Sabah kahvaltısından sonra yapacak hiçbir işim yoktu hava güneşliydi ama kulübeye dönüp, kendimi yatağa atıp, Shakeaspeare'den Othello'yu okumak dışında hiçbir planım da yoktu. Tam kulübeye dönmüştüm ki arkamdan eğlenceli bir ses ''Heleeeeen'' diye seslendi. Ah Tanrım.. Başımı eğerek arkaya döndüm Carrie güneş gözlükleri, şapkası ve plaj çantasıyla yanıma doğru geliyordu. ''Carrie yoksa elindeki plaj çantası mı ?'' diye sordum. Gözlüklerini çıkararak ''Evet şekerim. Sen ve ben plaja gidiyoruz. Apollon beni seviyor sanırım.'' kıkırdayıp devam etti.''Hem Afrodit kızları çoktan güneşlenmeye başladılar bile. Kışın ortasında böyle hava bulmak çok zordur ve biz çok şanslıyız ki..'', sözünü keserek ''Ah Carrie pek güneşlenme havamda olduğumu sanmıyorum.'' dedim. ''Hadiii ama Heleen ! Böyle bir günü kulübede tıkılıp kitap okuyarak geçiremezsin. Hem bak en fazla iki saat.'' İnanmamışcasına gözlerimi devirdim. ''Tamam belki iki saat daha. Ama tabi sen ne zaman istersen o zaman geri döneriz.'' Carrie çok istekliydi ve onu asla kıramazdım. ''Peki, tamam. Gidelim ama çok kalamayız şekerim haberin olsun. Dönünce yapacak işlerim var.'' Carrie zıplayarak ''Anlaştık şekerim. Hadi hazırlan ben burada bekliyorum'' Güneş gözlüklerini takıp etraftaki melezlere el sallayıp cilve yaparken arkamdan ''Güneş kremini almayı unutmaa Helen!'' diye seslendi.