Bugün her zamanki gibi erkenden uyanıp yatağımdan kalkıp üzerimi giyindim. Çok güzel bir gün beni bekliyordu. Bu günümü tamamen okçuluk alanında geçirmeyi planlıyordum. Ok atmak beni mutlu ediyordu. Her şeyim hazır olduğunda kulübemden çıktım ve okçuluk alanının yolunu tuttum. Hava sanki bugün ne yapacağımı biliyordu. Gerçekten tam istediğim bir hava vardı. Bu güzel havayı içime çeke çeke okçuluk alanına vardım. Sabahın körü olduğundan hiç kimse yoktu. Bu daha da iyiydi. Hemen kolyeme bastım. Kolyem altın sarısı bir yay-ok takımına dönüştü. Takımı elime aldım ve hedef tahtasının karşısına geçtim. Okumu yayıma gerdirdim ve hedef tahtasına nişan alarak oku fırlattım. Ok bana itaat ederek tahtanın ortasına isabet etti. Tam on ikiden vurmuştum. Bu artık çok klasik olmuştu. Hiç ıskalamıyordum. Ok çantamdan bir ok daha aldım. Okumu yayıma gerdikten sonra tam atacakken birinin beni izlediğini fark ettim. Hışımla arkamı döndüğümde girişte sessizce duran Hephaistos kızı Elena'yı gördüm...