Elisha heyecanla gelişini ve Poseidon oğlu Stephan'a çarptığını anlatıyordu. Ben de herşeyi boş boş dinledim. Elisha bunu farketmiş gözükmüyordu. Bugün biraz dalgındım nedenini bilmiyordum. ''...Yani hiç heyecanlanmadın mı? Kuzenin gelmiş şurada.'' Elisha sonunda başını bana çevirmişti. Ben ise omuz silktim. Elisha kızgınlıkla kollarını birleştirdi. Ah, onu kızdırmayı hiç istemiyordum!
''Tamam, tamam. İlgiliyim. Bak.'' Gittim ve Stephan'ın elini sıktım çocuk hala birşey anlamamış şekilde bakıyordu. Eh daha yeni, daha garip şeyler de görecekti.
''Merhaba kuzen, ben Maya, Demeter kızı. İşte, senin kuzenin oluyorum çünkü Poseidon'la Demeter kardeşler. Buradaki çoğu kişi seni kuzenin. Zeus ve Hades çocukları sadece en göze batanları yani. Hestia ve Demeter çocukları da arada kaynıyor. Hiç bir efsanede onlardan bahsedildiğini duydun mu?''
Çocuk böyle üstüne gelememden dolayı şaşırmış gibiydi. Başını iki yana salladı.
''İşte ben de onu diyorum, senin kuzenin olmamla hiç birşey olmuyor. Haydi gidelim.'' dedim ve yürümeye devam ettim. Biraz fazla mı tepki vermiştim? Bilemem, ama Poseidon'u hiç bir zaman sevmemiştim. Poseidon çocukları? Bilemiyorum, onlar kötü değildi ama babaları için bana katlanmak zorundalardı. Kendimi biraz kötü hissettim. Ah, suçluluk duygusu. Niye bu kadar yumuşak kalpliyim ki? Bu soruyu kendime yüz kere sordum ve hep tanrı yanım yanıtladı: Çünkü annen anne sevgisi tanrıçası, cevap ne kadar basit değil mi? Hafifçe ofladım. Arkamdan Elisha'nın sesini duyabiliyordum. ''Kusura bakam Stephan, normalde böyle değildir, çok iyi biridir inan.'' Kano gölünün bulunduğu yere gelmiştik. Biraz yürüyüp hafif bir eğimi hissettiğimde aşağı doğru yürüdüm ve sık çalılıkların arasından geçtim. İşte gelmiştik.