Sessizce avıma yaklaşıyordum... Bu soğuk kış gününde ağaçların oluşturduğu gölgede hareket ediyordum. Hava berbattı , kanınızın donduğunu söylersiniz ya , daha buraya gelmediniz demektir... Aslında nerede olduğumu bende bilmiyorum. Bekleyin buradan başlamak garip oldu , biraz daha öncesinden bahsedeyim.
Japonya'nın kalabalık ve ışıklı sokakları beni her gün etkiliyordu. Öyle büyük bir yerde yaşıyordum ki her gün yeni bir şey keşfediyor ve şaşırıyordum. Şaşkınlığım keşfettiğim şey yüzünden değildi... 17 yıldır burada , Japonya'da yaşıyordum ve hala yeni şeyler keşfedebiliyordum. Beni şaşırtan şey Japonya'nın güzelliğiydi. Her yer ışıl ışıl ve her yerde iyi kalpli insanlar vardı.
Keşke Japonya bundan ibaret olsaydı , ne yapalım ? her iyiliğin içinde bir kötülük vardı ve ben o kötülüğü bugün keşfetmiştim.
Büyük bir sokak da ilerliyordum ve düşünüyordum. Burası garip bir yerdi , neredeyse kimse burada yürümüyor , yürüyenler hızlı adımlarla başka bir sokağa doğru yol alıyorlardı. Bilmiyorsanız söyleyeyim ben merakı ve heyecanlı biriyimdir. Hızlı adımlarla ilerliyor ama başka bir sokağa falan sapmıyordum. Sadece ilerliyordum... Sesi duyana kadar.
-Japon çocuk yamacıma gelir
Ama olacaklardan habersizdir
Belki onu serbest bırakırım
Yada onu bir güzel parçalarım
Sesi duyduğum anda donmuştum. Aslında çok hızlı reflekslerim vardı ve beynim bana ''kaç !'' diye bağırıyordu. ama tek uzuvumu bile hareket ettirmiyordum , hareket ettiremiyordum.
-Kimsin sen ? diye fısıldadım kendi kendime
Çok korkuyordum... Evet kesinlikle çok korkuyordum. Çünkü burayı hatırlamıştım , tüm Japonya buradan bahsederdi ''lanetli sokak''. Burası Japon vatandaşlarının hiç uğramamaya çalıştığı ıssız bir yerdi. Rivayete göre burada bir canavarın olduğu söylenirdi. Çünkü burada çok fazla kişi kaybolmuş veya parçalanmış cesetler halinde bulunmuştu. Benim sonumda böylemi olacaktı ? Parçalanmış bir ceset halinde mi bulunacaktım ?
-Beni iyi dinlemedin galiba... belki serbest bırakırım dedim
Ses bu sefer belli bir noktadan geliyordu. Önümdeki gölgelerde bir şey kıpırdandı ve öne çıktı. Nefesim kesilmişti gördüğüm şey hem çok güzel hem de çok korkutucuydu.
-Sen bir Sfenks'sin !
Sfenks bana gözlerini kısarak baktı ve hafifçe gülümsedi
-Hmm zeki bir çocuğa benziyorsun , zeki çocukları severim.
Tekrar hareket edebildiğimi anladım ve kafamı iki yana salladım. Hayır bu bir hayal değildi gerçekti. Yinede korkuyordum ve bu yaratıktan oldukça öteye gitmek istiyordum. Bir adım geri attım...
-Gerçekten gitmek istiyor musun ? Soruya doğru yanıtı verirsen ne olacağını merak etmiyor musun ?
Bu soru beni hazırlıksız yakalamıştı. Bir adım ileri geldim. Bir dakika ne yapıyordum ben ? İçime bir cesaret doğmuştu. Beynimde sanki bir ses vardı ve bana cesaret veriyordu. Birden bu olaylar mantıklı gelmeye başladı... Ne oluyor ?
-Böyle daha güzel , şimdi sana sorumu soruyorum
Zorda olsa başımı aşağı yukarı salladım.
-Neden yaşıyorsun ?
Hmm bu sorunun bin bir türlü cevabı vardı. Ama beynim bir şeyin üstünde inatla duruyordu. Ne düşünsem yine aynı cümleye denk geliyordum. Ağzımı açtım ve cevap verdim
-Nedenini bulmak için...
Sfenks bana baktı uzun bir süre bana öylece baktı ama tek bir yerini bile kıpırdatmıyordu. En sonunda konuştu...
-Demek bir melezsin... Cevabın doğruydu melez... Geçebilirsin...
Bunları dedikten sonra ağır bir şekilde gölgelere geri döndü. Çekildiği yerin arkasında bir kapı vardı. Meraklı kişiliğim yüzünden ve tehlikenin geçtiğini düşündüğümden kapıyı açtım ve içeri girdim...
-Vay canına !
Ormandaydım ve çok güzeldi. Her yer yemyeşil ve cıvıl cıvıl dı. Bu görüntüye tek bir şey tezatlık oluşturuyordu. Ağaçların arasında çok... ''sevimli'' birşey vardı. Keskin dişlerini açmış bana bakıyordu.
-Lütfen gülümsediğini söyle...
Ama gülümsemiyordu , saldırmaya hazırlanıyordu. Hemen arkamı dönüp koşmaya başladım. Canavarın peşimden koştuğunu biliyordum çünkü bazen ayağımın altında sarsıtı hissediyordum. Biraz koştuktan sonra önümde kulubelerle dolu bir kampa rastladım. Hemen içeri girdim ve yardım edin diye bağırdım. Yere düştüm , birkaç kişi etrafıma toplandı ama onların arasından canavarla ilgilenenleri görebiliyordum. Biri bir kılıç çıkardı ve onu canavarın böğrüne sapladı. Canavar toz bulutuna dönüştü ve rüzgarla birlikte tozlar savruldu.Diğerlerine döndüm
-Neredeyim ben ?
Tamda o anda başımın üstünde parlayan bir şekil gözüktü. Bir çocuk öne çıkıp gülümsedi
-Melez kampında !