Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Odille Cornelia Aliwera

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Odille Cornelia Aliwera




Mesaj Sayısı : 1
Kayıt tarihi : 04/12/10

Odille Cornelia Aliwera Empty
MesajKonu: Odille Cornelia Aliwera   Odille Cornelia Aliwera Icon_minitimePaz Ara. 26, 2010 4:03 am

Soğuk, fırtınalı gecenin içinde ıssız ormanda koşarken tüyler ürperten rüzgarı soğuk teninde hissediyordu Cornelia. Rüzgarın bu yumuşak dokunuşlarını teninde hissetmekten her zaman büyük zevk duyardı. Normal bir insan için bu rüzgar çok sert olabilirdi ama Cornelia'ya masaj gibi geliyordu. Sonuçta en soğuk geceden bile daha soğuk bir teni ve her fırtınaya dayanabilecek güçte bir vücudu vardı. Bu avantajların yarattığı zevki bozan tek şey, Cornelia’nın boğazını yakan sonsuz susuzluktu. Daha ormana girmeden yani yaklaşık bir saat önce avlanmıştı. Ama susuzluğu uzun süredir avlanmamış gibi yakıcıydı. Bir saat önce –ya da daha kısa bir süre- avladığı genç kız Cornelia’yı pek tatmin etmemişti. Koşmayı bırakıp, ormanda avlayabileceği bir şeyler olup olmadığını anlamak için etrafı koklamaya başladı. Burnuna insan kokusu gelmeyince, hoşnutsuz bir şekilde yüzünü buruşturdu. Avlamaktan nefret ettiği halde, etrafta hayvan var mı diye koklamaya başladı. Hayvan kanı ona, insan kanı kadar zevk vermiyordu. İnsan kanıyla beslene beslene hayvan kanından iğrenmeye başlamıştı. Ama şu anda çok susuzdu ve kan istiyordu. Ne yazık ki çevreden tek bir hayvan kokusu bile gelmiyordu. İyice öfkelenmeye başlamıştı Cornelia. Susuzluğu doruk noktasına geldiğinde öfkesine hakim olamazdı. Susuz kalmak için tam da gününü bulmuştu. Chelsea ile buluşacağı gün böyle susuz ve öfkeli olmak Cornelia’yı hiç olmadığı kadar tedirgin ediyordu. Boğazındaki yanmayı umursamamaya çalışarak Chelsea ile buluşacağı meydana doğru yürümeye başladı.

Chelsea... Ne kadar uzun zaman olmuştu onu görmeyeli. Eskiden Cornelia’nın en iyi arkadaşıydı. Her sırrını paylaştığı, her şeyi birlikte yaptığı arkadaşı... Asla birbirlerinden ayrılmazlardı. Ama sonra tüm bağları kopmuştu. Chelsea Aydınlık tarafa geçince Cornelia bunu bir hakaret olarak kabul etmişti. Chelsea ise Cornelia’yı Aydınlık tarafa geçmeye zorlamamış, sadece kendi açısından neden böyle bir seçimin doğru olduğunu anlatmaya çalışmıştı. Ama Cornelia çoktan Chelsea’ye damgayı vurmuştu: Hain...

Chelsea ilk başlarda Cornelia’dan vazgeçmek istememiş, onu ikna etmek için çok uğraşmıştı. Ta ki Cornelia vampir topluluğuna katılana kadar... Cornelia’nın vampir olup, katliamlar yaptığını öğrenen Chelsea Cornelia’dan uzaklaşmıştı. Çünkü o, artık onun tanıdığı Cornelia değil, bir katildi. Herkesin canına kıyan bir katil, bir canavar... Zaten onu çoktan silmiş olan Cornelia, bunu hiç umursamamıştı. Ama Chelsea’yi özlemediğine kendini dahi inandıramıyordu. Bu kadar zamandır devam eden bir dostluğun bitirilmesi, onların sandığı kadar da kolay değildir zaten...

Gizli özlemlerle geçen yıllar sonunda gerçekleşen bu buluşma, hasret giderme ya da birbirini affetme amacı taşımıyordu. Tamamen Cornelia’nın Karanlık Lord’una haber sızdırabilmesi için tasarlanmış bir buluşmaydı. Cornelia daha Chelsea’nin geleceğinden bile emin değildi. Sonuçta kanatsız melek Chelsea, bir katille buluşmak istemeyebilirdi. Bu katil, eski en yakın arkadaşı olsa bile...

Cornelia, Chelsea ile buluşacağı meydana gelmişti. Chelsea ortalarda yoktu. Ya geç gelecekti ya da hiç gelmeyecekti. Cornelia için bir sorun yoktu. Sabaha kadar bekleyebilirdi. Hatta istediği kadar beklerdi. Bunun için sonsuza kadar zamanı vardı nasıl olsa... Cornelia biraz etrafta dolaştı. Meydan parlak ışıklarla aydınlatıldığı için her taraf rahatlıkla görülüyordu. Hoş hiç ışık olmasa bile Cornelia keskin vampir gözleriyle her ayrıntıyı rahatlıkla görebilirdi. Her santimetrekareyi inceledikten sonra, hiç ihtiyacı olmadığı halde oradaki oturaklardan birine oturdu. Ormanın büyük bir kısmı rahatlıkla görülüyordu. Ya da en azından Cornelia için bu böyleydi. Bir süre orada oturup sessizliği dinledi. Tam dalmıştı ki sessizliği bozan ayak sesleriyle başını kaldırdı ve omuzlarını dikleştirdi.

“Geleceğini sanmıyordum.”

Cornelia’nın yumuşak sesi meydanın boşluğuna yayıldı. Başını çevirmemişti ama kimin geldiğini tahmin ediyordu. O sırada aldığı kan kokusuyla boğazı bir kez daha susuzlukla yandı. Cornelia güçlükle nefesini tutarken, ayak seslerinin sahibi konuştu.

"Bende sanmıyordum. Hala da neden geldiğimi bilmiyorum ama geldim işte."

Chelsea’nın o meydan okuma tınısı taşıyan sesi Cornelia’nın kulaklarına doldu. Bu sesi duymayalı çok uzun zaman olmuştu. O anda Cornelia, Chelsea’yi ne kadar çok özlediğini bir kez daha fark etti. Bugüne kadar hissettiğinden çok daha yoğundu özlemi. Cornelia yavaşça ayağa kalktı. Arkasını döndüğünde eski dostunu gördü. Aynı anda eski hatıraları da zihninde canlandı. Bu hayatı seçmeden önceki tüm vaktini birlikte geçirdiği tek arkadaşıydı Chelsea. İşledikleri en masum suçlarda bile birbirlerini korumaya çalıştıkları, sınavlarda bilgi alışverişinde bulundukları ve birlikte gülüp eğlendikleri tüm o günler gözünde canlandı. Fakat tüm bugünler artık çok eskide kalmıştı. Geçmişten sıyrılıp bugüne döndüğünde anıların nahoşluğuyla soğuk dudaklarına ufak bir gülümseme yerleşti. Birkaç adım atarak Chelsea’nin onu daha iyi görmesini sağladı. Işık Cornelia’nın parlak kırmızı gözlerine vurunca, Chelsea’nin hafifçe irkildiğini hissetti. Sessizliğin uzamasından sıkılan Cornelia yarım gülüşünü korumaya gayret ederek konuştu.

“ Geldiğin için teşekkürler. Yüzündeki endişenin sebebi ben miyim?”

Bunu söyledikten sonra gülümseyişi hafif bir sırıtışa dönüştü. Ama Chelsea pek eğlenmiyordu. Yüzü gayet ciddi ve soğuktu. Onun bu ukala tavırlarına sinirlenen Cornelia kendini rahatlatmak için refleks olarak derin bir nefes aldı. Boğazı bir kez daha yanmıştı.

“Beni neden çağırdın Cornelia?”

Chelsea’nin soğuk sesi ortamın gerilimini daha da arttırdı. Sesindeki sabırsızlık ve tiksintiyi duymak için bir vampir olmaya gerek yoktu. Gayet rahat fark ediliyordu. Artık iyice öfkelenen Cornelia’nın yüzünden zoraki sırıtışı silindi. Chelsea’ninkinden daha katı ve soğuk bir sesle cevap verdi. Ses tonunda hafif bir alay vardı.

“Sakin ol Chelsea! Telaşlanma. Senin, kanatsız iyilik meleği efendilerine geç kalmanı bende istemem!”

Chelsea’nin öfkesi iyice artmıştı. Bunu fark etmek çok kolaydı. Yumruklarını sıkmış, kaşlarını çatmıştı. Boynundaki damar atıp duruyordu. Boynundaki kanın akışını hisseden Cornelia iyice susamıştı. Öfkesi ve susuzluğu birbirine bağlı hareket ediyordu. Chelsea’nin biraz daha sert çıkan sesi alanı doldurdu.

“Bak Cornelia, buraya taraf kavgası yapmaya gelmedim. İkimizde kendi taraflarımızı yıllar önce seçtik. Bunu tartışmanın bir anlamı yok.”

Cornelia’nın susuzluktan dolayı sınıra dayanmış öfkesi bu sözlerle sınırı iyice aştı. Cornelia artık kendini kontrol edemediğini düşünüyordu. Sakin olmaya çalışıyordu. Eğer bir hata yaparsa bunun acısını sonsuza kadar çekeceğini biliyordu. Yine de dişlerinin arasından tıslarcasına konuştu.

“Haklısın Chelsea! İkimizde taraflarımızı seçtik. Sen gökten inen, kanatsız iyilik meleklerine yalakalık etmeyi seçtin! Ben ise asaletin ve gücün tek efendisi olan Karanlık Lord’uma hizmet etmeyi...”

Cümlesinin sonuna doğru sesi iyice yükselmişti. Öfkesi her geçen saniye daha fazla artıyordu. Kendini kontrol etmesi gerektiğini biliyordu. İradesini, Chelsea’nin cezbedici kokusuna ve iğneleyici sözlerine karşı korumalıydı. O sırada Chelsea konuşmaya başlamıştı.

“Yalakalık ha! Bana yalaka diyene bir bakar mısınız?! Asıl senin yaptığın yalakalık. Ben kimse için bilgi toplamıyorum. Sadece kendim için doğru olanı yapıyorum. Sen ise o Lord dediğin kişi için her pisliğe bulaşıyorsun! Benim tanıdığım Cornelia değilsin artık! Sen kendi zevklerin uğruna masum insanları öldüren, onları acımasızca katleden bir katilsin! Sen ---“

Chelsea cümlesini tamamlayamadı. Bulundukları meydandan tiz bir çığlık ve kısık ama keskin bir hırıltı duyuldu. Çığlık uzun sürmedi fakat hafızalara kazındı. Cornelia öfkesine ve susuzluğuna yenilip kendini Chelsea’nin üzerine atmıştı. Bir dakika sonra öfke ve susuzluk yok olup yerini şaşkınlığa bırakmıştı. Cornelia sendeleyerek yerinden kalktı. Chelsea parçalanmış, soğuk ve kaskatı bir bedenle yerde yatıyordu. Ölmüştü. Cornelia, bir zamanlar en güzel günlerini birlikte geçirdiği, tüm sırlarını paylaştığı hayattaki tek dostunu kaybetmişti ve bunun tek sorumlusu kendisiydi.

Cornelia birden Chelsea’nin son sözlerini hatırladı. Onun ölümüne sebep olan sözlerini...

“Ben gerçekten de bir katil miyim?”

Zihninde beliren sorusu Chelsea’nin cansız bedeninde yanıt buldu. Yanına gidip ona dokunmak istedi. Fakat bunu yapabilecek gücü yoktu. Son kez yerde yatan dostuna baktı ve ormana doğru koşarak oradan uzaklaştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Athena
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Athena


Mesaj Sayısı : 5210
Kayıt tarihi : 16/08/10

Odille Cornelia Aliwera Empty
MesajKonu: Geri: Odille Cornelia Aliwera   Odille Cornelia Aliwera Icon_minitimePaz Ara. 26, 2010 11:37 am

Üzgünüm, Olimpos'ta sadece PJO kurgusuyla ilgili giriş rp'leri kabul edilir. Değiştirmeni bekliyorum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://olimpos.my-rpg.com
 
Odille Cornelia Aliwera
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Cornelia Fackrell
» Cornelia Fackrell
» Cornelia'nın Odası
»  Cornelia'yla Macera
» Cornelia Scarlett

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Karakter :: Karakter Oluşturma :: Rp Puanı Belirleme-
Buraya geçin: