka birşey yapmam gerekiyordu.Kev'i önüme çektim.Kev söylenerek yüzündeki ıslaklıkları çekmeye çalışıyordu. "Kev bana kaçmayacağına söz ver!" dedim Kev ssuratına muzipçe bir gülümseme oturttu. "Söz." dedi.Ama kaçacağını biliyordum.Arkasını dönerken kolundan tutup bana çevirdim. "Hayır Kev Stks Nehri üzerine yemin et." dedim.Kev suratını astı. "Ange-" sözünü kestim. "Lütfen Kev,söz ver." dedim çaresizlikle.Kev başını salladı. "Pekala Stks Nehri üzerine yemin ederim ki kaçmayacağım." dedi.Ama bundan hoşnut olmadığı belli oluyordu.Başını sallayıp oturma odasına döndü.Crist'te kaçmayacağına söz vermişti.Ohh,iki deliyi halletmiştik.hemen odama girdim ve toz bezimi dolabımı açtıp silmeye başladım.diğer temizlik sayesinde oldukça temizdi ama tekrar yapmamız gerekiyordu.Ona rağmn masam oldukça karışmıştı.Dolabımı temizleyip elbiselerimi renk sırasına göre düzdüm.Zaten çoğunlukla sarı ve turuncu ağır basıyordu.Dergileri kolumun altına sıkıştırdım ve dolabımın en üst rafına dizmeye başladım.Dergileri değiştirmiş ve numara sırasına göre diziyordum.Bu işte bütünce masamı toplamak için odama gittim.Bütün kalemlerimi kalemliğime sıkıştırdım ve defterlerimi toplamaya başladım.kitaplarımı defterlerden ayırdım ve dolabııma yerleştirek için döndüm.Arkama dönüp masanın üstüne bezle güzel güzel sildim.Yatağımı düzelttim ve çarşafımı değiştirdim.eskiden temizlikleri tek başıma yapabiliyordum ama babam sağ olsun kulübe nufusu arttıkça tek başımıza yapamamaya başlıyorduk.Ama kapıyı kilitlemekte iyi fikirdi.odam bitince simsiyah olmuş bezle banyoya gittim.Teo banyoya girmiş daha yeni başlamıştı temizlemeye. "Ange,neden ben?" dedi perişan bir sesle.Ona gülümsedim. "çünkü senin bir önceki temizliğini çok beğendim" dedim ve çeşmeyi açıp siyah suyun akmasını bekledim.

Ange'e karşı koymamanın en iyisi olduğunu biliyordum. Bu yüzden işime erken başlayıp hemen bu cehennemden kurtulmalıydım. Odama geçtim ve... "Of hadi ama, dağıtmamaya çalışarak bu kadar iğrenç yaptıysam, dağıtsaydım nolurdu acaba?" dedim kendi kendime. Bundan sonra odamı sadece yatmak için kullanmaya karar verdim. Gidip salonu filan dağıtarak işi kardeşlerimin üzerine yıkabilirdim. Çünkü Ange beni kadrolu olarak çalıştırmaya filan başlayabilirdi yakında.

Ama bugün için hazırdım. Kamp Marketi'ne gidip birkaç Hermes çocuğuyla değiş tokuş yaparak yeni eşyalar almıştım. Üzerinde güneş arabası olan bir çarşaf takımı bulmuştum, onu yatağıma geçirdim. Ayrıca karanlıkta turuncu, güneşte sarı olan bir perde bulmuştum, onu da korneşe taktım. Daha sonraysa bana en pahalıya patlayan eşyamı çıkardım; binlerce yıl önceki akrabalarımdan kalmış bir halı. Aldığım Hermes çocuğunun dediğine göre bu halı Apollon'un isteği üzerine yapılmıştı. Tabii buna pek inanmamıştım. Eşyalarımı yerleştirdikten sonra gidip çalışma masamdaki bütün eşyaları yere indirdim ve tozunu aldıktan sonra kitaplarımı boylarına göre dizdim. Dergileri de tarihlerine göre dizdikten sonra notlarımı toparladım ve bir dosyanın içine koydum. Daha sonra da dolabıma geçtim ve kıyafetlerimi kalından inceye doğru dizdim. Ayrıca üstlerine de hafif bir şekilde parfüm sıktım.

Tam o anda biraz gürültü duydum ve Kev'in iş üstünde olduğunu anladım. Eh, bu Ange'i bir süre oyalardı. Bu yüzden mutfağa gittim ve bir sandviç hazırladım, bir de limonata içtim ve Artius'un beni temizliğe iten(!) konuşmasından sonra odama döndüm ve yerleri silmeye başladım. Bu işim bitince de duvarları sildim. İşte o zaman duvarlarımın bej renginde olmadığını öğrenmiş oldum. Çünkü sildiğim yerler krem rengine döndü. Diğer temizliğimde bunu unuttığum için kendi kendime ödül töreni düzenledim. Bu küçük partim bittikten sonra odama baktım ve terk edilmiş bir evden Olimpos'taki güzel bir eve dönüşümüne şahit olduğumu fark ettim. Keşke önce&sonra resimlerini çekseydim, diye hayıflandım. Daha sonra banyoya geçtim ve nereden başlayacağımı düşünmeye başladım. Öncelikle suyla her tarafı durulamaya karar verdim, belki bu sayede yerde desen dışında bir birikinti kalmazdı. O sırada Ange geldi ve ona "Ange, neden ben?" diye sordum. O da "çünkü senin bir önceki temizliğini çok beğendim" dedi. Güzel neden, diye düşündüm. "Pekala, ama bir daha temizliği bana yaptırırsan Athena'ya gidip beni sigortalamasını isteyeceğim. Yoksa temizlik sırasında aşırı kirlilikten ölebilirim." dedim. Ange "Abartıyorsun Teo. Hadi çenen çalışacağına elin çalışsın." dedi ve temizlenmiş beziyle banyodan çıktı. Ben de homurdandım ve işime geri döndüm.

Bugün canım çok sıkkındı. Canım bir meleze yardım etmek istiyordu. Bir anda bugün melezlerin temizlik günü olduğunu hatırladım. Aslında kardeşlerime yani Athena kulübesindekilere yardım etmek geçiyordu aklımdan. Ama bir anda melez olmadan önceki günlerim geldi. Her zaman Apollon çocuğu olmak isterdim. İşte bu gün ne yapacağımı bulmuştum. Apollon kulübesinin temizliğine yardım edecektim.

Kendimi bir anda Apollon kulübesine ışınlamıştım. Apollon kulübesinde büyük bir kargaşa vardı. Ah şu temizlik günleri..Ama bir kız bağırınca bütün kulübe başımda toplanmıştı. Onlara gülümseyerek Temizliğinize yardım edebilir miyim? dedim. Kulübe lideri olduğunu tahmin ettiğim kişi bana şaşkın gözlerle bakarken şunları söyledi Sen kimsin ? Gülümseyişimi bozmayarak Ben Fred London. Strateji Tanrısı..

Kulübemize bir küçük tanrı gelmişti ve bu tanrı Strateji Tanrısı'ydı. Aklıma ilk Athena geldi. Athena kulübesiyle rekabet içindeydik ve bu bir taktik mi diye düşündüm ama sonra daha dikkatlice bakınca Fred'in doğruyu söylediğini, sadece yardım etmek istediğini anladım. Eh, bir tanrı bize bayağı yardımcı olabilirdi. Gülümseyerek "Merhaba ben Tiff." dedim. Sırayla bütün kardeşlerim kendilerini tanıttılar. Tanışma fastı bitince Ange Strateji Tanrısı'na temizlikteki görevini verdi ve bizi de görev yerlerimize yolladı. Yon ve Julia'yla birlikte mutfağa gittik ve temizliğe devam ettik. Julia bulaşıkları yıkamaya başladı. Ben de abur cuburları dolaba düzgünce yerleştirmeye başladım. Çok yavaş hareket ediyordum ve açtığım bir bisküviden yemeye başladım. Kardeşlerime çaktırmamaya çalışıyordum ama çok geçmeden Yon fark etti ve bana kötü bir bakış attı. Bende ona bisküviyi uzattım. Yon hemen gülümseyerek bisküviyi alıp yemeye başladı. İyi ki mutfak bizdeydi. Diğer kardeşlerimin halini düşünemiyordum. Julia ikimize baktı ve "Elimizi çabuk tutmalıyız. Yoksa bitmeyecek." dedi. Çok haklıydı. Böyle giderse yetiştiremeyecektik. Yon'la birbirimize baktık. İkimizde Julia'ya hak veriyorduk. Bisküviyi bir kenara bıraktım ve işime geri döndüm. Tüm abur cuburları dolaba yerleştirdikten sonra süpürge aldım ve yerleri süpürmeye başladım. Bu süpürme işini hiç sevmiyordum. Gerçi diğer temizlik işlerini de sevmiyordum. Elden ne gelir yapacaktım.

Değerlendirmede.