Luciana Larsson
Mesaj Sayısı : 2 Kayıt tarihi : 31/10/10
| Konu: L . Larsson Çarş. Ocak 19, 2011 5:59 am | |
| Luciana'nın hayatı boyunca şans bir kez bile ondan yana olmamıştı. Karşısında nereden çıktığı belli olmayan ve boğaya benzeyen ama ondan daha büyük, kalın siyah tüyleri olan ve ağaçları deviren bir canavar duruyordu. Annesi kızını kolundan tutup eski ve zorla çalışan boyası gitmiş arabasına bindirdi ve arabayı en hızlı şekilde sürmeye başladı. Gerçi arabanın en hızlı hali bile yavaş gidiyordu ama yine de idare ederdi. Lucy neler olduğunu bir türlü anlayamamıştı ve o canavarın bir hayal olduğunu tekrarlayıp duruyordu kendi kendine... Ama annesi her şeyi biliyormuş gibi duruyordu. Bu Lucy'yi şüphelendirmişti doğal olarak. Lucy dayanamayıp endişeyle "O canavar da neydi öyle? Hem biz nereye gidiyoruz?" dedi. Aklındaki soruların sadece iki tanesini sorabilmişti, oysa o kadar çok sorusu vardı ki... Annesi onu duymazdan gelerek arabayı sürmeye devam etti. Bazen umursamaz davranırdı annesi ama bu sefer sadece susuyordu, bunun umursamazlık ile alakası yoktu. Lucy arkasına baktığında o iğrenç boğa onların arkasından geliyordu.
Annesi arabayı durdurduğunda "Sen gitmelisin. Ben oraya gelemem." dedi karşıdaki alana bakarak. Lucy de onun baktığı yöne baktı. Yeşilliklerle kaplı alanda bir kamp kurulmuştu. Bir adam onları gördüğünde "Melez Kampı'na hoşgeldiniz!" dedi yüksek sesle. Lucy bu yabancı ismi duyduğunda aklında bir sürü soru oluştu. Kız her şeyden çok sevdiği annesine baktı çaresizce ama o da kızının gitmesinin gerektiğini ve çok yakında yeniden görüşeceklerini söyledi. Lucy annesi olmadan yapamazdı. Annesi soğukkanlı ve kurnazdı ama yinede kızına karşı çok iyiydi. Bu yaşına kadar babası bakmıştı Lucy'ye. Oradaki yabancı adam da Lucy'nin gelmesi gerektiğini söyledi ama kız gitmek istemiyordu. Dayanamayıp yüksek sesle ağlamaya başladı. Ellerini yüzüne gömdüğünde annesinin kolunu sırtında hissetti. İkisi beraber vedalaştılar. Biraz arkalarında duran koyu kumral saçlı, uzun boylu adam bu sahneden çok duygulanmışa benziyordu. Annesi kızına tekrar görüşeceklerini söyleyerek oradan uzaklaştı. Kız annesinin gitmesini gözleri yaşlı bir şekilde izledi.
Adam onu kamp alanına götürdü. Burada yaklaşık olarak kendi yaşındaki çocuklar duruyordu. Bu çocukların hepsi bir alanda toplanmış kılıçlarla savaşıyordu. Lucy başını diğer tarafa çevirdiğinde hedefini dikkate alarak ok atanları gördü. Ok atanları görüce bu hoşuna gitmişti çünkü bunu kendisi de seviyordu ama hiç ok atmamıştı. Burayı kendine çok yakın hissetmişti, aynı annesi yanında olduğu gibi. Kamp görevlisi "Kulüben daha sonra belli olacak." dedi. Lucy elbette bunu anlamamıştı. Adam bunu fark ederek "Seni birine götüreceğim ve o sana her şeyi anlatacak." diyerek yürümeye başladı ve Lucy kamp görevlisini takip etti. Adamı takip ederken çevresini de dikkatle gözlüyordu.
Nelerin döndüğünü öğrenmişti ancak bunları kavraması zor olmuştu. Ne kadar düşünse de babasının bir tanrı olduğu hayatta aklıma gelmezdi. Lucy sadece sorunlu, normal bir çocuk olduğunu düşünürdü. Burayı sevmişti aslında ama annesinden ayrılmak onu kahrediyordu. Ondan başka kimseye güvenmemişti kız ama şimdi işler değişiyordu artık. Tek başına ne yapacaktı? Zaten normalde de arkadaşı olmamıştı, hayatında sadece annesi vardı. Ama burada arkadaş edinmek zorundaydı çünkü annesi yoktu. Lucy ne yapacağını hiç bilmiyordu ama yinede burada mutlu ve eğlenceli günler geçireceği hissine kapılmıştı.
| |
|
Athena Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Mesaj Sayısı : 5210 Kayıt tarihi : 16/08/10
| Konu: Geri: L . Larsson C.tesi Ocak 22, 2011 6:15 am | |
| Rp puanı: 90, tebrikler./Admin. (Bir Lucy daha gelmiş Olimpos'a. ) | |
|