Kulübemden çıkmış, okçuluk alanına doğru gidiyordum.Elimde Step'le beraber cephanelikten yürüttüğümüz yayım Ayışığı vardı. Kemerimde de ne olur olmaz diye taşıdığım hançerim ve bıçağım vardı. Kardeşim Sat ile kılıç eğitimlerime başlamıştım ve kendimi geliştirmeye uğraşıyordum şu sıralar. Okçuluk alanına geldiğimde genelde Apollon çocukları ve avcılarla dolu olan çok kalabalık bir grupla karşılaştım. Kalabalıkta çalışmayı sevmezdim, yalnız ve sessiz bir ortam benim için daha iyiydi. Geriye döndüm ve yalnız ve sessiz neresi olabilir diye aklımdan geçirmeye başladım. Sonra aniden "Orman!" diye bağırarak birkaç melezin garip bakışlarına mahsur kaldım. Koştura koştura ormanın diplerine doğru ilerledim. Yeterince içeride olduğumu fark edince durdum ve soluklandım. Kendime güzel ve büyük bir ağaç seçtim ve kabularının arasına küçük bir yaprak koydum. 10 adım kadar geriye gittim ve yayımı gerdim. Ok o kadar hızlı gitmişti ki görememiştim. Ok yaprağı delip ağaca saplandığında "Ahh !" diye bir ses geldi. Deli gibi etrafıma bakınarak "Kim var orada ?!" diye bağırdım. Cevap gelmeyince "Şakam yok, kimsen çık orataya!" diye bağırdım tekrar. Kuş cıvıltısı ve bir takım hayvan sesleri dışında birşey duyulmuyordu. Yanlış duyduğumu düşünerek el yapımı hedefime doğru okları teker teker atmaya başladım. Sonra ise "Ah yeter, dur artık!" diye bir ses duydum. Bu sefer doğru duyduğuma emindim. Okumu hazır tutarak "Kimsin ?!" diye bağırdım. Ortaya aniden bir kız çıkıvermişti. Gözlerime inanamadım, yoksa o kız ağacın içinden mi çıkmıştı ? Kız; "Nedir bu melezlerden çektiğim, artık burama kadar geldi!" diye bağırıyordu. Hala konuşmaya devam ediyordu ama ben onu dinlemiyordum. O kızın nasıl ağaçtan çıktığını düşünüyordum. Ve bingo! Kampa ilk geldiğim gün ağaç perilerinden bahsedildiğini duymuştum. Ve kıza "Ha sen şeysin.. Dr...Dry..Dra...". Ben sözümü bitiremeden "Evet ben bir Dyrad'ım çok mu şaşırdın ?" diye sordu gözlerini devirerek. İlk defa bir Dyrad görüyordum, tamam normal bir kız gibiydi ama gözleri aşırı yeşillikteydi ve teni parıldıyor gibiydi. "Açıkçası şaşırdım." dedim. Birden Dryad kızın yüzüne sinsi bir gülümseme geldi ve "Haa, sen çaylaksın !" dedi. Bende "E-evet ne var ki bunda?" dedim saşkınca bir ifadeyle. Sonra kız konuşmaya koyuldu; "Kendilerini maceracı olarak gören melezler ormana macera aramak için geliyorlar ve bize zarar veriyorlar, bizi satirlere kovalattırıyorlar ve bizimle dalga geçiyorlar. Sen ve senin gibi melezler yüzünden huzurumuz kaçtı !" dedi. Sonra elimdeki oka ve üzerimdeki "Havalıyız çünkü avcıyız" yazan tişörte baktı ve "Ve özellikle rahatımızı kaçıran bir grup var. Genelde burada takılıyorlar ve bize zarar veriyorlar. Ne diyorlardı kendilerinie ? Şey.. Hah ! Artemis avcıları !" dedi bana anlamlı bir bakış atarak. "Ne zamandır onlardan öcümü almak istiyordum ve bir Artemis avcısı dibimde bitti. Hem de çaylak !" dedi sinsi bir şekilde. Tehtidi algılayarak "Sana kolayca haddini bildirebilirim !" dedim. Dryad inanmayarak "Blöf yapıyorsun, ama yemeyeceğim ! Ayağımdaki bu fırsatı tepemem!" dedi ve kolları dallara dönüştü ve beni sarmaya başladı. Çığlık attım ve boşta kalan elimle kemerimdeki hançere uzanmaya çalıştım. Olmuyordu. Ben "Yardım edin!" diye bağırıyordum Dryad ise gülüyordu. Bana burada kimsenin yardım edemeyeceğini biliyordum ama yinede bağırıyordum. Dryad beni o kadar sıkıyordu ki nefes alamıyordum. Son kez "Yardım edin!" diye bağırdım ve artık işe yaramaz olduğunu anladım. Sonra birkaç kuş geldi ve Dryad kızın kafasına kondu. Kuşlar kızın kafasını gagalamaya başladılar. Kız "Neler oluyoor ?" diye bağırdı ve birden bize doğru koşturan iri yarı iki tane kurt gördüm. Çığlık attım. Ama bir dakika. Kurtlar bana gelmiyordu, Dryad'a geliyordu! İkiside ısırarak ve itekleyerek Dryad kızın ayaklarının dibinde onu düşürmeye uğraşıyorlardı. Ardından on beş tane sincap Dryad'ın daldan kollarını kemirmeye başladı.Dryad sonunda beni bırakmıştı ama ben şaşkınlıktan yerimden kımıldayamamıştım. Sürekli yeni hayvanlar gelip Dyrad kızın başına üşüşüyorlardı. Kızın acı dolu çığlıkları geliyordu. Birden ona acıdım ve sanki hayvanlar beni anlayabilecekmiş gibi "Duruun !" diye bağırdım. Birden hepsi durdu ve bana baktılar. Şok olmuştum. Hayal gördüğümü sanarak gözlerimi ovuşturdum. Gözlerimi tekrar açtığımda hayvanlar hala bana bakıyorlardı. Sanki komutumu bekliyor gibilerdi. Denemek amacıyla "Dağılın !" diye bağırdım. Birden tüm hayvanlar ayaklandı ve gitmeye başladılar. "Aman Tanrım!" dedim kendi kendime. Kamptaki çoğu melezin özel güçleri olduğunu duymuştum. Acaba bu da benimki miydi ? Sonra yerde acı içinde yatan Dryad'ı gördüm, yerden kaldırdım ve ağacına yasladım. "Umarım bundan sonra başka melezlere de bulaşmazsın" dedim ve bu olayı kardeşlerime anlatmak için sabırsızlanarak kulübenin yolunu tuttum...