" Ahh ! " diye inlettim küçük kulübemi. Kürek kemiğimin sol tarafı kırılıyormuş gibi acıyordu. Bir bıçak saplamış gibi acıyordu. Ne yapacağımı bilemeden dışarı çıkmaya yeltendim. Beni yatağıma bağlamıştı acı. Ne delilik yaptıysam böyle aptal bir acı hissetmemiştim. Kemik erimesi geçiriyorum heralde. Yada kalp krizi geçirdim ve haberim yoktu. Onlarca aptal düşüncenin arasındaki perdeyi yırtarak ayağa kalktım. Güneş çoktan doğmuş zirveye ulaşmıştı. Her zamanki yakıcılığı üzerindeydi. Belli ki babam mutluydu. Ayakkabılarım yerine terliklerimi bir çırpıda ayaklarıma geçirerek tozlu yola çıktım. Bir çok güzel kuş yuvasından güneşten korunuyordu. Uzun zamandır ilk defa onların sesi olmadan uyanmıştım. Yolda giderken birinin bana büyü yaptığını düşündüm. Tekrar aptalca düşüncelere bürünmüştüm. Bu aralarında en mantıklısıydı. Bana en yakın olan kulübe yani Yon'un kulübesini görünce sevindim. Kapıyı çalmadan içeri girerek " Yon ? " dedim sessizce.