Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Méll Lorelei Asley

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Shylâ Fackrell
Küçük Tanrıça
Küçük Tanrıça
Shylâ Fackrell


Mesaj Sayısı : 102
Kayıt tarihi : 06/12/10

Méll Lorelei Asley Empty
MesajKonu: Méll Lorelei Asley   Méll Lorelei Asley Icon_minitimePtsi Ara. 06, 2010 6:15 am

“Yo también te quiero mi vida Te quiero mucho mi querida y te extraño mucho, hasta daría mi alma para estar a tu lado, eres todo para mí, mi corazón.”

Ofelya, gözlerinden akan yaşlara aldırmadan babasının annesine yazdığı mektubu okumaya devam etti. Bembeyaz, kâğıdın üzerinde tüy kalemle yazılmış inci gibi yazıları okumak acı olduğu kadar mutluluk vericiydi. Mektup’un okulun bitiminden sonra yazıldığı çok açıktı. Aslında açık olmasa da tahmin edilebilir bir durumdu bu.

Mektup’a dalmış belki de duyguların en yoğun olduğu bir zamanda, kapının vurulmasına bir anda çok sinirlendiğini hissetti. Böyle zamanları sadece kendine saklamak isterdi. Fakat mektup’u kimsenin görmemesi için masasının üzerindeki kitabının arasına koyarak kitap’ı kütüphanesine bıraktı.


“Girebilirsiniz!!”

Kapının tokmağı yavaşça dönmeye başladığında sabırsızlıkla ayaklarını yere vurmaya başladı. Kapıyı çalanın bir an önce içeri girip işini bitirmesini ve kendisini yine yalnız bırakmasını istiyordu.

“Hadi çabuk ol “

Kapı açıldığında içeriye girenin üvey dayısının karısı olması iyice sinirlendirdi. Sinirden dişlerinin birbirine çarpmasına engel olamıyordu. Ailesinin anılarıyla ne zaman baş başa kalmak istese bir bahane ile içeri girerdi. Sanki onlara karşı bir nefreti vardı. Ofelya, çoğu zaman bunu hissederdi. Doğrusunu söylemek gerekirse kendisi de o kadından, hiç haz etmezdi. Hatta çoğu zaman onu dışlardı. Üçüzlerinden ayrılan büyük bir yandı bu.


“Ne istiyorsun yine beni ailemin anılarıyla baş başayken yakaladın defol git buradan”

Saçları, siyahtan kızıla çalan, uzun boylu, etlerinin kemiklerine yapıştığını düşündüğü tiz sesli kadın konuşmaya başladığında sinirlerinin iyice bozulmasına engel olamadı.

“Bende sana meraklı değilim Ofelya, ama burada beraber yaşıyoruz biraz anlayışlı ol”

“Sana konuşmak için izin mi verdim ben defol git diyorum”

“İyi be tamam peki!!!”

Odetta’nın sinirli bir şekilde odadan çıkışını izleyerek büyük bir sevinç dalgasına kapılan Ofelya, kadının arkasından kapıyı sertçe kapayarak kütüphaneye koyduğu kitabın arasından mektubu alarak okumaya devam etti.

Her cümlesi babasının inci gibi el yazısından dökülen her kelime birbirinden anlamlıydı. Ölürken bile birlikte olacaklarını yazarken ne kadar da haklıymış diyemeden geçemedi Ofelya. Mektup bitince yavaşça kitaplarının arasına sıkıştırarak gizli çelik kasasının anagram şeklindeki şifresini açtı ve mektuplu kitabı kasaya bırakarak kilidi yine ama bu sefer farklı bir şifreyle kilitledi. Büyükbabasının bunun en güvenli yol olduğu hakkındaki öğütlerini asla unutmadığından her zaman buna uyuyordu. Kasayı tekrar gizledikten sonra kütüphaneden aldığı büyücü dünyasının en eski yazarlarından birinin kitabını eline alarak okumak için yatağına gömüldü. Kaldığı sayfayı kitabın içindeki ayraçla açarak kitabı tekrar okumaya başladı. Kitap bir ölüm yiyen tarafından öldürülmek üzere olan bir adamın kurtuluşunu anlatıyordu. Annesine ait kitaplardan biriydi bu da. Bu yüzden de İspanyolca yazıyordu. Annesinin ülkesi olduğundan da bu dili çok iyi öğrenmişti Ofelya. Kardeşlerinin de bu dile ayrı bir ilgileri vardı aynı kendisi gibi.


“Prefiero morir de pie que vivir de rodillas.”

Kitaptaki en can alıcı cümle olduğunu düşündü. Bu cümleyi söylemek hele hele de karşındaki kişi bir ölüm yiyense büyük bir cesaret ister demekten kendini alamayarak soluk almadan okumaya devam etti. Merak ettiği olay bu aşağılanmadan sonra ölüm yiyenin ne tepki göstereceği idi. Kitabın en heyecanlı yerinde telefonun çalmasına aşırı sinirlenerek kitabın arasına ayracı sıkıştırdı, yavaş ve sakin bir ses tonuyla telefona baktı.

“Alo Ben Melinda !!! ”


Karşıdan gelen ses her zaman duymaktan hoşnut kaldığı fakat uzun zamandır görüşemediği İspanyol arkadaşına ait olunca bütün siniri bir anda kaybolarak içten bir tebessümle konuşmaya başladı.

“ Hola Rosaliné !!! ”

“Hola Mell !!! “

“ Cómo estás? “

“Gracias ”

İspanyolca başlayan konuşma özlemin de verdiği heyecanla normal dillerine döndü.

“Seni özledim Rosaliné nerdesin şu an “

“Ben de bunun için aradım Mell, hafta sonunda oraya geliyorum bir haftalık bir zamanım var görüşelim diyecektim.”

Ofelya, bunu duyup ta havalara uçtuğunu belirten aynı zamanda çoğunlukla çocukların verdiği bir tepkiyle oleyyyyy diye bağırmasıyla arkadaşı telefonun diğer ucundan gülmesini susturamadı.Arkadaşını güldürmek de her zaman için Ofelya’nın en sevdiği davranışlardan biriydi.Bir anda sevinçten yere düşürdüğü telefonun ahizesini eline aldı.

“Şey özür dilerim Rosaliné çok sevindim de fakat kimseye söz verme bizde kalacaksın itiraz kabul etmiyorum “

Bir iki saniye için oluşan sessizliği “tamam canım haftaya görüşürüz ” diyen sesle bozulması telefonu kapatırlarken bile Ofelya’nın çocukça sevincinin sürmesine neden oldu.Yatağına koşarak okuduğu kitabı eline aldı ve kütüphaneye geri bıraktı.Bir hafta vardı ama yine de her şeyin çok güzel olmasını istiyordu.Yıllardır görmediği arkadaşını görecek olmanın verdiği sevinçle hemen baykuşu Want’ı odasının camına çağırdı.Bu güzel haberi Rosaliné’nin çok sevdiği arkadaşı olan Jenn’e vermeliydi.Gelen baykuşa

“Bekle “

Komutunu verdikten sonra hemen masasına oturarak tertemiz bir parça parşömen’e babasının yazısına benzeyen bir incilikte yazmaya başladı.Bir süre sonra yazmayı bırakınca gördüklerine kendi de inanamadı.Yazacağı birkaç cümlelik haberi tam bir sayfa parşömene birçok duyguyu hatta birkaç küçük anıyı da ilave ederek yazdığını fark etti.

Parşömeni rulo haline getirdikten sonra burnu simsiyah ama geri kalan yerlerdeki tüyleri bembeyaz olan eskiden babasına da ait olan baykuşu Want’ın ayağına bağlayarak


“Jennefir Madaliné Liliana Vieyra’ya gideceksin”

Şeklindeki komutuyla kuşun havalanması bir oldu.Baykuşu yollayınca odasının penceresini kapatarak içeriye kardeşlerini bulup bu güzel haberi vermek için odadan çıktı.

Eskiden açık olan ama temmuz ayında kapattığım sitem için yazmış olduğm bir rp... Asley soyadı sadece bu şekilde bize aitti. Yeniden rp ye dönmeye karar verdim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Athena
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Athena


Mesaj Sayısı : 5210
Kayıt tarihi : 16/08/10

Méll Lorelei Asley Empty
MesajKonu: Geri: Méll Lorelei Asley   Méll Lorelei Asley Icon_minitimePtsi Ara. 06, 2010 7:52 am

Olimpos'ta sadece PJO kurgusuyla ilgili giriş rp'lerini değerlendiriyoruz Mell, üzgünüm. Değiştirmeni bekliyorum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://olimpos.my-rpg.com
Shylâ Fackrell
Küçük Tanrıça
Küçük Tanrıça
Shylâ Fackrell


Mesaj Sayısı : 102
Kayıt tarihi : 06/12/10

Méll Lorelei Asley Empty
MesajKonu: Geri: Méll Lorelei Asley   Méll Lorelei Asley Icon_minitimePerş. Ara. 09, 2010 10:33 am

Hayat her zaman bir farklılık yaratma peşindedir. Bu hepimizin hayatında böyle olmuş bitmiştir. Kimi zaman mutlu, güzel farklılıklar; kimi zamanda son derece kötü ve berbat diyebileceğimiz farklılıklar… Kader ağları her zaman çok acımasızca örmüştür. Ya da bu sadece benim için geçerli.

Evet, kader benim için ağları çok kötü bir şekilde örmüş. Babamı hiç görmedim. Tanıyamadım. Onun hakkında tek bildiğim şey mükemmel biri olduğu. Ama aslına bakarsanız tam tamına sekiz yıldır bir yetimhanede yaşamaktayım. Sekiz yıl önce evimizde çıkan bir yangından beni kurtarmaya çabalarken öldü annem. Sabah gözlerimi hastanede açtığımda, ilk sorduğumun annem olduğunu hatırlıyorum. Doktorlar başımda beklerlerken, annemin en yakın arkadaşı anlattı annemin öldüğünü. Yıkıldım… O an hiçbir zaman ihtiyacını hissetmediğim babama ihtiyaç duydum. Ama yoktu yanımda… Aslında benden haberi bile yokmuş, annemi sıkıştırdığımda söylemişti. Anlaşamamışlar ve ayrılmışlar. Ayrıldıklarında da annem hamileymiş…
“Aman ne güzel” demiştim o gün. Sadece o kadarla kalmıştı ama tepkim. Annemi suçlayamamıştım. Hakkım var mıydı yoksa yok muydu buna da kafa yormadım hiçbir zaman. Annem yetmişti çünkü. Onun varlığı yetmişti bana.

Ve işte şimdi burada bir yetimhanedeyim tam sekiz yıl oldu bu gün. Yetimhanede acıyla geçen her gün, hayata karşı hırslandığımı da hissediyorum. Fakat en çok babamı bulmayı istiyorum. Onun varlığını hissedince rahatlayacağımı biliyorum. Ancak hiç şansım yok…

Pencereden yağan yağmuru izliyorum. Hızla yağan yağmurun altında koşuşan insanlar bu gün hiç zevk vermiyor bana. Gücüm yok bitmiş, tükenmiş durumdayım bu gün…

“ Lâh, Müdür Lafontane seni odasında bekliyor. “

Düşüncelerimi daha doğrusu gözyaşlarımı bölen nöbetçiye doğru başımı salladım olur anlamında. Gözlerimi kurulayarak ayağa kalktım ve onun peşinden müdürün odasına yürüdüm. Kim bilir kaç defa gitmiştim Bay Lafontane’nin odasına. Fakat bu sefer hissettiğim farklı bir heyecan. Odanın önünde nefes aldım ve yavaşça çaldım kapıyı. İçeriden gelen tok ve kalın sesle birlikte kapıyı açarak içeriye girdim.

“ Buyurun Bay Lafontane.Beni çağırmışsınız “

Kelimeler yavaş bir sükûnetle dudaklarımdan dökülürken kalbim küt küt atıyordu nedensiz. Ya da bir nedeni vardı ama ben bilmiyordum. Düşünmeye kafamı yoramayacak durumdaydım aslında. Sabırsızlıkla bekliyordum sadece.

“ Evet, Shylâh, Bu sabah annenin çok yakın bir dostundan senin için yazılmış bir mektup aldık. Bunu açmadan sana vermenin en uygunu olduğuna karar verdim yavrum. Umarım güzel haberler alırsın. Son sekiz yılda bunu hak ettin sen. “

Başımı salladım hızlı hızlı ve uzatılan mektubu şakıyan bir ruhla aldım. Elim mektuba gittiğinde bakakaldım bir süre… Lalihah teyzeden geliyordu. Annemin kardeşi gibi sevdiği arkadaşından…

“İzninizle efendim. “


Jet hızıyla odadan çıktım ve anında kendimi odamda buldum. Nasıl bu kadar hızlı geldiğimin farkına bile varamadım ve yatağımın üzerine oturarak mektuba bakmaya başladım. Aslında açmaya cesaret bulmak için çaba harcamaktaydım. Ne kadar süre geçti bilmiyorum; ancak elimle nazikçe yırttım zarfı ve mektubu çıkardığım anda küçük bir çığlık çıktı dudaklarımdan. Bu tamamen annemin inci gibi el yazısıydı. Ne yani annem ölmemiş miydi? Hayır, bu mümkün değildi. Onun öldüğünden emindim. Birinin oyun oynadığını düşünmek istiyordum ve bunu anlamak için de mektubu okumam gerektiğini biliyordum. Titrek ellerle mektubu okumaya başladım.

“ Benim yumuk yumuk elli meleğim.”

Bu kesinlikle annemdi. Bana tek bir kişi böyle hitap ederdi çünkü. Masallarda hep bu söz geçerdi. Bir oyun olmadığına emindim artık ve bir damla yaş düşürdüm gözümden…

“ Sen şimdi karşımdaki yatağında mışıl mışıl uyuyorsun tatlım. Ve ben sana bazı şeyleri açıklayan bu mektubu yazıyorum. Olurda bir gün ben yanında olmazsam bu mektup on altı yaşında sana verilmek üzere Lalihah’a teslim edilecek.

Eminim şimdi şaşkınsındır, bu gerçekleri merak ettiğinden de eminim bebeğim. Tatlım senin baba’nın senden haberi var. Fakat bizim birlikte olmamız imkânsızdı bir tanem. Baban bir Tanrıydı meleğim. Biz.. yani ben babana aşık oldum. Bir süre sonra da daha hamile kaldım. Fakat dediğim gibi imkansızdık meleğim... Bu yüzden ne bana ne de babana kız bebeğim. Biz her zaman senin iyiliğini istedik. Baban bizimle olmasa da her daim seninleydi. Seni korudu, kolladı sadece sen fark etmedin. Ve eğer bu mektubu okursan tatlım. Senden tek bir isteğim var. Baban seni bulmadan onu bulmaya çalışma. Bu senin açından çok fazla tehlikeli olur miniğim.

Lütfen bu konuda bana söz ver. Bir mektup’a bile olsa söz ver miniğim…

Seni çok seven annen
Jennifer “


Mektubu defalarca okumama rağmen hiçbir şey anlamamıştım açıkçası. Ve aklımda dönüp duran tek şey tehlike kelimesiydi. Babam hep benimleyse beni koruyacaktır zaten ne tehlikesinden bahsediyordu annem.

Aslında babamı bulmayı istiyordum. Babamı bulup anneme söylediği yalanın hesabını sormak istiyordum. Tanrılar gerçek değildi çünkü. Hiçbir zaman da olmamıştı... Yani ben böyle düşünüyordum. Ama aklımda karışmaya başlamıştı.

Ve ben o mektuba söz verecekte değildim. Çünkü asla korkmazdım tehlikeden. Son sekiz yılda kim bilir ne badireler atlatmıştım. Babamı bulurken yaşayacaklarım vız gelirdi bana. Kararlıydım babamı arayacak ve bulacaktım. Ve o da isterse artık onunla yaşayacaktım. İstemezse de kendime yeni bir hayat kuracaktım…

Bu düşünceyle saatin kaç olduğuna aldırmadan, bir çanta hazırladım ve yetimhaneden çıkarak, babamı bulmak yolundaki ilk macerama başladım…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Athena
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Athena


Mesaj Sayısı : 5210
Kayıt tarihi : 16/08/10

Méll Lorelei Asley Empty
MesajKonu: Geri: Méll Lorelei Asley   Méll Lorelei Asley Icon_minitimePerş. Ara. 09, 2010 11:00 am

Rp puanı: 90, tebrikler.


/Admin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://olimpos.my-rpg.com
 
Méll Lorelei Asley
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Karakter :: Karakter Oluşturma :: Rp Puanı Belirleme-
Buraya geçin: