Olimpos'un tanrıları 2000 yıllık barış ve rahatlığın tesiriyle mayışmış neredeyse aslı görevleri olan dünya'nın denetlenmesini bile yapmamaya başlamışlardı..Athena'nın baskılarıda olmasa dünya ile ilgilenmiyor olurdular. Aralarındaki basit kavgalara okadar takılmışlardı ki.. Olimpos tanrıların mekanı değil şölen alanına dönmüştü..
İnsanlar ise her şeyden habersiz normal bir hayat sürüyorlardı.. Lakin 5 kişi hariç Dünya'daki insanların dışında onların bazı şüpheleri vardı.. Dünyada ki olayların birilerinin etkisiyle oluştuğuna inanıyorlardı gelgitler olsun yağmur ve şimşek olsun ölüler olsun.. Ve bu süphelerine çözüm bulmak için toplanmışlardı.. Gizliydiler.. Elbet eğer bulacakları şeyin bundan haberi olsaydı bulmalarına izin vermeyebilirdi.. Hepsi farklı ülkedendiler..
Refractory grubun kurucusuydu ve 65 yaşındaydı.. Ordinaryus profösördü.. Türkiye'den geliyordu..
Orochimaru 58 yaşındaydı ve Amerika'dan geliyordu.. Tarih profösörüydü ve arkeolog'du antik yunan ile ilgili her kazıda ismi geçerdi.. Bir çok şey keşfetmişti..
Kentril 58 yaşındaydı.. İtalya'dan geliyordu.. Baştan beri yunan tanrılarının varlığına fakat onlarıda yöneten gizli ve daha büyük bir güç olduğuna inanıyordu.. Tarih profösörüydü..
Orion 52 yaşındaydı İngiltere'den geliyordu.. Böyle bir buluşun yapılabileceği konusunda kararlıydı ve bunun için gruba katılmıştı.. Tarih profösörüydü ve alanı mitolojiydi..
Gabriell: 56 yaşındaydı.. Yunanistan'dan geliyordu.. Grubun son üyesiydi.. Ve bilgisayar programları konusunda büyük bir bilgiye sahipti.. Ama tarih profösörüydü.. Yaptığı anatomi ve vücut tamamlama programlarıyla tanınıyordu..
İzmirde bir labaratuvar..
Refractory: Sonunda buldum evet bu inanılmaz..
Orochimaru: Hocam biliyorum.. (bunu söylerken zorlanır) Büyük bir bilginiz var saygı duyuyuorum lakin günde 3 kez böyle bağırıyorsunuz..
Refractory: Bu sefer bir hatam yok sevgili dostum.. Gerçekten amacımıza adım adım gidiyorduk ve sonuna vardık.. Uzun yıllarımı araştırmalara harcadım.. Bir çok şey öğrendim gördüm.. Ama böyle bir şeyin olabileceğini aklım almazdı.. Gerçekten doğruymuş.. Bu gördüğün kemik dostum melezlerin kanıtı.. Thesus'un kanıtı.. Bu bir Minotour boynuzu ve kafatasının bir parçası..
(Bulduğu şeyden gururlanmıştı ve gülerek orochimaru'ya bakıyordu)
Orochimaru: Sen neden bahsettiğinin farkındamısın ihtiyar.. Ne dediğinin farkındamısın yahu ! Hey millet sonunda türk çıldırdı..
Orion: Böyle bir şey beklenirdi zaten çok çalışıyordu.. Sonunda bunun olabileceği belliydi..
Kentril: Yapma canım.. Ya haklıysa.. henüz yanıldığını görmedim lakin bu gerçekten inanılmaz olurdu ama imkansız değil.. Biz zaten bu yola çıkarken imkansız kelimesini lugatımızdan silmiştik..
Gabriell: Kentril haklı ama Ref haklı mı bilemem.. Önce dinleyelim derim..
Refractory: Teşekkürler sonunda dinlemeye karar verdiniz.. Öncelikle Kentril'in sözünü tekrar hatırlatıyorum biz bu grubu kurarken imkansızı unutmaya karar vermiştik.. Ne bulduğuma gelince Masada gördüğünüz şet bir boğa boynuzuna be insan kafataslarına benziyor.. Ama maddesel özelliklerini ve DNA ayarlarını tarattığımız zaman kemiklerin çelikten daha sert olduğunu görüyoruz.. Böyle bir boğa yeryüzüne daha gelmedi ve gelmeyecekte.. Ve DNA'sında ise Hem insandan hemde boğa'dan parçalar var.. Lakin kemikler karıştı diyeceksiniz.. Ama Gabriell'in yeni yaptığı program ile bir parça kemikten vucudun tamamını tahminen görebiliyorduk.. İŞTE !!
Önce bir tavuk kemiğini bilgisayara tanıtır ve vücudu göstermesini ister.. Karşılarında hologram şeklinde bir tavuk duruyordur.. Sonra çok eski bir kemik parçasını alır ve bilgisayara taratır.. Ardından karşılarında 5m boyunda bir T-rex gözükmüştür..
Sanırım programın çalıştığını doğruladım.. Şimdi ise yıldızımızı taratalım..
Ref boynuzu ve kemikleri bilgisayara tanıtır.. Ve bir süre sonra karşılarında 3.5m boyunda boğa başlı insan vücutlu iri kıyım bir yaratık bulunmaktadır.. Bu efsanevi Minotour'dur..
Orochimaru: Bu gerçekten inanılmaz..
Yeni bir hikayeye başlıyorum.. Bu hikayeyi ne zamandır planlıyordum.. Umarım beğenirsiniz..
2. Bölüm Tanrıların Habercisi
(Messenger Of Gods Böyle Karizma )
Keşfettiklerini Dünya'ya duyurmamaya karar verdiler.. Çünkü Bir sürü tarihçi işlerinin içine burnunu sokacak itiraz edenler ve kabul edenler oalcak bunlarla uğraşamazlardı.. Tabi bulduklarını kaybetme riskide onları caydırıyordu.. Bir kaç kalıntı daha bulmuşlardı.. Bronzdan mızrak ve kılıç parçaları ve bir küp para.. Ama henüz boynuz kadar değerli bir şey ellerinde yoktu.. Araştırma alanlarını genişlettiler... Önce tüm ege batı akdeniz ve yunanistana yayıldılar.. Her hafta bulduklarını değerlendirmek adına bir gün toplanıyorlardı.. Ama eğer tanrılar var ise bu kadar geniş alana dağılmalarını uyurken bile görebilirlerdi..
Haftalık Toplantı Zamanı..
Refractory: Hoş geldiniz arkadaşlar..
Ardından hafif bir yel ve gürültülü bir ses..
????: Selam olsun Dünyanın en büyük ariflerine..
Kentril: Sende kimsin, Nasıl girdin buraya, Yoksa muhabir misin?
????: Muhabir ha.. Ha Ha Ha! Bir dünyalı saçmalığından başka bir şey değil.. Lakin ben Tanrıların habercisiyim, Ben iki başlı yılan asanın sahibiyim, Ben Hermes'im..
Yüzünde mağrur bir ifade vardı hermes'in.. Fakat hiçbiri etkilenmeden edemedi.. Ama orochimaru farklı düşünüyordu..
Orochimaru: Hadi canım, Ha Ha ! bo gerçekten komik.. Tanrıların habercisiymiş peh bende Zeus'um..
Hermes: ( Işıklar kararır, Hermes'in boyu uzar ve sert gür bir sesle) Beni sakın Dünyalı Hokkabazlarla karıştırma, Buraya Tanrılardan Haber iletmek için geldim, Sakın sizi öldürmek gibi bir vazife de yükleme omuzlarıma.. Acımayacağımı bilesiniz
Orochimaru: Senden mi korkacağım yahu Kolaysa öldür..
Köşeden daha önce görmedikleri bir pelerine sarılmış ve uzun bir adam'ın sesi geldi..
????: Sus evlat.. Yoksa Tost olacaksın..
Hermes: Burada da karşılaştık Poseidon Oğlu.. Savaş Tanrısını yenen adam.. Muhabbet etmek isterdim Lakin buraya başka sebep ler ile geldim.. (Profösörlere Dönerek) Şimdi ölümlü Arifler.. Buraya Olimpos'un efendisi Tanrıların Tanrısı Zeus'un buyruğunu iletmeye geldim.. Buluşlarınız ilgi çekici ve 2000 yıldır olmadığı kadar tehlikeli.. Dünya'ya yaydığınızda ise birçok kişinin inanacağı kadar kesin.. Fakat biz gizli kalmayı tercih ederiz... Sizi zorla durduramayız çünkü bizi yöneten bizden ve sizden daha ulu güçler buna karşı.. Lakin size teklif verebiliriz.. Size ölümsüzlüğü ve sonsuz gençliği veriyoruz.. Karşılığında ise sırlarınızı açıklamamanızı..
(Uzunca süre düşündükten sonra)
Refractory: Hayır istemiyoruz.. Harika bir teklif, Fakat bizim düşüncelerimiz ve planladıklarımız farklı..
Hermes: Ben haberciyim.. Şimdi gitmem gerek size cevap veremem.. Lakin işimizin burada bitmediğini söylemek isterim..
Ardından neredeyse görülmeyecek bir hızla yok olur.. Ardından yine hafif bir yel ve bir ses gelir.. Ariflerimiz bir tanrı ile karşılaşmanın şaşkınlığını üzerlerinden atmışlardı ve Orion konuştu..
Orion: Şimdi size geldik köşede oturan yüzü gözükmeyen vve bizim yarı yaşında görünmene rağmen bize evlat diyene..
Gabriell: Cümleyi çok uzattın çok karıştı..
Orion: Sen sanki farklı konuşuyorsun..
Tam kavgaya tutuşacakken..
????: Hermesten duydunuz zaten çoğunu.. Fakat ben göstermesemde tam 2000 yaşındayım.. Neredeyse tanrılar kadar yaşlıyım sayılır.. En azından Dionysos ve Ares kadar.. Onlar Benden 1000 yaş kadar büyük..
Cümlesi bittikten sonra Pelerinini indi.. Saçları kumral gözleri ise Deniz Mavisiydi.. Uzun boyluydu.. Güçlü bir vücuta sahipmiş gibi duruyordu.. En fazla 20-25 yaşında gibi duruyordu.. Ama o yeşil gözlerinde ''her şeyi gördüm geçirdim'' dermiş gibi bir ışıltı vardı.. Eğer sonsuz gençlik bu ise kaçırdıklarına hepsi pişman olmuştu..
Orochimaru: Bir olimposlu daha.. Bu işi yaptığımız için sanırım sonunda pişman olmayacağız..
????: Ölümsüzlerin Hepsi bir efsanedir.. ve Dünya tarihinde vardır.. Ben hariç.. Ben 1800 yıl önce Olimpos'tan kovuldum.. Ve insanların akıllarında bulunan ve benim ile ilgili efsanelerin tamamının silinmesiydi cezam.. Atılmamın nedeni ise tanrılara kızmam.. Çok bencil yaratıklardır ve kendini beğenmişlikleri hat safhadadır.. Neden durup dururken bunu yaptım.. Nedeni şu Her tanrının bir varisi vardır.. Tanrılar ölmez ama bir süreliğine durdurabilirler.. Kronos'un tartarus'un derinliklerinde hala yaşaması gibi.. Babamın o zamanlar 2 oğlu vardı.. Biri ben diğeri ise triton'du.. Triton benden yaşlıydı ve babamın asıl karısı olan ölüsüz birinden doğmuştu.. Ben ise ölümlü birinin meleziydim.. Ama her zaman bu dikkate alınmaz çünkü varis güçlü olmalıdır.. Triton ile ben bir çok yarışma yaptık.. Neredeyse hepsinde üstünlük kurdum ve yarışmaları kazandım.. Fakat babam yinede onu seçti.. Bende o zaman isyan ettim.. Tanrılar affetmedi... Beni olimpos'tan kovdular.. 1800 yıldır kaçak hayatı sürüyorum ve değersiz bir yarı-tanrıyım hiç bir lakabım bile yoktu taa ki.. 500 yıl öncesine kadar.. Tanrı ares beni buldu ve Düelloda ben onu yendim.. SAvaş Tanrısını yenen kişi olarak lakab kazandım.. Ama hala kaçağım.. Tabi birde size ismimi vermeyi unuttum.. Ben poseidon oğlu Duzah'ım..
Refractory: Buraya hoşgeldiniz Duzah.. Fakat bir ölümsüzün bize neden ihtiyacı olsun ki..
Orion: Umarım bizi savaştırmaz.. Haha! Kemiklerim eskisi gibi değil..
Gabriell: Ben hala turp gibiyim.. Savaşırım tabii ki bu beni senden üstün yapar..
Orion: Bak şimdi ben senin..
Duzah: Sözünü kesiyorum evlat.. Fakat savaştırmayacağım.. Henüz değil..
Orochimaru: Savaşacağız yani..
Duzah: Gücünüzü geri kazandığınızda evet.. Sizi bir süredir izliyorum.. Olimpos karşımızda artık ne onlar bizi istiyor ne de biz onları.. Yani yolculuğumuzun bir safhası bitti bir safhası daha yeni başlıyor.. Artık bizi düşmanları kabul edeceklerdir.. Ama biz onlara daha büyük bir engel oluşturmadıkça haraket etmezler.. Bu nedenle o baş kaldırmayı yapabilmek için bize güç lazım.. Gücü ise 5 tane özel kolye'den alacağız.. Tam 5 kolye her biri dünyanı diğer ucunda.. Hepsinin gardiyanı Canavar liderlerinden.. Bu kolyeler insana ölümsüzlerin gücünü veriyor..
Orion: Harika: Lakin Tanrılar onları bizden önce alabilir..
Duzah: Kolyeler Tanrılardan çok daha ulu bir güce sahiptir.. Bütün tanrıların titanların yaratıkların atası Olan Uranüs tarafından yapılmıştır.. Bir nevi onun gücü bu kolyelere saklanmış..
Gabriell: Ee ne bekliyoruz o zaman..
Kentril: (Sert ve tok bir sesle) Bu okadar kolay değil.. Tanrılar kolyeleri alamazlar ama yollara bizim aşamayacağımız engeller koyabilirler.. Bizim tarafımızda onları yenecek 1 yarı tanrı var onlarda ise bir çok..
Duzah: Zekan yolda işimize yarayacaktır.. Ama Ares'i yendiğimde ondan biraz kan almıştım bir matara kadar.. Tanrıların kanı bir süreliğine size güç verecekltir.. Hız kuvvet ve gençlik ile sınırlıdır bu güçler ve sürelidir.. Her birinize toplamda 72 saat yetecek kadar var.. Kolyelerin hepsini bulacaksak bunu 72 saat içinde yapacağız..
Orochimaru: Haydi çıkalım yola baksana zaman durmuyor..
3. Bölüm DENİZDE ÖLÜM
Yola çıkılmıştı. Henüz bir engelle karşılaşmadıkları için Tanrı kanını kullanmamışlardı.. İlk kolyenin yeri Buzullardaydı.. Deniz yoluyla gidileceği için Duzah ilk burayı seçmişti.. Söylediğine göre Hades’in yer altı geçitleri ile her kıtaya ulaşılabiliyormuş.. Ayrıca Duzah Poseidon oğlu olduğu için deniz üzerinde gücü vardı..
Bir gemide…
Duzah: Antartikaya 76 deniz mili yolumuz kaldı.. Neredeyse karaya çıkacağız..
Orion: Harika, Çünkü ben üşüyorum.. Ne diye ilk buzullara gittik ki..
Gabriell: Sen üşü diye.. Deniz yoluyla gidileceği için.. Kaptanımız Poseidon oğlu olduğu için saatte 300 mil hızla gidiyoruz..
Gabriell bunu söylediğinde herkes ona sanki küfür ediyormuş gibi baktı.. Kimse fark etmemişti bu hızda gittiklerini.. Gabriell’in baştan beri kaptan kamarasında olması fazla şey bilmesini sağlamıştı..
Orion: Neden üşüdüğümü anladım.. Ama sonunda umarım değer.. Seni bir güzel pataklamak istiyorum
Kentril: Bırakın kavga etmeyi.. daha önemli işlerimiz var.. O halde varmamıza 15 dk’den az bir süre kaldı..
Geminin güvertesinde kara bir duman birleşmeye başlar.. Herkesin yüzü o tarafa döner.. Duzah’ın yüzünde karışık bir ifade vardır.. Duman iyice katılaştı birleşti ve birleşti.. Taa ki beyaz tenli siyah saçlı biri orada belirene kadar.. Herkes korkuyordu ve olayın seyrini anlamamışlardı.. Ref birkaç kez konuşmaya çalıştı ama olmadı.. Sonunda ;
Duzah: Hades’in oğlu phalanax.. Tanrıların belası gemime hoş geldiniz.. ( Alaycı bir sesle) Görüyorum ki sonunda cehennem yolculuğunu da öğrenmişsin..
Phalanax: Amcamın Oğlu He he.. Cehennem yolculuğu 2000 senede öğrenilen bir tekniktir.. Öğrenmişken seni ziyaret etmezsem olmaz hele ki sen çağırmışsan..
Duzah: (Sinirlenerek) Gelde ziyaret et bakalım.. Benimle Deniz’in ortasında savaşacak kadar cesaretin var o halde..
Phalanax: Fazlası var.. Ardından Stigya demirinden uzun bir kılıcı kınından çıkardı.. Kılıç karanlık ve korku yüklü.. Boşluk kadar siyahtı..
Duzah: Yeni oyuncağın harika.. Sanırım hades’in kendi kılıcını yürütmüşsün.. Senin gibileride az bulunur canım..
Ardından oda kendi kılıçlarını sırtından çıkardı.. Kılıçlar Phalanax’ın kılıçları kadar uzun değildi ama iki taneydiler.. Kılıçlar mavi çelik renginde safirlerle süslenmiş insana deniz’i andıran bir kılıçtı.. Heybette ise Phalanax’ınkilerle ile yarışırlardı..
Phalanax: Eh.. Seninkilerde fena sayılmaz.. Babamdan yürttüğüm şeylere gelince sakın kimseye söyleme.. Ha ha !.
Phalanax lafını bitirdikten sonra kılıcını indirerek duzah’a doğru koşmaya başlar.. Tam yanına geldiğinde kılıcını sertçe kaldırıp ardından sağa doğru vurur.. Duzah kılıcıyla saldırıyı engeller.. Ardından diğer kılcıyla Phalanax’ın göğsüne doğru hamle yapar.. Phalanax hafif sağa kayarak saldırıdan kurtulur ve Kılıcıyla Duzah’ın bacaklarına doğru vurur.. Duzah iki kılıcıyla beraber saldırıyı önlemeyi başarır.. İleri doğru dönerek Phalanax’ın sırtına tekme atar ardından kılıcını saplar..
Phalanax önce acıyla bağırır ama karanlık bir duman olarak dağılır.. Duzah’ın kılıcı boşta sallanır.. Phalanax Duzah’ın hemen ardında belirir ve kılıcıyla hızlıca onu kıstırır.
Duzah: Kesinlikle yeni tekniğin karizma..
Phalanax: Beğenmene sevindim.. Bizim yıldırım çocuk için yaptım..
Duzah: Tam bir başbelasısın.. Lakabının hakkını veriyorsun..
Phalanax: Sağol..
Phalanax kılıcı hala Duzah’ın sırtına doğru tutuyordur.. Duzah en gözde küfürlerinden birini savurduktan sonra kılıçlarını elinde sıkıca kavrar denize odaklanır ve sertçe havada sallar.. Kılıçlarını vurduğu yönden büyük bir dalga kabarır ve Phalanax’a iki yönden sertçe dalga gelir.. Phalanax’ın gözleri tedirginlikle açılır.. Ardından kılıcını indirir yumruklarını birbirine vurarak karanlık bir kalkan oluşturur.. Dalgalar kalkana çarpar ama zarar vermez.. Eğer kalkan olmasaydı Phalanax Deniz tostu olmuştu.. Duzah Phalanax’ın kılıç kıstırmasından kurtulur..
Phalanax: Seni pislik..
Duzah: Beğenmene sevindim..
Phalanax: Pekala o zaman daha yeni başlıyoruz..
Phalanax karanlık kılıcın elinde keskin tarafı güverteye dönecek şekilde çevirir.. Ve bağırarak güverteye kılıcı saplar.. Sapladığı yer çatlar.. Çatlak açılmaya başlar.. Duzah’ın yüzü titrer ve kılıçlarını birbirine vurarak korkmuyorum der gibi bir bakış atar.. Phalanax’ın sert yüzünde korkunç bir gülümseme belirir.. Ve kılıcını iyice derine sokar.. Çatlak daha da genişler.. Çatlağın içinden ölü askerler çıkmaya başlar.. Birkaç Romalı lejyoner ve kalkanlarından Spartalı olduğu anlaşılan toplam 15 tane asker çıkar ve Duzah’a doğru yürümeye başlar..
DuzaH: Bu Hades’in kendine özel tekniği.. Oğullarıda olsalar bu tekniği ondan izinsiz kullanamazsın.. Sana da izin vereceğini hiç zannetmiyorum.. Çünkü bütün tanrılar seni gördüğü an öldürecek kadar kızgın..
Phalanax: İzin aldığımı kim söyledi.. Hem sen meşgulsün.. Savaşmaya devam et..
15 savaşçı birden DuzaH’a doğru yürüyordu.. Duzah ölümsüzdü.. Bu nedenle yüzünde ilk defa ölüm korkusu belirmişti.. Tanrı Ares’le dövüşürken dahi bu kadar tedirgin olmamıştı…Phalanax’ta daha eski daha kadim bir güç vardı.. Son gördüğünden beri büyük bir güç artışı vardı onda.. Hem cehennem yolculuğunu öğrenip ölülere söz geçirmesi garipti bu iki tekniği öğrenmek bir yarı-tanrının 4000 yılını alırdı.. DuzaH düşüncelerini kafasından attı uğraşması gereken önemli şeyler vardı.. Biraz güç kullanmanın zamanı gelmişti. Denize odaklandı.. Gücünün kaynağı denizdi.. Deniz emirlerine itaat etmeye başlayınca Çok büyük bir dalga oluşturdu ve ölüleri güverteden temizledi bu arada herkes su altında kalmıştı ama gücüyle ne profesörler ıslanmıştı nede kendisi.. Phalanax dumana dönüşerek kurtulabilmişti dalganın etkisinden ama ıslanmaktan kurtulamamıştı.. Duzah son yaptığı dalgadan dolayı nefes nefese doğruldu.
Phalanax: Sonunda gücünü ortaya çıkardın eski dostum..
Duzah: (nefes nefese) Daha yeni öğrendim.. Beni yoruyor bu nedenle..
Gülerek birbirlerine sarıldılar.. Hal hatırdan sonra muhabbete başladılar.. Profesörler olan bitene anlam verememişti..
Phalanax: Ölümlüleri fazla korkuttuk..
Duzah: Sorma, Nasıl gidiyor, Sanırım yeni bir şeyler öğrenmişsin.. Tabii ki sihirli bir şeyin yardımıyla.. Yoksa onu buldun mu?
Phalanax: Evet Uranüs’ün bileklikleri bende..( Pelerinini sıyırdı ve koyu yeşil renkte iki tane bileklik vardı kollarında..)
Duzah: Desene Uranüs’ün sırları gün yüzüne yavaş yavaş çıkıyor..
Phalanax: Beni buraya seni pataklamam için mi çağırdın..?
Duzah: (sinirlenerek) Seni şimdi-
Kentril: (bir şey fark etmiş gibi) Seni yardım için çağırdı.. Lakin Hem yardım istemekten.. Hemde küçük dövüşünüzdeki üstünlüğünde nefret ediyor..
Duzah: Şimdi senide döveceğim.. Ama ne yazık ki doğru..
Phalanax: Yıldırımcı çocuğumu öldüreceğiz.. Haha oley..
Duzah: Hayır. Uranüs’ün kolyelerini alacağız..
Etrafa birden sessizlik yayıldı… Sessizliği bozan yine Phalanax oldu..
Phalanax: Onları Buldun mu.. Bu inanılmaz.. Onları bir çok yarı-tanrı ve tanrı aradı ama hiç biri bulamadı..
Duzah: Evet buldum.. Toplam 5 tane kolye var.. Neden 5 kolye olduğunu bilmiyorum.. Ama Uranüs’ün bütün tanrıların atası eminimki gelecekle ilgilide bir bildiği vardır.. (kehanetleri kastederek)
Phalanax: Sakın bana bunları 5 ölümlüye vereceğini söyleme..
Duzah: O kolyeleri sadece ölümlüler takabilir.. Kanında tanrı kanı olan hiç kimse.. Uranüs’ün kolyeleri yaptıkları arasındaki en güçlü parçalar.. Eğer bir tanrı veya melez bir istisna dışında bu gücü kullanırsa kanı ateşe döner ve onu cayır cayır yakar.. Ve bu gemideki 5 kişi 6 milyar insan içindeki en uygun kişiler..
Phalanax: Tabi oda doğru.. Ama daha işe yarayıp yaramadıklarını bile bilmiyoruz.. Hem de zeus bunları bir tehdit olarak görecektir..
Duzah: Tanrıları kızdırmayı seviyorsun zannediyordum..
Phalanax: Ha, evet bayılırım..
Duzah: Eee gelecekmisin..
Phalanax: Başarı şansı düşük, Ölüm riski çok yüksek daha ne duruyoruz ki..
Orochimaru: Evet yani sonunda.. Hem artık yola devam edebilirmiyiz.. Eminim siz zamandan tedirgin olmuyorsunuz ama buradaki herhangi biri kalp krizinden ölebilir..
Orochimarunun sözüne hep beraber kahkalarla güldüler.. Maceraları ve tehlikeler yeni başlıyordu.. Ölümlüler tehlikeleri bilseydi eminim hiç biri kabul etmezdi..
Bölüm 4: Işık Saçan Melezler ve İlk Kolyedeki Sır..
Gemileri karaya demirlemişti.. Vardıkları yer soğuk bir yerdi. Adı üstünde buzullardı.. 7 yoldaş çoktan yola çıkmıştı. Duzah yolu bildiğinden en önde gidiyordu ve sürekli içinden bir şeyleri tekrar ediyordu. Refractory onun dua ettiğini düşünüyordu. Ama babası ile kavgalıyken acaba kime dua ediyordu. Buna çok fazla takmamaya karar verdi..
Kentril: Daha ne kadar var kolyeye ..
Phalanax: Heyecanlanma ölümlü.. Az kaldı..
Orion : Sen nerden biliyorsun..
Phalanax: Bilmiyorum..
Orion: O zaman söyleme salak..
Phalanax: Sen kime salak diyorsun.. (Eli kılıcına gitmişti ki)
Duzah: Durun.. İlerdeki tepenin arkasında Kiklopların ölümsüz ve enbüyük lideri Polyphemus duruyor. Bir ordunun bile kolay kolay yenemeyeceği söylenen yaratık.. Efsanelere göre Altın postu koruyordu ama bilinmeyen bir güç tarafından 3. kolyenin muhafızlığına atandı.
Refractory: Ne yani kolyelerin bir sıralaması mı var.
Duzah: Güç sıralaması bir nevi. Bir kaç tahminim var ama hepsi birbirinden saçma.
Gabriell: Bu ilginç olacak desene. İlk defa bir kiklop göreceğiz..
Orochimaru: Şey diyordum.. Acaba şu tanrı kanını kullansak mı.. (utana sıkıla) Yani madem bir ordu kadar güçlü ölmek i-istemiyorum yani h-henüz.
Duzah: Haa tanrı kanımı.. Heh unutmuşum.. Kullanabilirsiniz tabi. Durun matara burada bir yerde olacaktı..
Uzun süre üstünü başını aradıktan sonra herkesin çantasını karıştırdıktan sonra matara phalanax'ın çantasında çıkmıştı..
Duzah: NASIL ONU ALIRSIN.. SENİ İSKELET BEYİNLİ..
Phalanx : BANA HAKARET ETME SÜRGÜNDEKİ PRENS.. İçecek bir şey sanmıştım.
Duzah: Bir nevi içecek bir şey.. Şimdi önce Refractory'ye ver.. Ardından sırayla için. Sadece ağız dolusu bir yudum.
Phalanax içeceği verdikten sonra hepsi teker teker içti. Ares'in kanı anında etkisini gösterdi ve önce beyaz saçları eski renklerine ardından buruşuk yaşlı yüzleri saniyede eski haline döndü. Etraflarında tanrılara has güç ışığı neredeyse görülüyordu.. Artık hepsi Tanrı Ares'in 1/4 gücündeki mini boylarıydı.
Duzah: Artık 7 tane tanrı kuvvetinde varlığız.. İnanın bir ordudan daha güçlüyüz.. Şimdi o kolyeyi alalım..
Eskisinden çok daha hızlı bir şekilde hareket etmeye başlamışlardı. Kısa sürede tepeyi aştılar. Ve Polyphemus göründü.. yaklaşık 6m boyundaydı. Hepsi nedense bunun gerçek boyutu olmadığını düşünüyordu. Bir yaratık daha ne kadar büyük olabilirdi ki. Koca kel kafasının ortasında kocaman bir tek göz vardı.. Gözleri açık kahverengi rengindeydi. Belinden yaklaşık 3m boyutunda kalın bir sopa duruyordu. Gerçi ona ağaç demek daha doğru olurdu. Bir taşın üstünde oturuyordu ve yemek yiyordu..
Duzah: Bu onu gafil avlamamız için şans olabilir..
Phalanax: Ozaman Duzah sen sağdan ben soldan 5 ölümlü-tanrılarda ortadan gelsinler. Güçlerine alışma fırsatları olmadığından sadece kolay ölmeyecekler fazla güçlü olduklarını sanmıyorum.. Önce bir kaç ölü çıkarıp üstüne göndereceğim. Herkes ben bunu yapana kadar yaklaaşbildiği kadar yaklaşsın. Yaptığımda baykuş sesi çıkaracağım. Günün bu saatinde baykus olmaz..
Refractory: Pekala.. Hadi başlayalım..
Duzah sağa doğru koşmaya başladı. Denize odaklanıyordu.. Bastığı yerlerden yavaş yavaş sular çıkıyordu ve duzahı takip ediyorlardı.. Kendi kendine kolay olacağını söyledi ve koşmaya devam etti.. Phalanax soldan koşuyordu. Ölülerin gücüne odaklanıyordu.. Önce ölüleri çağırıp kiklopun gücünü görmelilerdi.. Bodoslama dalmak bir Hades Çocuğuna yakışmazdı.. Siyah kılıcını çekti.. O kılıç etrafa korku yayıyordu... Kılıç ile havaya bir kaç darbe vurup yere sapladı. Bir kaç roma lejyonu ve sparta askeri yerden yavaş yavaş çıktılar. Nefes nefeseydi ama. Elini hiç boşluk kalmayacak şekilde birbirine kitledi. Baş parmaklarının arasını biraz açtı ve ardından ilki daha uzun olmak üzere 2 kere üfledi. Bu ölüleri gönderdim artık izleyin demekti.
Ölüler hiç korkmadan emri yerine getirdiler. Kiklopa yaklaştılar ve kılıçlarıyla vurmaya başladılar. Kiklop hiç darbe almıyordu belki hissetmiyor bile olabilirdi.. Ama yemek tabağındaki kocaman şeyi bitirdikten sonra.. (Phalanax ve Duzah tabakta ki şeyin umduğu şey olmaması için dua ediyorlardı) Sopasını bile çakarmaya gerek kalmadan elinin tersiyle 8 ölü askeri parçaları ayırdı.
Bütün grubun yüzünden korku okunuyordu. Bu yaratıkla gerçekten kaba kuvvet ile savaşılabilecekmiydi ki.. Duzah o ölülerle ne kadar uğraştığını hatırladı.. Ve polyphemus'un vuruşuyla ölü askerlerin kemiklerinin dağılmasına. Tek darbeyle kemikleri kırılabilirdi. Ölümsüzdü ama Tanrı değildi. O ölümsüzlüğünü başka bir şekilde elde etmişti.. Ama bunu yapmak zorundaydı. Bir tehlikenin geldiğinin farkındaydı. Ve sevdiklerini uyarmalıydı..
Phalanax Sessizliği bozarak saldırıya geçti.. Kollarında Uranüs'ün bileklikleri ışıl ışıl parlıyordu. Koşarken kılıcını çekti. Polyphemus gözlerini kısmış göremiyormuş gibi bakıyordu. Ama o siyah kılıcın varlığını hissetmişti bir iki adım geri attı.. Ama kendini toparladı. Dev sopasını çıkardı.. Phalanax ona koşarken sopanın meşe ağacımı yoksa akçaağaçmı olduğunu düşünüyordu. Bu düşüncesini uzaklıştırdı.. Öndeb polyphemus'a tam darbe vuracakken dağılıp kara bir dumana dönüştü.. Ve devin arkasına geçti dev daha ne olduğunu anlayamadan kılıcını kiklopun sırtına batırdı. Herkesin yüzünden rahatlama okunuyordu. Ama Phalanax hiç öyle bakmıyordu. Muhteşem kılıcı kiklopun derisini delemiyordu. Şaşkınlığını üzerine atamadan kiklop arkasını döndü ve phalanaxı sol eliyle yakaladı.. Sol eliyle havaya attı ve dev spoasını phalanax'a indirmeye başladı. Phalanax canı yanmıyormuş gibi duruyordu. Zamanında cehennem yolculuğunu yaparak darbelerin çoğundan kurtulmuştu.. Ama ilk darbeden dolayı hasar görmüştü.. Doktorların yanında kendi cismine döndü..
Duzah: Ne durumda
Orion: 2 kaburga kemiğinde kırık köprücük kemiğindede hasar var..
Gabriell: En önce Doktora ihtiyaç var..
Orion: Repliklerimi çalma..
Gabriell: Sen hiç yapmıyorsun sanki..
Orion: Sen kiminle konuşuyorsun..
Gabriell: Şimdi sana gösteririm..
Duzah: Hey hey yeterince kötü durumdayız. Biraz Yardım etseniz. Zaten doktora ihtiyaç var..
O sırada yukarıdan gelen sesle hepsi başını yukarı kaldırdı..
????: Birisi doktormu dedi.. Sağlık ve şifa Tanrısının oğlu ve kızı emrinizdedir..
Havada 2 pegasusun üstünde üç kişi vardı.. Birinde güneşin altında ışıl ışıl parlayan apollon çocukları olarak tahmin ettikleri gençler.. Diğerinde ise gri giysilere bürünmüş her daim savaşa hazır fakat sevecen bir yüze sahip olan kız oturuyordu.. Gerçekten bunlar yardımmıydı.. Savaşmaya gelmemişlerdi.. Phalanax olimposlular tarafından aranıyor olması hiç yardım etmiyordu..
Duzah: Yukarı doğru bağırdı.. Gelmelerinden çok memnunmuş gibi görünüyordu.. Onlar Ann, Kev ve Sat.. Tehlikenin farkında olup bunun için çalışan yegane melezlerden.. Hatta bu işin başını çekenler bile diyebilirim..
Konuşurken gözünü Ann'dan bir an olsun çekmemişti.. Duzah'ın yüzü onu gördüğü için Apollon çocuğuymuşçasına parlıyordu.. Pegasuslar yere inmişti.. Ann' pegasusunun kulağına bir kaç şey fısıldadıktan sonra doğruldu ve bize baktı.. Sat'ın da aynısını yaptığını gördüler.. Pegasuslarla konuştuklarını düşünüyorlardı.. Pegasusların'da harika yaratıklar olduğunu kabul etmek gerekti.. Ann'ın olduğunu anladıkları pegasus bembeyaz bir attı güneş kutuplarda ne kadar az olsada altın gibi parlıyordu.. Sat'ın pegasusu ise altın sarısıydı. Doğrusunu söylemek gerekirse onun parlamaya ihtiyacı yoktu.. Gözlerinin açık mavisi insanı etkiliyordu.. Aman tanrılarım bu ne güzel şey diyordun atı görünce..
Duzah: Geldiğinize sevindim çocuklar inanın yardıma ihtiyacımız var.. Ve sizi tanıştırayım.. (Sırayla profösüölerin adını saydıktan sonra) Profösörlere dönerek.. Kev yani Kevin- Apollon oğlu.. Tecrübeli bir melez olarak kendini kanıtlamış tabii kendini beğenmişliğini de sayarsak harika bir melezdir.. Gözleri Sat'a döner.. Adı Satellite.. En yakın arkadaşlarımdan biridir.. Harika bir avcı ve harika kılıç kullanıyor.. Ondan b-bir- iki numara öğrenmedim desem yalan söylemiş olurum.. O Artemis'in avcılarından.. Ve gözler en son Ann'a döner.. Duzah ona bakarken gözleri parlıyordur.. Bir süre apollonun inekleri gibi bekledikten sonra kekeleyerek konuşur.. Ange Spike.. Apollon kulübesi baş danışmanı.. Tecrübeli bir melez.. Ve sanırım ben onu seviyorum..
Kentril: Aşk hayallerini bölmek istemem ama yaralı bir hades oğlumuz öldürülecek bir polyphemus'umuz var.. İlk kiminle uğraşmak istersin..
Duzah: Tabii haklı.. Kev ve Ann onunla ilgilenirmisiniz.. Benim Sat ile polyphemus hakkında konuşmam gerekiyor çünkü derisi delinmiyor..
Sat: Ne dedin.. Nasıl hiç bir canavar kılıçlarınızın darbelerine dayanacak güçte değil..
Duzah: Mesele şu ki ona büyü yapıldığını düşünüyorum.. Şüphelerim doğru çıkıyor.. Phalanax harika bir kaç hareketten sonra kılıcını sırtına sapladı ama kılıç sırtına girmedi polyphemus'un daha çok hissetmediğini bile söyleyebilirim..
Sat: Anladım.. Çalışma bebeklerimiz gibi..
Duzah: Neden bahsediyorsun.. eğer bez bebekle polyphemus'u karşılaştıracaksak yandık..
Sat: Tabi büyünün kuvveti azdı. Ama o bebeklerin özelliği belli bir zayıf noktasına vurmadan ona hasar veremiyordun..
Duzah: Sen harika birisin... ve anladım.. Biraz geç olsada.. Ama şimdi onun her yerine okmu atacağız ne yapacağız..
Sat: Bu boşuna uğraşmak olur.. Şu anda yerinde oturuyor.. ve bizi daha görmedi.. Muhtemelen 1 zayıf noktası var.. Styx nehri hesabı..
Duzah:( Ellerini birbirine vurarak) Aaa Doğru belki nehre girmiştir..
Sat: Salak!! (ve kafasına yumruğu yapıştırır) Canavarları dünyaya bağlayan bir şey olmaz..
Duzah:(Kafasını ovuşturarak) Bu acıdı.. Haa oda doğru.. Ne yapacağız şimdi yenilmez bir yaratık karşısındayız..
Sat: Kronos'ta yenilmezdi.. Bu yaratık daha bizi görmedi.. Eski saldırı pozisyonunuzu alın ve darbe almadan dikkatini dağıtın.. Mümkünse sopasını kır Du.. (ardından bir ıslık öttürdü.. Bir kaç saniye sonra pegasuslar yanındaydı).. Üzgünüm Sissy, Plüton(pegasusunun adı) Ama bir işimiz daha var..
Duzah: Tamamdır efendim.. Beyler toparlanın.. Kev umarım Phalanax ölmemiştir..
Kev: Yorgun gözüküyordu.. Ama phalanax çoktan kendine gelmişti.. Aslında ölebilirdi ama ben süper olduğum için onu iyileştirdim..
Duzah: Teşşekkürler kev.. Şimdi Ann'ı da alıp Sat'ın yanına git.. O sana planı anlatacak..
Kev: Pekala Ann hadiii..
Duzah: Çakma Tanrılar.. Şimdi dikkatini dağıtacağız.. Yapabileceğiniz her şeyi yapın ve hasar almayın bu gün polyphemus tartarusu boylayacak..
Hep birlikte Oleyy diye bağırırlar.. Moral olarak yükselmişlerdi.. Phalanax bile ayağa kalkmıştı ama savaşabilecek durumda değildi.. Ama uranüs'ün bilekliklerini gösterip sinsice sırıttı ve kayboldu..
Duzah: O biraz sonra gelir şimdi saldırıyoruz..
İlk başta güzel başlamıştı kimse darbe almadan polyphemus'un dikkatini dağıtıyorlardı.. Yukarıdan İkiz avcıların çocukları ok atıyorlardı.. Yavaş ve seçiciydiler.. Elbet polyphemus bir açık verip gizli yeri ortaya çıkaracaktı.. Aşağıdan Duzah saldırıya geçti kılıçlarını havada salladı etrafını sular sardı.. Polyphemus ona yaklaştı sopasıyla tam kafasının oraya vurdu.. Ama zamandında kaçmayı başaran Duzah sağa doğru kaydı ve kılıçlarından birini polyphemus'un sol koltuk altına saplamaya çalıştı.. İşe yaramadı ama Duzah Polyphemus'un yüzünde ilk defa korkuyu gördü.. Ve kafasını yukarı kaldırdı.. Arkadaşlarına bağırdı..
Duzah: Heyyy!!.. Sağ veya sol koltuk altı zayıf noktası.. Aşağı inin oradan vura.. ahh..
Duzah onlara söylenirken polyphemus'u boşlamıştı Kiklop onu elinin tersiyle vurdu.. Ve Duzah'ı mağarasının duvarına gömdü.. Duzah yavaşça hareket etti.. ve yere düştü.. Kırığı yoktu ama canı çok fena yanıyordu.. Suya odaklandı. Altındaki karlar donmadan önce su olduklarını hatırladı ve Duzah'ın etrafını sarmaya başladı. Duzah ayağa kalkabildi ama gücü çok azalmıştı..
Kev: Ben onun dikkatini dağıtırken sizde koltuk altına ok yağdırın..
Ve Kev söyledikten sonra pegasusun inmesini beklemeden aşağa atladı.. Polyphemus 12m kadar önünde duruyordu. Profösörler sadece etrafta hızlı hareket ediyorlardı.. Kev bacaklarını hafif kırdı sağ elini sol dizinin üstüne sol yumruğunu ise yere koydu.. Bir şeye odaklanıyor gibi gözüküyordu.. Ve Altın sarısı parlamaya başladı. Okadar yoğun bir ışık yaydı ki etrafa güneşin kardeşi gibiydi.. Polyphemus kollarını kaldırarak ona doğru koşmaya başladı.. İlk oku Ann gönderdi ve ok Sağ koltuk altına battı. Ardından hızlıca ok yağdırmaya başladılar.. Ama canavar dırmuyordu.. Kevin yanında kollarını iyice kaldırdı.. Sopasını indiremeden buharlaşıp yok oldu.. Phalanax elinde kılıcıyla orada duruyordu.. Nefes nefese ve sinsice gülümsüyordu.. Polyphemus yok olduğuna göre artık başarabilirlerdi.. 3 numaralı kolyeyi alacaklardı.. Hepsi ayağa kalktı yavaşça mağaraya doğru yürüdüler. İçeri girdiklerinde etraf leş kokuyordu.. En ilerde kocaman bir sandık vardı.. Sandığın üzerinde τρεις yazıyordu.. Bu yunanca 3 demekti.. Sandığı yavaşça kaldırdılar. İçinde siyah taşlı kolye duruyordu..
Duzah: Bizde tanrı kanı bulunduğundan dolayı ona dokunamayız.. İlk kolyeyi kim alacaksa o gelsin..
Refractory: Grubumuzu ilk ben kurdum.. 2. Orochimaru katıldı.. 3. Kentril.. Kentril 3. olduğundan dolayı 3 numaralı kolyeyi o almalı.. İtirazı olan varmı..
Hiç kimse konuşmadı.. Kentril bir adım ileri çıktı ve kolyeyi tuttu.. Kolye buz gibiydi. Tereddüt etmeden boynuna geçirdi..Bedeninden kan çekildi saçlarının rengi koyulaştı gözleri kırmızı kırmızı parlamaya başladı.. Bu ne garip bir güç
5. Bölüm yakında arkadaşlar.. İsimleri kendi arkadaşlarımın nicklerini alarak kullanıyorum. Kurguma katılmak isteyenlerin istemesi yeterli