Bugün ev çok sessizdi.Annemin hergün bir misafiri olurdu.Genellikle ev boş olmazdı.Fakat bugün kimse yoktu.Yine sıkılıyordum.Odamda yatağıma uzanmış boş boş tavana bakıyordum.Derin düşüncelere dalmıştım.Yatağımda doğruldum ve derin bir nefes alıp verdim.Ardından bir of çekip elimi yüzümü yıkamaya gittim.Elimi yüzümü yıkadıktan sonra dolabıma yönelik genellikle giydiğim mavi gömleğimi ve siyah kot pantolonumu giydim.Ardından evdeki merdivenlerden hızlıca aşağıya inip dışarıya çıktım.Anneme haber vermemiştim.Annem, büyük ihtimalle arkadaşım Marcus'un evine gittiğimi düşünecektir.Böyle durumlarda oraya gittiğimi sanar.Çünkü vaktimin çoğunu orada geçiririm.
Bugün sahilde gezmek istiyordum.Her insan gibi benimde yalnız kalmaya ihtiyacım vardı.Sahilde temiz bir yer bulup kıyafetlerimle yere uzandım.Ardından güneşin batışını izlemeye başladım.Çok geçmeden güneş battı ve
üstümü başımı temizleyip tekrar yürümeye başladım.Hava kararmıştı fakat ben eve gitmeyecektim.İçimi garip bir duygu kaplamıştı.Daha önce hiç böyle hissetmemiştim derken arkamdan bir ses geldi:
''Arthur, heyy, bu saatte burada ne arıyorsun?'' dedi.Bu kişi en yakın ve tek arkadaşım Marcus'tu.Bana burada ne işim olduğunu soruyordu ama asıl onun burada ne işi vardı.İşte Marcus böyle garip bir kişiydi.Sürekli beni korumaya çalışırdı.Tabiiki bende onu korumaya çalışırdım.Ona:
''Marcus, biraz yalnız kalmak istemiştim, asıl sen burada ne arıyorsun?'' dedim.Marcus yine beni aramaya çıkmıştı galiba.Her haliyle öyle görünüyordu.Aslında çok iyi bir kişiydi ama bazen sıkıcıda olabiliyordu.Ardından bana:
''Şimdi bunları konuşacak vakit yok burada olmaman lazım, Ah Lanet Olsun hemen buradan gitmemiz gerek, annen bizi arabada bekliyor, hadi çabuk peşimden gel'' dedi.Bu da ne demekti şimdi.Bana ne demişti ya da ne demeye çalışmıştı.Hemen onun peşinden gittim ve annemin eski model arabasına atladım.Bu arabaya Hudson ismini vermiştim.Çok hoş bir arabaydı.Ama biraz hurdaydı.Arabaya atlar atlamaz annem gaza bastı ve doğruca evden uzaklaşmaya başladık.Yolda dayanamayıp onlara:
''Bu da ne demek şimdi, nereye gidiyoruz biriniz konuşun hadi!'' dedim.Biraz kaba olmuştu.Anneme daha önce hiç böyle sert konuşmamıştım.Fakat şu anda bunu düşünecek durumda değildim.Marcus bana:
''Şimdi sakin ol Arthur, sana her şeyi anlatacağım'' dedi.Anlatacağı şeyi dört gözle bekliyordum.Ona:
''Ne anlatacaksan hemen anlat yoksa çıldıracağım'' dedim.Gerçekten de çldıracak durumdaydım.Marcus hemen anlatmaya başladı:
''Evinize sen evden çıktıktan sonra bir minotor saldırdı.Evi hemen boşaltmak zorunda kaldık ve seni saatlerce aradık, seni şükürler olsun ki bulduk, şimdi çok seveceğin bir yere gidiyoruz'' dedi.Minotor mu?Çok seveceğim mi?Uzun bir süre sonra ıssız bir tepeye geldik.Çevreden binbir türlü canavarın sesleri yükseliyordu.Ardından bir yerde durduk arabadan indiğimde karşımda ki tabelada ''MELEZ KAMPI'' yazıyordu.Annem:
''Sen beni hiç merak etme Arthur, benim kalacak yerim var senin yeni evin artık burası'' dedi.Bu da ne demekdi ki şimdi?Marcus:
''Arthur burası Melez Kampı burası artık senin yeni evin gel benimle'' dedi.Ardından anneme sarılıp Marcus'la tepeden aşağıya doğru yürümeye başladık.Tepeden aşağıya indiğmizde karşımda çok güzel bir manzara duruyordu.Bu manzara karşısında ağzım açık bekliyordum.Herhalde ordan birisi beni görürse beni aptal birisi sanacaktır diye düşündüm içimden.Marcus:
''İşte...'' dedi.O pekde hayran olmuşa benzemiyordu.Onun daha öncede burada yaşadığı bakışlarından belliydi.Çok kararl bakıyordu.Ona:
''Vayy canına!!'' dedim.O anki suratımdaki ifadeyi görmek isterdim.Eminim ki çok komik görünüyordum.Sonra kampın içine doğru yürümeye başladık.Bir voleybol sahası vardı.İçinde keçi sakallı ve keçi toynaklı birileri oynuyordu.Bunu görünce çok şaşırmamıştım.Çünkü Marcus kampa girdiğimizde ayaklarını çıkarmıştı.Kıllı keçi ayakları onda çok komik duruyordu.Boynuzlarıda daha yeni çıkıyordu.İçimden galiba büyüme zamanında diye tahmin ettim.Benim ergenlik çağımda olduğum gibi.Ardından Bir eve doğru ilerledik.Evin verandasında bir adam duruyordu galiba sakattı.Sandalyesine oturmuş bir içeçek yudumluyordu.Yanına gittiğimizde:
''Hoşgeldin Arthur'' dedi.İsmimide nerden biliyordu acaba?Bende ona ismini sorarcasına:
''Merhaba Bayy ...?'' dedim.Sanırım bu kamptan o sorumluydu.Çünkü çok bilge birisi gibi duruyordu.Ardından bana:
''Bay Carter fakat sen bana Carter diyebilirsin, çünkü kamptakiler bana böyle hitap ederler'' dedi.Demek ismi Carter'dı.Ben onun ismini Antik Yunanca bir şeyler olacağını sanmıştım.Fakat ismi günümüz ismilerindendi.Ardından ona:
''Ben neden burdayım Bay Carter yaniii Carter?'' dedim.Bu soruma gülümsedi ve konuşmaya başladı:
''Gel otur!'' dedi.Ardından konuşmaya başladı.Bana bir melez olduğumu ve buranın bir Melez Kampı olduğunu.Buranın güç sınırları olduğunu ve buraya hiç bir canavarın biz izin vermediğimiz sürece giremeyeceğini söyledi.Ardından benim babamın bir Tanrı olduğunu söyledi.İşte buna çok şaşırmıştım.Babamın ben doğmadan önce öldüğünü sanıyordum ama öyle değildi.Babam hala yaşıyordu ve bir ölümsüzdü.Sonra benim Hermes klübesinde kalacağımı ve babamın beni çocuğu olduğumu kabullenene kadar orda kalacağımı söyledi.Hermes klübesi acaba nasıl bir yerdi?acaba beni nasıl karşılayacaklardı?Bana nasıl davranacaklardı?Bu soruların cevabını zamanla öğrenecektim.Fakat aklımda bir soru daha vardı ki bu en önemli soruydu.Benim babam kimdi?Marcus bana:
''Hadi gel seni Hermes Klübesi'ne götüreyimde yeni klübe arkadaşlarınla tanış, onlarla iyi anlaşmaya bak çünkü senin baban Hermes'te olabilir.'' dedi.Marcus sözünü bitirdiği anda Bay Carter:
''Arthur kendine dikkat et yemekte görüşürüz'' dedi.Ardından Marcus'la geçici klübeme doğru ilerlemeye başladık.Klübeme girdiğimde herkes şaşkınlıkla bana bakıyordu.Bunda şaşılacak ne vardı ki işte yeni klübe arkadaşınızdım.Kimse bir ''Merhaba!!'' bile demediğinden bu duruma çok kızmıştım.Hemen boş bir yatak bulup valizimi üstüne koydum, ardından giysilerimi dolabıma yerleştirmeye başladım.Giysilerimi dolaba yerleştirdikten sonra klübemden dışarı fılarım ve en yakın ve tek arkadaşım Marcus'u aramaya başladım.Kamp'ta bir çok yer vardı.Fakat şimdi bu kadar çok yeri gezmenin sırası değildi.Ardından Marucus'u Voleybol Sahası'nda voleybol oynarken gördüm ve yanına doğru ilerleyip:
''Heyy!!Heyy!!Marcus'' dedim ve kafasını ani bir şekilde bana doğru çevirdi ve gülümsedi.Tam o sırada Marcus'un tarafına gelen bir top sayı oldu ve Marcus'ların takımı maçı kaybetti.Marcus şimdi bana kızgın bir şekilde bakıyordu.Ben olsaydım bende çok sinirlenirdim.Ardından Marcus bana hakaret edercesine:
''Hey!!Sen burada ne arıyorsun?Senin klübende olman gerekmiyor mu?Hem senin yüzünden maçı kaybetttik'' dedi ve hmene ona cevap verdim:
''Klübemde bir kişi bile bana ''Merhaba!!'' demedi bende giysilerimi dolabıma yerleştirdikten sonra seni aramaya çıkt...'' derken bir borazan sesi duydum.Marcus bana bu borazan sesinin neden geldiğini açıklarcasına:
''Şimdi yemek vakti haydi benimle gel!!'' dedi ve onun arkasından Yemek Gazinosu'na doğru yol almaya başladım.Yemek Gazinosu'nda binbir türlü çeşit yemek vardı.Hem sevdiğim yemeklerden vardı, hem de sevmediklerim.Yemekler müthiş görünüyordu.Ardından hmene kendime bir sürü yemek aldım ve masama geçerken Marcus bana:
''Heyy!! Art ne yapıyorsun?Tanrılara adak sunman gerek hadi gelde benim yaptıklarımı tekrar et'' dedi ve Ateş'e yemeğinin bir kısmını Adak olarak sundu ve içinden bir şeyler mırıldandı.Bende onun yaptığı gibi yemeğimin bir kısmını Ateş'e adak olarak sunduktan sonra masama doğru geçtm ve yemeğimi yemeğe başladım.Herkesin yemeği bittikten sonra Kamp Ateşi'nin başında toplanacağımız belirtildi.Tam o sırada Carter yanıma gelip:
''Heyy!!!Arthur istersen klübene gidip dinlenebilirsin, bu günün şokunu görünüşe göre daha atlatamamışsın'' dedi.Carter haklıydı.Hala şoku atlatamamıştım.Ardından Carter'i onaylayarak:
''Peki Carter'' dedim.Arıdndna klübeme doğru ilerlemeye başladım.Klübeme girdiğimde her yerin kirli olduğunu gördüm fakat benim yatağım daha yepyeni gibiydi.Hemen dolabımdan aldığım pijamalarımı giyip yatağıma girdim ve kendi kendime şunları söyledim:
''Acaba daha neler olacak?Acaba kampa alışabilecek miyim?Acaba annem olmadan yaşayabilecek miyim?'' derken uyuya kalmışım...