Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Savunma Cephesi (Görev 75) | |
|
+4Robert Harris Lucianna Fackrell Calvin Drake Westin Tiffany Trully 8 posters | |
Yazar | Mesaj |
---|
Tiffany Trully Apollon'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1885 Kayıt tarihi : 11/10/10
| Konu: Geri: Savunma Cephesi (Görev 75) Ptsi Mart 14, 2011 6:44 am | |
| Kendimi otomatiğe bağlamıştım. Birbiri ardına ok fırlatıyordum. Oklarımın saplandığı canavarlar hemen buharlaşıp yok oluyordu. Ancak sorun şu ki canavarlar bitmiyordu. Biz ne kadar öldürdüysek o kadar başka canavarlar geliyordu. Kendimi boşa kürek çekiyormuş gibi hissediyordum ki öyleydi de. Bu iş iyice tehlikeleşiyordu. Bunu Calvin ve Rob bile anlamışlardı. Başımız büyük bir beladaydı. İçimden destek ekibin çabuk gelmesini dileyerek bir ok daha aldım ve bir canavara yolladım. Ancak canavar beklenmedik bir refleksle yana çekildi ve ok başka bir canavara saplandı. Malum o kadar çok canavar vardı ki birini öldürmezsem diğeri ölüyordu. Refleksi kuvvetli olan canavar Summ’a saldırmaya başladı. Canavar çok iyi savaşmasına rağmen Summ süper idare ediyordu. Ancak diğer canavarlar onun etrafını sarmaya başlamıştı. Hemen ok çantamdan beş tane ok daha aldım ve Summ’ın çevresindeki canavarlara atmaya başladım. Canavarlar çok fazla olduğu için Summ hala sıkışmış durumdaydı. Bir süre daha idare ettikten sonra bir canavar onu pençesiyle yaraladı. Summ buna rağmen hala savaşmaya devam ediyordu. Canının çok yandığını ve yarasının iyi olmadığını biliyordum. Hemen oklarımı bıraktım ve şifa gücümü kullanmaya başladım. Çok şükür ki Summ’ın zor durumda olduğunu Calvin fark etti ve zor bela ona yardıma gitti. Summ şifa gücüm sayesinde daha iyi savaşmaya başladı ve sıkıştığı yerden kurtuldu. Sonra bana baktı ve elleriyle iyileştiğini anlatmaya çalıştı. Kafamı salladım ve şifa gücünü kullanmayı kestim. Hemen yayımı geri aldım ve okçuluğa geri döndüm. Calvin Summ'a yardım ettiği için onlara yardım etmedim ve etrafıma göz gezdirdim. Rob gayet iyi durumdaydı. Canavarların bazılarını öldürüyor bazılarını yeraltına özel postayla yolluyordu. Lucy'ye baktım. Çok çok zor durumda değildi ama beş altı canavarla birden savaşmak zorundaydı. Ona yardım etmeye karar verdim ve oklarımı yayıma gerdirdim. Nişan aldıktan sonra da canavarları öldürmeye başladım. | |
| | | Calvin Drake Westin Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 233 Kayıt tarihi : 06/12/10
| Konu: Geri: Savunma Cephesi (Görev 75) Ptsi Mart 14, 2011 8:48 am | |
| Canavarlarla savaşmaya devam ediyordum. Kılıcım bir o yanda bir bu yanda terör estiriyordu. Çevremdeki canavarlar bir bir yok oluyordu ama bu yeterli değildi çünkü çok fazla canavar vardı. Kardeşimin ne yaptığını merak ediyordum. Onun için merakla Rob’a baktım. Birçok canavarı kendi öldürüyordu ama bazılarını yeraltında yarık açarak içine yolluyordu. Daha acemi olduğumdan tam olarak ne yapacağımı bilmiyordum ama Rob’un yaptığını denemeye karar verdim. Aklımdan yerin yarılmasını ve önümdeki canavarları içine almasını diledim. Sonra da ayağımla yere vurdum. Yer başta tepki vermedi ama sonra istediğim oldu ve yer yarıldı. Başarmıştım. Ancak buna sevinmeye vaktim yoktu. Arkamdaki canavarları öldürmeye başladım. Bir süre sonra Summer’ın yaralandığını gördüm. Zor durumdaydı ve Tiffany ona şifa gücü yolluyordu. Ancak çevresindeki canavarlar sayesinde pek etkili olmuyordu. Etrafımdakileri halledince Summer’ın yanına koştum. Summer hala mücadele ediyordu. Benim gelmemle beraber çok rahatladı. Canavarları öldürerek onu sıkıştığı yerden kurtardım. Tiffany de bu sırada Summer’ı iyileştirmişti. Şimdi o da çok iyi savaşıyordu. Eski posizyonlarımızı alarak savaşmaya devam ettik. O kadar canavar öldürmemize rağmen hala canavarlarda eksilme yoktu. Bu çok moral bozucuydu ve bunu sadece ben düşünmüyordum. | |
| | | Robert Harris Hades'in Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1602 Kayıt tarihi : 16/08/10
| Konu: Geri: Savunma Cephesi (Görev 75) Ptsi Mart 14, 2011 11:31 am | |
| Etrafım canavarlarla çevrilmişti ve bu yeraltına postalama işi dışarıdan görüldüğü kadar basit değildi. Yorulmaya başlamış olduğumu hissediyordum. "Bu... Hiç iyi değil." dedim önümdeki tabloya baktığımda. Canavarların tükenmeye hiç niyeti yok gibi görünüyordu. Eh, en azından sadece çirkin yaratılışlı iblislerle uğraşıyorduk. Yani, karşımızda korkunç güçlere sahip bir titan veya bir gigant da olabilirdi. Bunları düşünür düşünmez beynimin içinde Lucy'nin hıçkırma benzeri sesini duydum. Zihin gücü sayesinde zor durumda kaldığında bu tarz çağrılar gönderebiliyordu ama bu sefer daha çok, bir mesaj vermek ister gibiydi. Derhal son düşündüğüm konuya odaklandım. Bir titan veya bir gigant... Lucy özel yeteneği sayesinde etraftaki zihinleri hissedebilirdi ve... En yakınımda kardeşim Calvin vardı. Onun için ona, çıkarabildiğim en yüksek sesle "Ordunun başında çok güçlü biri var!" diye bağırdım. Canavar engellerini aşarak ona doğru ilerlemeye çalışıyordum. O da bağrışımdan sonra bana doğru gelmeye başlamıştı. Kısa zamanda birbirimizi duyabilecek mesafeye gelebildik. "Robert, ciddi misin sen?" diyen telaşlı kardeşime "Ne yazık ki." cevabını vermek çok zor oldu. Calvin bir süre kederle çenesini ovuşturduktan sonra, "Şimdi ne yapacağız?" diye sordu. O sırada konuşmamıza, Lucy katıldı. "Yapacağımız şey basit. Çok ama çok fazla yardıma ihtiyacımız var. Ulaşabildiğimiz herkesi, buraya çağıracağız." dedi. Sonra, hiç de duruma uymayan bir şey yaparak, tek elinde kılıçla canavarları biçerken diğeriyle cebinden cep telefonunu çıkardı ve hızlı arama tuşlarının birine bastı. Eh, insanın tanrı bir sevgilisi olunca, zor durumlarda yardımına koşması hiç de tuhaf bir durum değildi. Calvin ile bir süre birbirimize baktıktan sonra yanımıza Tiffany geldi. "Sabahtan beri Summer'ı arıyorum ama, onu kaybettim. Yok." dedi. Sesi ağlamaklıydı. Gruptaki herkesin bir arada kaldığından emin olması gereken kişiydi ve kendini suçlu hissediyordu. Ben daha bir şey söyleyemeden Lucy'yi işaret ederek "Ne yapıyor o?" diye sordu. Calvin ile kısaca durumu anlattık. Pekala, işte Tiff'in suratında gördüğüm o yıkılmış ifadeyi hayatım boyunca unutamayacağımdan emindim. Lucy yanımıza geri dönüp kardeşinin kaybolduğunu öğrenince domates gibi kızardı. "Ben Summer'ı aramaya gidiyorum. Martin az sonra bize katılacak. Siz üçünüz, birbirinizden ayrılmayın ve buraya yardım çağırmaya bakın." dedi. O gittikten sonra Calvin'e dönerek "Beni unutun. Babamdan asla böyle bir yardım isteyemem." dedim. Büyük ihtimalle kardeşim de buna cesaret edemezdi ama gözlerindeki parıltı, başka fikirleri olduğuna dair bir işaret gibiydi.
| |
| | | Lucianna Fackrell Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 4356 Kayıt tarihi : 22/08/10
| Konu: Geri: Savunma Cephesi (Görev 75) Ptsi Mart 14, 2011 11:52 am | |
| Canavar ordusunun içinde ilahi ve oldukça kurnaz bir beyin işitmek, beni oldukça sarsmıştı. Henüz saldırıya geçmemişti, kendini gizliyordu çünkü varlığından haberdar olduğumuzun farkında değildi. Bunu ne kadar geç öğrenirse, bizim için o kadar iyi olacaktı. Onlarca canavarı hakladıktan sonra ekibin yanına uğradım ve onlara Martin'in de bize katılacağı müjdesini verdim. Tabii Summer'ın etrafta olmadığını anlayınca, bir anda nevrim döndü. O birkaç saniye zarfında Tiffany'yi rahatlıkla kılıcımdan geçirebilirdim ama bunu yapmamak için kendimi zor da olsa tutmayı başardım. Ekiptekilere ulaşabildikleri herkesi buraya çağırmalarını söyledikten sonra, Summer'ı bulmak için yanlarından ayrıldım. Aslında gruptan kopmak ve bunu bilinçli bir şekilde yapmak, hiç hesabımda yoktu çünkü çok büyük bir stratejik hataydı ama konu biricik kardeşim olduğunda, Athena'nın kızı olmama rağmen beynimle değil, kalbimle hareket ediyordum. Eh, en azından kendime dair bir yeni özellik keşfetmiştim. Tahminimce Summ birkaç canavarla aynı anda savaşırken gruptan uzaklaştığını fark edememişti veya bir iblisin peşine düşüp, ara sokakların birine sapmıştı. New York çok büyüktü ve şu anda bunun için ciddi lanetler okuyordum. "Erre es Korakas New York!" diye çığlık attıktan sonra bir köşeyi döndüm ve önüme bakmadan uzun süre yürümeye devam ettim. Tanrılarım... Biri ritimli bir şekilde hareket eden iki ayak gördüğümde olduğum yerde heykel kesildim. Önüme çıkan kişi, şu beyin sinyallerini hissettiğim titan veya gigant, hatta belki çok daha zorlu bir düşman olabilirdi. Ve ben tüm duyularımı kapatmış, canavarlarla dolu sokaklarda tek başıma geziniyordum. Epeydir yürümekte olduğumdan, arkadaşlarımdan fazlaca uzaklaşmış olduğumdan emindim. Zihnimdeki tehlike sinyalleri öylesine yüksek sesle çalıyordu ki, kim olduğunu anlamak için karşımdaki kişinin düşüncelerini okuyamıyordum. Kendimi en kötüsüne hazırlayarak son bir cesaretle başımı kaldırdığımda, erkek arkadaşımla karşılaştım. "Ah, inanamıyorum, Martin! Ödümü kopardın!" dedikten sonra biraz kendime gelerek ona sarıldım. Sadece gülümsemekle yetindi ve sonra da savaşla ilgili birtakım sorular sormaya başladı. Ona kısaca yaşadıklarımızı aktarmamın ardından, birlikte Summ'ı aramaya devam etmeye karar verdik. O kadar canavarla yüzleşmek zordu ama Tiffany, Robert ve Calvin bu işi bir süre daha bizim yardımımız olmadan götürebilirdi. Belki söylediklerimi dikkate alıp yardım bile çağırmış olabilirlerdi. Onları dert ediyordum ama şu anda kırmızı ışıkla yanıp sönen en büyük ampülümün sahibi kardeşimdi. Onu en kısa zamanda bulmalıydım yoksa, koca bir hiçliğe düşerdim, her şeyi bırakır, hatta kılıcımı kendimi öldürmek için kullanırdım. Summer benim için çok önemliydi. Martin de bunun bilincinde olduğu için sadece susarak yanımda sessizce yürümekle yetindi. | |
| | | Summer Katherine Ramsey Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1643 Kayıt tarihi : 08/12/10
| Konu: Geri: Savunma Cephesi (Görev 75) Ptsi Mart 14, 2011 2:04 pm | |
| Tiff'in şifa gücünü ve Calvin'in yardımını aldıktan sonra eskisinden çok daha iyi bir hale gelmiştim. Şimdi kendimi oldukça zinde hissediyordum. Karşıma çıkan bütün canavarları haklayabilirmişim gibi. Tabii bunun mümkün olmadığının ben de farkındaydım ama yine de... öyle hissediyordum işte. İçimdeki bu enerjiyle birlikte kılıcımı daha hızlı ve hırslı savurmaya başladım. Böylece kısa zamanda daha çok yaratık öldürebiliyordum. Sanki ben öldürdükçe benden uzaklaşıyor gibiydiler ama bu düşünce saçmaydı. Ben de bunun bir göz yanılsaması olduğuna kanaat getirip savaşmaya devam ettim. Bir süre sonra gözüm canavarlardan başka hiçbir şey görmemeye başladı. Yalnızca onlar vardı. Hala tükenmemişlerdi ve tükenecek gibi görünmüyorlardı. Tanrılar aşkına, şimdiye kadar en az beş bin tane canavar öldürmüş olmalıydık. Olmalıydık. Bu mücadelede tek başıma olmadığımı hatırlayınca etrafıma baktım. Lucy, Robyn, Tiff, Calvin; hiçbirisi yoktu. Bir yandan savaşırken bir yandan da onlara tüm gücümle seslendim ama nafile. Karşılığında ne bir ses, ne de başka bir işaret alabildim. Ne yani, kayıp mı olmuştum şimdi ? Emin olmak için etrafıma iyice göz gezdirdim. Ancak hiçbiri yoktu. Hatta burada insan bile yoktu. Yalnızca canavarlar. Bitmek tükenmek bilmeyen yaratıklar. Aslına bakılırsa asıl sorun canavarlar değildi, asıl sorun kaybolmuş olmamdı. 'Acaba arkadaşlarım şimdi neredeydiler ? Kaybolan yalnızca ben miydim yoksa başka kaybolan da var mıydı ? Dostlarımın yardıma ihtiyacı var mıydı ?' Bu gibi sorular kafamın içinde dolanıp beynimi kemiriyordu. Öylesine endişeli bir haldeydim ki neredeyse o sırada bana saldıran canavar elimdeki kılıcı yere düşürmeme neden oluyordu. Bunun farkına varınca kendimi toparladım ve güçlü bir kılıç darbesiyle canavarı bir toz bulutuna dönüştürdüm. Şimdilik durumum pek fena sayılmazdı ama birazdan yorulacak ve yardıma ihtiyaç duyacaktım. Ama sorun şu ki yanımda bana yardım edebilecek kimse yoktu. Benimse kılıç tutan kolum hafiften ağrımaya başlamıştı bile. Ümitsizliğe kapılmamaya çalışıyordum ama böyle bir haldeyken bunu yapmak oldukça zordu. Bir ara neredeyse pes ediyordum ki aklıma özel gücümü kullanmak geldi. Tabii ya, neden daha önce düşünememiştim ki ? Canavarlarla mücadelem arasında konsantre olmaya çalıştım. Daha önceden yeteneğimi geliştirmek konusunda eğitim aldığım için kendimi şanslı sayıyordum. Çünkü her koşulda odaklanmayı öğrenmiştim ve şimdi de bunu başarmıştım. Hemen Lucy'nin zihnine 'Lucy, beni duyabiliyor musun ?' mesajını gönderdim. Umarım cevap çok gecikmezdi. Aksi takdirde olacakları düşünmek bile istemiyordum. | |
| | | Tiffany Trully Apollon'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1885 Kayıt tarihi : 11/10/10
| Konu: Geri: Savunma Cephesi (Görev 75) Salı Mart 15, 2011 9:10 am | |
| Oklarımı atmaya devam ediyordum. Her şey yolunda gibi görünüyordu. Lucy’ye yardım ettikten sonra diğer taraftan insanlara yaklaşan canavarlara saldırmaya başladım. Keşke saldırmaz olaydım. O tehlikeyi atlattıktan sonra arkadaşlarıma bakmaya başladım. Güvende olduklarından emin olmak zorundaydım. Gözümün Rob’u ve Calvin’i bulması fazla uzun sürmedi. Etrafı bir kez daha taradığımda Lucy’yi de buldum. Ancak hala Summ’ı göremiyordum. Nereye gitmiş olabilirdi ki? Daha dikkatli bakmaya çalıştım ama cidden yoktu. Kaybolmuştu. Endişelenmeye başladım. Bunlar hep benim yüzümdendi. Düzgünce işimi yapsaydım Summ’ı kaybetmiş olmayacaktım. Çok beceriksizdim. Bir işi becerememiştim. Derin derin nefes alarak sakinleşmeye çalıştım. Telaş etmemeliydim yoksa işler daha kötü bir hal alacaktı. Burada daha fazla duramadan kılıcımı çektim ve kendimi koruya koruya Rob ve Calvin’in yanına gittim. Lucy de onların yanlarına gelmişti ve bir telefonla konuşuyordu. Tabii sadece cep telefonuyla konuşmuyordu. Aynı zamanda da canavarlarla savaşıyordu. Şu an Lucy’le uğraşamazdım. Onlara haber vermem gerekiyordu. Rob ve Calvin’e direkt Summ’ın kaybolduğunu söyledim. Her ikisi de şoka girdi. Onların şaşkınlıklarının geçmesi için Lucy’nin ne yaptığını sordum ve asıl felaket haberi aldım. Çok güçlü bir titanla karşı karşıyaydık. Kendimi çok daha kötü hissetmeye başladım. Bir şeyler yapmalıydım ama ne? Lucy telefonla görüşmesini bitirdi ve ona her şeyi anlattık. O da şok olmuştu ve çok sinirlenmişti. Kesinlikle emindim ki beni öldürmek istiyordu. Haklıydı da. Bütün bunlar benim yüzümdendi. Lucy, Summ’ı aramaya gitti. Biz de savaşmaya devam ettik. Bu arada yardıma birilerini çağırmamız gerekiyordu. Calvin’in süper bir planı vardı ama bu planının ne olduğunu bilmiyordum. Bize söylememişti ve anımızdan ayrılmıştım. Moralim çok bozuktu. Hala kendimi suçluyordum. Çünkü suçlu bendim. Summ'a bir şey olursa asla kendimi affetmeyecektim. Bunları düşünürken çok daldığımı fark etmedim ve bir canavarın saldırısından Rob sayesinde kurtuldum. Rob "Geçmiş geçmişte kaldı. Şimdiki zamana dön. Hadi işinin başına." dedi. Haklıydı. Bunları düşünerek hiçbir yarar sağlamıyordum. Benim daha etkileyici, hatamı telafi edici bir şeyler yapmam gerekiyordu. Eski yerime geri döndüm ve tekrar ya, ok takımımı aldım. Etrafa bir daha göz atmaya başladım ve dışımdan kendime "Neredesin be Summ?" diye sordum. | |
| | | Martin Tudor Küçük Tanrı
Mesaj Sayısı : 555 Kayıt tarihi : 03/01/11
| Konu: Geri: Savunma Cephesi (Görev 75) Salı Mart 15, 2011 10:19 am | |
| Lucy'den aldığım telefon üzerine deliye dönmüş bir şekilde New York'a onun yanına gittim. Tanrı olmanın dilediğim kişiyi dilediğim zaman bulabilmemi sağlamak gibi bir özelliği yoktu ama, aramızdaki bağ sayesinde Lucianna'ya kolayca ulaşabiliyordum. Beni korkunç bir düşman sandığında suratında beliren ifade çok komiğime gitmişti ama ortamın atmosferine aykırı düşecek bir şey söylememek için kendimi tutmayı başardım. Kız arkadaşım böyle bir savaşta yer aldığı için çok sinirlenmiştim, sonuçta o yalnızca bir ölümlüydü ve bu canavarlar fazla kötüydü. Tabii bu düşüncelerimi de ona söylemedim çünkü Lucy bağımsızlığına ve kendi iradesine oldukça bağlıydı. Aslında, bu savaşta benden yardım istemiş olmasına bile şaşırmıştım. Demek ki durumları gerçekten vahimdi. Bana kısaca kardeşi Summer'ın kaybolduğunu ve diğer gelişmeleri aktarmasının ardından, onunla sessiz bir şekilde New York sokaklarında dolaşıp büyük ihtimalle zor durumda olan bir Athena kızı aramaya başladık. Aslında kız arkadaşımla bu sokaklarda gezinmek bana keyif verebilirdi ama etrafta korkunç çığlıklar, patlama ve yıkılma benzeri sesler, korkunç bir kaos havası varken, bu imkansızdı. Bir süre daha yürümeye devam ettikten sonra ona destek vermek isteyerek Lucianna'nın elini tuttum. Şu anda ne aramızdaki sorunların ne de başka bir şeyin önemi vardı. Sadece onun daha az mutsuz olmasını sağlamaya çalışıyordum. Bana epeyce uzun gelen bir süre boyunca daha yürümemizin ardından Lucy aniden olduğu yerde donup kaldı. Ona ne olduğunu sorduğumda bana cevap vermedi. Neden sonra kendini toparlayarak "Summer benimle iletişime geçti." diyebilmeyi başardı. Tabii ya, Athena çocukları ve onların tuhaf psişik güçleri tamamen aklımdan çıkmıştı. Lucy bir süre başka bir yerdeymiş gibi hareketsiz kaldıktan sonra, "Sanırım onun şu anda nerede olduğunu biliyorum." dedi. Birlikte koşar adımlarla, Summer'ın bulunduğu sokağa doğru ilerlemeye başladık. Onu gerçekten bulabilmemizi umuyordum çünkü Lucy kardeşinin kayıp olması işine daha fazla dayanabilecek gibi değildi. | |
| | | Calvin Drake Westin Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 233 Kayıt tarihi : 06/12/10
| Konu: Geri: Savunma Cephesi (Görev 75) Cuma Mart 18, 2011 5:55 am | |
| Canavar ordusunun başında güçlü biri olması yetmezmiş gibi bir de Summer kaybolmuştu. İşler gittikçe kötüye gidiyordu. Lucy, çağırabileceğimiz kadar çok kişiyi çağırmamızı söyleyip Summer’ı aramaya gitti. O an da aklıma süper bir şey gelmişti. Kimi çağıracağımı çok iyi biliyordum. Ancak ondan daha önemli bir sorun vardı. En azından benim için. Tiffany çok mutsuz görünüyordu. Summer’ın kaybolmasından kendisini suçlu tutuyordu. Bu doğru değildi. Sonuçta bir ordunun içindeydik. Tiffany’nin her yere yetişememesi doğaldı. Ona moral vermek için içten gülümsedim ama bu fayda etmedi. Tiffany mutsuzca eski alanına geri döndü. Şu an canavarlarla savaşmak zorunda olduğum için onun arkasından gidemedim. Bir drakonun kafasını kestikten sonra aklımdaki planı uygulamaya koyuldum. Babama çağıramazdım. Böyle bir şeye ben bile cesaret edemezdim. Geriye güçlü ve çağırabileceğim tek kişi kalıyordu; Hestia! Aklımdan Hestia’yı geçirdim ve "Hestia yardımına ihtiyacım var. Ne olusun gel." dedim. Onun gelmesini çok istiyordum. Gelip gelmeyeceğini tam olarak bilmiyordum ama Tanrıça Hestia’nın beni sevdiğini ve her zaman bana yardım ettiğini çok iyi biliyordum. En zor zamanlarımda o benim yanımda olmuştu. Tanrı ve tanrıçalar arasından en çok Hestia’yı seviyordum. Bunları düşünürken ve Hestia’yı çağırırken savaşmaya devam ediyordum çünkü başka çarem yoktu. Resmen her tarafımız sarılmıştı. Robyn canavar engelini aşarak yanıma geldi ve "Kimi çağırmayı planlıyorsun?" diye sordu. Güldüm ve "Çağırdım bile. Gelince görürsün." dedim. Kardeşim bu duruma çok sinirlenmişti. Kimi çağırdığımı öğrenmek istiyordu ama bunu öğrenemeyecekti. Çünkü Hestia’nın gelip gelmeyeceğini bilmiyordum. Milleti umutlandırmak istemezdim. Kardeşim söylemeyeceğimi anlayıp yanımdan biraz uzaklaştı. Ona daha geniş alanlar gerekiyordu. Savaşırken bir an içimde bir şeyler hissettim. Hestia gelecek gibiydi. Ne hissettiğimi tam olarak anlatamazdım çünkü ben de bilmiyordum. Bu hisle canavarlara daha etkili saldırmaya başladım. Sanki tükenmeye başlayan gücüm yenilenmişti. Kendimi savaşa yeni başlamış gibi hissediyordum. | |
| | | Lucianna Fackrell Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 4356 Kayıt tarihi : 22/08/10
| Konu: Geri: Savunma Cephesi (Görev 75) Cuma Mart 18, 2011 8:19 am | |
| Summer'ın insanlarla iletişime geçebilme tarzında bir zihinsel güce sahip olduğunu unutmuştum ve aniden zihnimde onun sesini duymak, beni şoka sokmuştu. Tabii ki bu durumdan şikayetçi değildim. Kardeşimden haber almak, onun hala hayatta olduğunu öğrenmek, beni sözcüklerle anlatamayacağım kadar fazla mutlu etmişti. Summer bana bulunduğu sokağı göstermişti. Çevresi canavarlarla sarılıydı ve derhal yanına gitmezsek çok fazla dayanamayacağını biliyordum. Martin ile son sürat kardeşimin bulunduğu yere doğru yürümeye başladık. Yolda giderken ikimiz de konuşmuyorduk, bu ortamdaki gerginliken çok, ikimizin arasındaki ilişki yüzündendi. Yardıma ihtiyacım olduğunda ilk olarak aklıma onu buraya çağırmak gelmişti ve kendimi tutmayı başaramayarak Martin'i gerçekten de aramıştım. Kabul edip buraya, bize yardıma gelmesi cidden çok asil bir davranıştı. Onu kendi aklımın dahi alamayacağı kadar çok seviyordum ama, hiçbir zaman onunla olamayacağımı da biliyordum. Martin bu tuhaf ilişkinin üzerine gitmekten, bir şeyleri sorgulamaktansa anı yaşamanın daha iyi olduğunu düşünüyordu. Biz de, öyle takılıyorduk. Sorgulama, sual ve endişe yoktu, şimdilik benim için yeterliydi. Bir süre daha yürümemizin ardından "Şuradan sağa döneceğiz." dedim ve dar bir sokağa saptık. Beş dakika kadar daha benim yönlendirmelerim eşliğinde yürüdükten sonra, en sonunda canavarların akıl etmiş olduğu bir alana vardık. Ben kılıcımı çekip onlara doğru koşmaya başladığım sırada Martin de ok-yay takımını eline aldı. Canavarlardan oluşmuş duvarı biraz açmayı başarınca, Summer'ın orada, kargaşanın ortasında olduğunu gördüm. Cesur kardeşim aynı anda beşten fazla canavarla mücadele ediyordu. Hemen yanına koştum ve ona yardım etmeye girişirken "Ah, Summ! Sonunda bulabildik seni! İyi misin? Yaralanmadın, değil mi?" diye sordum. | |
| | | Hestia Tanrıça/Karakter Koordinatörü
Mesaj Sayısı : 102 Kayıt tarihi : 20/08/10
| Konu: Geri: Savunma Cephesi (Görev 75) Cuma Mart 18, 2011 9:05 am | |
| Olimpos'un konsey salonunda oturmuş, kor ateşlerin içerisinden etrafı seyrederken manevi oğlum Calvin'in "Hestia yardımına ihtiyacım var. Ne olusun gel." diyen sesini duydum. Beni çağırdığına göre mutlaka ortada kritik bir durum vardı. Vakit kaybetmeden özel güçlerimi kullanarak yanında belirdim. Bir sokağın ortasında, elinde kılıç, canavarlarla mücadele etmekteydi. Ani bir şok tüm bedenimi sararken ilahi halimi alıp tüm bu canavarları ortadan kaldırmamak için kendimi zor tuttum. Bunu yapmayacaktım çünkü etraftaki insanlara zarar vermem muhtemeldi. Calvin'in yanına doğru ilerlerken onun burada yalnız olmadığını fark ettim. Yanında kız arkadaşı, Apollon kulübesinden Tiffany ve ağabeyi Robert da vardı. Tiffany de Robert da kampın geneli gibi sevdiğim melezlerdendi. Hatta manevi oğlumu mutlu ettiği için Apollon kızına özel bir sempati duyduğum bile söylenebilirdi. Etrafımda ateşten bir kalkan oluşmasını sağladım. Bana yaklaşan canavarları üç metre uzağına sıçratıyor ve çevremdeki hiçbir şeye zarar vermiyordu çünkü yakıcı güçten yoksundu. Ateş kullanan ve güçlü bir tanrıça, her durumda dikkatli olmalıydı. Kazayla çok sevdiğim üç melezden birini yakmam çok berbat olurdu. Calvin'in yanına gittiğimde gülümseyerek "Gerçekten de yardıma ihtiyacın varmış, oğlum." dedim. 8-9 yaşlarında bir görünüme sahipken genç bir erkeğe 'oğlum' diye hitap etmek bana tuhaf geliyordu ama Calvin'le aramızda sıfatların veya görüntülerin mesafe yaratmadığı kesindi. Hades oğlu bana sevinçli ve minnettar bir şekilde baktığında ona "Sanırım en büyük sorununuz canavarlar değil. Karşında daha zorlu bir rakip olmasaydı beni çağırmazdın." diye sordum. Gerçekten de kendisi birçok tehlikeli maceraya atılıp defalarca ölümle burun buruna gelmişti ama daha önce hiç benden yardım istememişti. Demek ki bu sefer durum vahimdi. Calvin bana cevap vermeye hazırlanırken aklımdan Hades'in buraya geldiğimi öğrendiğinde ne gibi bir tepki vereceğini tahmin etmeye çalışıyordum. Ölüler Tanrısı artık zamanında bana emanet etmiş olduğu oğlu ile fazla ilgilenmemi istemiyordu çünkü sert kardeşim, oğlunun sevgiyle değil, nefretle yetişmesini daha doğru buluyordu. Hades zaten her zaman saçmalardı. Sevgi duyguların en asiliydi ve bir çocuk, Ölüler Tanrısı'nın oğlu olsa dahi, bu duyguyu yaşamaya değerdi. Hele Calvin gibi iyi yürekli bir çocuk, kesinlikle değerdi.
| |
| | | Summer Katherine Ramsey Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1643 Kayıt tarihi : 08/12/10
| Konu: Geri: Savunma Cephesi (Görev 75) Cuma Mart 18, 2011 1:32 pm | |
| Karşımda Lucy ve Martin'i görünce oldukça büyük bir sevinç dalgası yaşamıştım. Öyle ki, Lucy'nin sorusuna ancak kısa bir süre sonra yanıt verebildim. "Beni merak etme Lucy, iyiym ben. Yaralanmadım da." Bu cevabımı duyan Lucy rahatlamış gibiydi. "Güzel, o halde kendimizi daha fazla tehlikeye atmadan gidelim buradan." dedi. Bunun üzerine hızlı ve çevik hareketlerle canavarların arasından sıyrıldık. Arada birkaç tanesini de toz bulutuna dönüştürmüyor değildik hani. Öyle karmaşık yollardan geçiyorduk ki bir an tekrar kaybolduğumuzu sandım ama Lucy ve Martin kendilerinden emin adımlarla -yani koşar adımlarla- ilerliyordu. Eh, öyleyse endişelenmeme gerek yoktu. Ancak neredeyse 20 dakika geçmesine rağmen hala Tiff'lerin bulunduğu bölgeye varamamıştık. Bu kadar fazla uzaklaştığımı nasıl da fark edememiştim ? Ben bunun şaşkınlığını yaşarken Martin, "İşte geldik." dedi. Bunun üzerine hızla kafamı kaldırdım. Sonunda biraz daha güvende hissediyordum. Tabii, bir canavar ordusunun ortasında ne kadar güvende hissedilebilirse... O sırada Lucy'nin hayret dolu sesiyle irkildim. "Hey, şuna bakın !" Hemen kafamı işaret ettiği yöne doğru çevirdim. Çevirmemle birlikte gözlerimin yuvalarından fırlaması da bir oldu. Calvin, Tiffany ve Robert kılıçlarıyla canavarlarla mücadele ederken 8-9 yaşlarındaki bir kız çocuğu da onların yanında duruyordu. Ama asıl garip olan şey, o kız çocuğunun etrafını ateşten bir kalkanın bürümüş olmasıydı. | |
| | | Tiffany Trully Apollon'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1885 Kayıt tarihi : 11/10/10
| Konu: Geri: Savunma Cephesi (Görev 75) Cuma Mart 18, 2011 10:26 pm | |
| Umutsuzca etrafıma bakınmaya devam ediyordum. Summ'ı bulmayı benden çok isteyen biri olamazdı herhalde. Çünkü hepsi benim suçumdu. Bu düşüncelere arasındayken canavarların can çekişleri arttı. Ne olduğunu anlamak için Calvin ve Rob'un olduğu yere baktığımda küçük bir kızın etrafıma ateş yayıp canavarları yaktığını gördüm. Şok olmuştum ve bu şaşkınlığım yüzünden az kalsın bir canavar beni öldürüyordu. Son anda fark edip kılıcımı çekmiştim ve canavarın kafasını gövdesinden ayırmıştım. Ondan sonra hemen kıza bakmaya devam ettim. Başta kim olduğunu çıkaramadım. Çok tanıdık geliyordu. Ben bu kızı daha önce bir yerlerde görmüştüm. Kafamın derinliklerine giderek bu kızın kim olduğunu hatırlamaya çalıştım. Tabii ya, bu kız Tanrıça Hestia'ydı. Calvin'nin manevi annesi olduğundan biliyordum. Daha önce bu haliyle birkaç kez görmüştüm. Onun gelmesiyle savaşta öne geçmiştik. Canavarlar birer birer -bu lafın gelişi- ölüyordu. Summ'ı hala bulamamıştık ama yine de moralim biraz düzelmişti. Hemen kılıcımı savura savura Calvin'in ve Hestia'nın yanına gittim. "Hestia iyi ki geldin." dedi. Hestia güldü ve "Oğlumu ve sizleri yalnız bırakamazdım." dedi. Sonra Calvin'e baktı. Anlaşılan konuşmalarını bölmüştüm. Calvin konuşmaya devam etti. "Canavarların başında çok güçlü biri var. Kim olduğunu bilmiyoruz ama bizden bin kat daha güçlü olduğunu biliyoruz anne. Onun için seni çağırdım." dedi. Tabii ya Hestia'yı Calvin çağırmıştı. Planı buydu. İtiraf etmeliydim ki süper düşünmüştü ve bizi kurtaracak hamleyi yapmıştı. Hestia düşüncelere daldı. Herhalde canavarların başlarında kim olabileceği düşünüyordu veya başka bir şey. Tam bu sırada uzakta Summ'ı gördüm. Lucy ve Martin'in peşinden geliyordu. Sonunda Lucy onu bulmuştu. Şimdi neşem ikiye katlanmıştı. Hemen canavarları öldüre öldüre Summ'ın yanına gittim. | |
| | | | Savunma Cephesi (Görev 75) | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|