Kulübemden çıkmış arenaya doğru giderken bir kargaşa sesi duydum ve o yöne doğru ilerlemeye başladım. Sesler pegasus ahırlarından geliyordu. Ahırdan içeri girdiğimde kamp görevlileri siyah bir pegasusu sakinleştirmeye çalışıyorlar fakat hayvan onların çabalarına karşılık daha da asileşiyor iplerinden kurtulmaya çalışıyordu. Ben olayı izlerken yanıma bir kaç melez daha geldiğinde kamp görevlilerinden biri ''Burayı terkedin çocuklar.'' diye bağırdı. İşte tam o sırada pegasus görevlinin boşluğundan yararlanarak şaha kalktı ve etrafına tekmeler savurarak benim olduğum yere doğru koşmaya başladı. Yanımdakiler hızla kaçarken ben olduğum yerde kalakalmıştım. Birden pegasusa doğru yürümeye başladığımı farkettim. O bana doğru kızgınlıkla koşarken ben ona doğru sakinlikle yürümeye başlamıştım. Arkadaki görevliler ''Çocuk hemen kenara çekil!'' diye bağırıyorlardı. Onlara aldırış etmeden yürümeye devam ettim. Pegasus bana bir metre daha yaklaştığı anda yavaşlamaya başladı. Elimi uzatarak onu sakinleştirmeye çalıştım. Pegasusun kahverengi gözleri hırçın bakışlar atarken birden yumuşamaya başlamıştı. Uysallaşmış ve bana iyice sokulmuştu. Kahverengi yelelerine elimi sokup onu sevmeye başladım. ''Aferin oğluma. İşte böyle sakin olmalısın.'' Arkadaki görevliler koşarak yanıma gelmişler şaşkınlık içinde bizi izlemeye başlamışlardı. Adamlardan biri ''Sanırım pegasusları sakinleştirme gibi bir yeteneğin var ?'' diye sordu. ''Hayır.'' dedim. ''Sadece beni arıyormuş. Ve buldu, o artık benimle. Adı da Shadow olsun. Gölge..'' Shadow dediğim anda pegasusumun gözleri parıldamaya başladı..