Geniş, yeşil alanlarla dolu İrlanda’da doğdum. Babam, doğumum sırasında annemin vefat ettiğini söylemişti daha üç yaşımdayken. Sürekli olarak insanlardan uzak tutarak büyüttü beni, İrlanda’nın tenha köylerinden biri olan Belfast’ta küçük bir dağ kulübesindeydik…
Çok erken yürümeye ve konuşmaya başlamışım babam için en keyifli dönemlerimizi yaşadığımıza eminim. Kendisi bir arkeologtu. Bana annemin doğumum sırasında öldüğünü anlatışını büyük bir metanetle karşılamamdan sonra bana okuma yazma öğretmeye başladı. Bu sırada dövüş derslerimizde devam ediyordu. Altı yaşımda hedefini şaşan bir okum bile olmadığına sizi temin ederim. Derken artık okula başlamak zorunda kaldım ve her şey o zaman yavaş yavaş kötüye gidiyordu. Diğer arkadaşlarımdan farklı olarak bazı şeyler
yapabiliyordum.
Şöyle ki;
Okula başlayalı daha bir ay olmuştu, benim gibi yeşil gözlü fakat benden farklı olarak kısa küt saçları olan Abby’le çok iyi arkadaş olmuştum. Babamın sürekli uyarmasına rağmen o gün Abby’e ne yaptığımı göstermek istedim ve tuvalette, yolda gelirken avucuma sıkıştırdığım yaprağı gözünün önünde havalandırdım. Endişelendi, korktu ve bağırarak kaçmaya başladı benden. Güzel ülkem maalesef cadılıkla ilgili geçmişi pek iyi sonuçlar doğurmamış. Birkaç kişiye söylemiş sınıfta ve tüm sınıf benimle ‘’ucube ‘’ diye dalga geçmeye başlamıştı. Ağladım, ağladım… Derken sinirlerime hakim olamadım ve hıçkırıklarım arasında tüm sınıfta bir yaygaradır koptu, her şey uçuşuyordu.
Okulun temizlik görevlisi Maggy beni tuttuğu gibi kolumdan dışarı çıkardı ve o hızla eve koştuk. Babama durumu anlattı ve babam can havliyle yanına ne alabildiyse doldurdu küçük bavulumuza ve arabamıza atlayıp hızla köyümüzden ayrıldık.
Maggy Müdire hanımın beni fark ettiğini ve peşimizde olduğunu söyledi, anlam verememiştim. Maggy neden bizimle geliyordu?
Derken babam bana, benim özel bir çocuk olduğumu ve bir daha kimseye kendimle ilgili bir şey anlatmamamı öğütledi.
Sahte pasaportlar eşliğinde gemi yoluyla önce Türkiye’ye ordan da Mısır’a geçtik ve babamın yakın dostu Aziz Bin Velid amca ile yaşamaya başladık.
Ta ki ben 15 yaşıma gelinceye kadar. Artık yeteneklerim gözle görülür bir hal ve kontrol almıştı. Babam’ın gizli ilimlere merakı sebebiyle çok yol kat etmiştim, ta ki o gün gelene kadar.
Bizi buldular.
Ve babam beni Aziz amcaya emanet edip çatışmanın içine daldı. Yine kaçış, bu sefer babamsız.
Ağladım, beni bırakmasını istemedim… Tüm çırpınışlarıma rağmen o çöl arabasının arka camından Maggy ve babamın nasıl hunharca katledildiklerini gördüm.
Ve o katilleri bulacağıma o gün yemin ettim, tek bir damla yaş akmadan gözlerimden.
Aradan 6 uzun yıl geçti. Aziz amcayla Amerika’ya taşındık o günden sonra. Bir depoda kalıyorduk.
Hem ben çalışmalarıma devam edebiliyordum hem o Hititler üzerine çalışmalarını yazıyordu. Yine buldular bizi ve Aziz amca, artık onunla ve burada kalamayacağımı söyledi.
Babam bana bir kutu bırakmış, içinde bir günlük ve Maggy ‘den bir haritayla. Birde üzerinde üç tane ay konumunun simgesi olan bir yüzük var. Onu pek anlamlandıramadım. Haritayı aldım ve yola koyuldum.
İşte buradayım, beni aranıza kabul eder misiniz?