Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Vay be ne AT !

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Perseus Carter
Zeus'un Çocuğu
Zeus'un Çocuğu
Perseus Carter


Mesaj Sayısı : 1204
Kayıt tarihi : 01/01/11

Vay be ne AT !  Empty
MesajKonu: Vay be ne AT !    Vay be ne AT !  Icon_minitimePtsi Ocak 03, 2011 7:28 am

Sinirli sinirli kampta dolaşıyordum.Sonra burnuma çok kötü kokular geldi.Sanki,sanki..At kokuyordu.Galiba,bilmiyorum.Kokunun geldiği yere doğru yürümeye başladım.Önüme bir anda kocaman bir at çiftliği çıkmıştı.Kampta bir at çiftliği vardı hemde öyle küçük süs bahçesi gibi olanlardan değildi kocamandı.Hiç böyle bir at çiftliği görmemiştim sonra kendi kendime''böyle lanet bir kamptayken gördüklerime şaşırmamalıydım artık!''.At çiftliğinin kapısı açıktı,içeri girdim.Atlar kanatlıydı.Aman ne hoş.Artık hiçbir şeye şaşırmıyordum.Tanrılar bilir bu atlar uçuyordurda.''Neyse boşver'' dedim ve atları incelemeye başladım.Bir at sanki sinirli olduğumu görmüş ve beni mutlu etmeye çalışıyormuş gibi komik,komik sesler çıkarmaya başladı.Gittim yanına eğildim baktım erkekti ( Very Happy ) ''teşekkürler,aferin oğluma''dedim ve kafasını yelesine doğru okşadım.Mutlu olmuş gibiydi.Diğer atlar ise bana pas vermiyordu.Diğerleri kendi halinde gibiydi.O sırada karanlıktan bir adam çıktı ''o seni seçti'' dedi.''Ne demek istediğinizi anlayamadım'' dedim.Adam yanıtladı''burada herkesin bir pegasusu olur onunla görevlere gider dolaşırsınız yoksa tek başıma ben bunların hepsi ile ilgilenemem'' dedi.İşte bu sefer şaşırmıştım.''Nasıl yani'' dedim.Adam sanki bana gerizekalıymışım gibi baktı''bu kampta 2. günümde''' deme gereği duydum.Adam beni umursamamış gibi ''o pegasus artık senin.İstediğin zaman onunla görevlere gidebilirsin ve onunla sıkça ilgilenmeyi unutma''dedi ve ortadan kayboldu.Vay be diye düşündüm.Sim siyah,alev kırmızısı gözlü atıma baktım ve sanki birisi kulağıma adın adını fısıldamış gibi aniden ''Fotia'' dedim.At pardon pegasus adını duyduğunu sevinmiş gibi kanatlarını çırptı.Sonra ona hediye olarak ne verebileceğimi düşündüm ve içeriyi incelemeye başladım.İçeride bir kulube vardı (bekçi kulubesi).Büyük ihtimal temin gördüğüm adam burada kalıyordu ve sakıncası olmaz diye düşünüp bekçi kulubesinin içine girdim.İçeri bir çok yiyecek ve kamera görüntüleri olan ekranlar vardı.Bu ekranlardan Fotia'yı görebiliyordum.Kulubede bir kaç çekmece karıştırdıktan son bir küp şeker kutusu buldum.Eskiden annemle gittiğimiz bir at parkı aklıma geldi bir anda.Annemle beraber atlara küp şeker veriyorduk.Acaba pegasuslarda küp şeker severmiydi.Bilmiyordum ama elime 2 tane küp şeker aldım ve dışarı çıktım.Koşarak Fotia'nın yanına gittim ve ''Merhaba,artık senle ben sürekli beraberiz Fotia''dedim.Elimdeki küp şekerleri Fotia'ya verip''uslu çocuk,aferin'' dedim.Sevinmiş gibiydi.Bende mutlu olmuştum ve dışarı çıktım ''bu gün her ne kadar kötü başlamış olsada git gide iyiye gidiyordu GALİBA'' diye düşündüm.Dışarı doğru yürürken.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Perseus Carter
Zeus'un Çocuğu
Zeus'un Çocuğu
Perseus Carter


Mesaj Sayısı : 1204
Kayıt tarihi : 01/01/11

Vay be ne AT !  Empty
MesajKonu: Geri: Vay be ne AT !    Vay be ne AT !  Icon_minitimeÇarş. Ocak 05, 2011 8:43 pm

Sabah kalktıktan sonra ahıra Fotia'nın yanına geldim.Onunla ilgilenmem gerekiyordu.Ahıra girdiğimde bekçi yanıma gelmemişti büyük ihtimal gece nöbetinden sonra kulubesinde sızmış olmalıydı.Fotia'nın yanına gittim.Uyuyordu galiba.Yavaşça elimi yelesine doğru götürdüm ve onu uykusundan hafifçe uyandırmak için elimle yelesini yavaşça okşadım.Fotia bir anda hareketlendi.Kuyruğunu savurmaya başladı.Kuyruğunu sallaması bile yeterince ses çıkartıyordu.Sessiz olmasını söylemek istercesine burnuna yaklaştım ve ''hişş sessiz ol''dedim.Fotia bunu anlamamıştı galiba çünkü yüzümü boydan boya yalamıştı.''Tamam oğlum sakin bak yanımda ne var''cebimden birkaç adet küp şeker çıkardım ve Fotia'ya verdim.Çok sevinmişti anlaşılan.O şekerlerinin tadını çıkarırken bende kanatlarını inceliyordum bir attan kanat çıkması garipti benim için.Bir anda etrafımızı yeşil dumanlar kapladı.Bu da neydi şimdi pegasuslar gaz çıkarınca böylemi oluyordu sonra Fotianın gözlerine baktım boş boş bakıyordu ve yeşillerdi.Endişeyle ''FOTİA!'' diye bağırdım.Fotia ağzını açtı ama normalden biraz daha fazla açmıştı sanki ağzı ayrılacak gibiydi.Ağzının içinden yeşil dumanlar çıkmaya başladı.O sırada kafamda bir ses''İşte ilk görevin evlat!''.Bu yine babamdı eğer bunun ilk görevim olduğunu söylüyorsa hemen kılıcımı çekmeliydim ama yapmadım.Kalkanımda sırtımdaydı hiçbirini kullanmayacaktım içimden gelmiyordu.Sanki içimden bir ses onunla savaşma ona güven diyordu ama bu babamın sesi değildi.Kendi düşüncelerimdi.Merakla olacakları bekledim ve beklemediğim tek şey oluverdi.Fotia konuşmaya başladı ama sanki ses onun değildi.Çok eski,yaşlı bir sese benziyordu ve uzaktan boğuk bir şekilde çıkıyordu ses.''İyi dinle Hephaistos çocuğu'' dedi ve birkaç dize okumaya başladı:

Atacak Kendini büyük bir riske,
Bulacak cevabını yükseklerde.
Karşılaşacak en beklenmeyen ile,
Savaşacak tüm benliğiyle.
Bulacak kendini,
Bir aptalın yerinde.

Bu dizeleri söyledikten sonra ortadan kayboldu.Ne yeşil duman vardı,ne de ses kalmıştı.Fotia yine her zamanki gibi kişneyerek küp şekerlerini yiyordu.Bu dizeler çok çabuk söylenmesine rağmen aklıma kazınmıştı.Sürekli içimde tekrarlanıyordu.Sonra yine babamın sesi''Dizelerden neler yapman gerektiğini bul evlat!''.İlk iki dizeyi hatırlamaya çalıştım.Neydi? Atacak kendini büyük bir riske,bulacak cevabını yükseklerde.Kampı düşündüm yüksek bir yer yoktu.Anca dağlar vardı ama sanmıyordum dağlar değildi bu.En yüksek yer,en yüksek bina ? Neydi bunlar ? Şimdi en yüksek yer Everest'ti bildiğim kadarıyla ama oraya gitmemi istediklerini sanmıyordum.En yüksek bina.New yorktaki en yüksek bina?Empire State diye belirdi aklımda.Evet New York'a annemin yanına gitmeliydim.Ama kamptan çıkış yasaktı.Kheiron'a sorsam büyük ihtimalle hayır derdi.Sonuçta ÇAYLAKtım!Artık çaylak olmayacaktım,tek başıma görevlere çıkabilirdim.Açtım Fotia'nın kilidini ve çıkardım onu.Dizginlerinden tutarak dışarı çıkardım.Endişelenmiş gibi gözükmüyordu.Aksine çok sevinmişti galiba dışarı çıktığı için.Atladım Fotianın üstüne.''Eee dostum nasıl gidiyoruz?'' bu bir kanatlı attı ama konuşamıyordu.Ne saçma.Nasıl gideceğimi bilmiyordum ama sonuöta bu bir attı.Küçükkende taylara biniyordum uzaktan bir alakaları olmaları yazımdı.Taylara yaptığım gibi ''Deh dıgı dık dıgı dık''dedim.Söyleyince banada saçma gelmişti bu.Fotia yüzüme baktı aptalmısın demek istiyordu anladığım kadarıyla.Sonra annemin bana öğrettiği bir sesi çıkardım.Garip bir sesti daha çok''nack nack''gibi çıkıyordu.Ama Fotia anlamış olacak ki yürümeye başladı.Bu hızda uçulmazdı.Ayağımı vücuduna hafifçe vurdum ve ''Koş''dedim.Bunuda anladı ve hücum dörtnala koşmaya başladı(atlardaki en hızlı koşma şekli).Düşecek gibiydim ama Fotia'nın vücudu iriydi.Düşmeme imkan yoktu.Yeterince hızlandığımızı düşününce uçaklardaki gibi dizginleri aşağı doğru çektim.Fotianın kafası yukarı bakıyordu.Gökyüzünü görünce uçmaya başladı.Daha da yükseğe uçmasını söylercesine çekmeye devam ettim dizginleri.Kamp gözükmeye dek yükseldik.O anki adrenalinden fark etmemiştim ama kendime gelip yavaşça New York'a doğru giderken.Aşağıya baktığımda midem bulanmıştı.Çok yüksekteydik.Kendi kendime bir şey olmaz,bir şey olmaz diye tekrarlıyordum.Fotiaya döndüp ve ''birşey olmaz değilmi?'' diye sordum evet dercesine kişnedi.Rahatlamıştım.Birlikte annemin yanına doğru yani New York'a doğru uçmaya başladık.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Vay be ne AT !
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Melez Kampı :: Pegasus Ahırları-
Buraya geçin: