Pegasus ahırlarından yeni dönmüştüm. Dönüşte birkaç melezle laflamıştım ama zaman geçmek bilmiyordu. Kulübede hiçkimseyi bulamayınca hiç şaşırmadım ve nadiren kullanılan buzdolabına doğru yöneldim. Bomboştu. Tamam boş olacağını tahmin ediyordum ama açıkçası kenarda köşede kalmış bir kurabiye, çörek falan bulmayı umuyordum. Hüsrana uğramış bir şekilde odama yöneldim. Kendimi sertçe yatağın üzerine attım, kafam yumuşacık bir yastık bulmayı bekliyordu ama "Bamm!" kafam yatağa çok hızlı ve sert çarpmıştı. Sinirli bir şekilde odamdan çıktım ve mutfakta yerlerde gezinen bir not gözüme çarptı; "Alışveriş yap, abur cubur al...." "Alışveriş mi ?Burada nerde alışveriş yapılabilir ki ?" diye içimden geçirdim ve aklıma Sat'in bana "Burası da mütevazı marketimiz. Hermes çocukları burada takılmayı çok severler." dediği geldi. Sesli bir şekilde "Tabii ya ! Kamp marketi!" dedim ve koşar adımlarla kulübeden çıktım.
Markette genişti ve birçok ürün seçeneği vardı. Kendime bir yastık, kulübeye biraz cips, kola, kurabiye kısacası biraz atıştırmalık aldım. Ve hepimize üzerinde " Havalıyız çünkü avcıyız." yazılı gümüş renkli tişörtlerden aldım. Kızların çok hoşuna gidecekti. Odam için biraz da eşya aldıktan sonra hastalığım olan şeker ve çikolata bölmesine geldim. Tam onlardan da bir düzine - savaş çıkması durumunda stoklarımda bulunsun diye- alacaktım ki yanımda yeterli para olmadığını fark ettim. Şimdi tekrar kulübeye kadar gidemezdim o yüzden Hermes yöntemini uygulamaya karar verdim. 6 tişartün arasına birkaç çikolata sıkıştırdım ve kasiyere tişörtleri vermeden "6 tane bu tişörtlerden." dedim ve kasiyerin dik bakışlarına mahsur kaldım. Paramı ödedim çıktım ve kardeşlerimin kulübeye gelmemiş olmasını dileyerek kulübemize doğru hızlı adımlarla yürüdüm...