Koşarak Elsiyum tarlalarına gittim. Luke'u bulmam gerekiyordu. Neyse ki dünyada yaşamış çok fazla iyi insan olmadığı için onu hemen bulabildim.
"Luke! Sen titanla tanıştın. Söyle bana, tanrılardan daha mı iyiydi?" diye sordum. Luke şaşırmıştı.
"Ah, hayır! Kız senin zihnini bulandırmaya başlamış bile! Bunu aklına bile getirme. Kronos'la tanıştığımı kendin söyledin, o halde bana güven, titanlar tanrılardan çok daha kötü. Evet, tanrıların mükemmel olduklarını söylemiyorum ama titanlardan çok daha iyiler, güven bana" dedi. Ben bunu Kronos'a katılmak için sormuyordum ama. Aklımda yeni bir plan vardı.
"Sana çok önemli bir şey söylemem gerekiyor" dedim ve Luke'u çekiştirerek tekrar babamın sarayına getirdim. Babam ve Nico'da taht salonunda oturuyorlardı.
"Baba! Bana durumundan memnun olup olmadığını söyle!" dedim. Babam şaşırmıştı.
"Durumumdan çok memnunum. Çok yetenekli çocuklarım ve anlayışlı bir karım var" dedi.
"Onu kast etmiyorum. Olimpos'ta bir taht istemez miydin? Olimpos'ta yaşamayı, en az diğer tanrılar kadar çok saygı görmeyi?"
Tabi babamda isterdi bunu.
"E,evet. Ama nereden çıktı bu şimdi durup dururken?" dedi.
"Bir fikrim var. Ama önce öğrenmem gereken şeyler var. Baba, eğer bir tanrının tüm güçlerini alırsak, ona ne olur?” diye sordum. Hepsi bana döndüler.
“Bunu neden soruyorsun?” dedi Nico.
“Bana cevap vermelisiniz. Sanırım elimde hem babamı Olimpos’un baş tanrısı yapabilecek, hem de şu Kronos sorununu tamamen çözecek bir bilet var”
Tabi bu fikir Nico’nun hemen sırıtmaya başlamasına sebep oldu. Düşüncesi bile çok güzeldi. Eğer Olimpos’taki en küçük tanrının çocuğuysanız bile Hades’in çocuklarından çok saygı görürsünüz. Bizim yerimizde olmadan hiçbir melez bu düşünceleri anlayamaz. Dolayısıyla kendinizi boşuna zorlamayın, sizin için hiçbir anlamı yok.
“Bunu nasıl yapacaksın?” diye sordu Luke. O da bizim için yaşamanın ne kadar zor olduğunu biliyordu.
“Önce cevap vermeniz gerekiyor”
“Tanrı yok olur. Ölümsüzse bile unutulur. Doğa Tanrısı Pan’ı düşün. Onlardan geriye pek bir şey kalmaz” dedi babam.
“Kronos’a katılmış gibi yapacağım ve en sonunda daha o canlanmadan bir şekilde onun güçlerini alacağım” dedim. Birden herkes sessizleşti. Sonra da Luke dahil hepsi gülmeye başladı.
“Gerçekten Kronos’un yanına katılmış numarası yaptığın zaman onun gibi düşünmeye başlamayacağını mı sanıyorsun?” dedi Luke.
“Düşüncelerimi koruyabilirim. Kronos canlanmadan onu yok edebilirim. Sizde yardımcı olursunuz. Hem içerden bir ajanınızın olması daha iyi olmaz mı?”
Babamın içten içe bana hak verdiğini biliyordum. Babamın ve herkesin. Ama nedense bir türlü ikna olmuyorlardı.
“Her şeyi yapmış olsan, Kronos’un iç işlerine karışıp güvenini kazansan bile onu nasıl yok edeceksin? O senin bedenine girmeden ve öyle olduğu zamanda kendini feda etmeden Kronos’tan kurtulamazsın” dedi Luke. Bunu ondan iyi kim bilebilirdi ki? Babamın verdiği parmağımdaki kurukafa şeklindeki yüzüğü çıkarttım. Sonra da onu yeni kılıcım Kıyamet’e çevirdim. Onu açtığım anda etrafımızda simsiyah ruhlar ortaya çıktı. Nico olduğu yerden sıçradı.
“Lanetli silah bende. Kronos’u kesinlikle yok edebilirim” dedim. Babamın kaşları çatılmıştı.
“Bu çok tehlikeli Stella. İzin veremem” dedi babam. Canım babamın endişesini anlıyordum. Ama bunu yapmak zorundaydım! Başarmalıydım!
“Sen bana bırak baba. Bunu başarabilirim” dedim. Babam bana sarıldı ve içini çekti. Benim gitmemi istemediğini biliyordum.
“İzin vermek istemiyorum. Ama senin zaten benden izin istemediğini de biliyorum. Sen hep başının dikine gidersin. Kendine dikkat et kızım” dedi. Ah, canım babam!
“Söz veriyorum babacım” dedim.
Nico’da elini omzuma koydu.
“İstersen sana yardımcı olabilirim” dedi gülümseyerek.
“Gerek yok Nico. Seni de tehlikeye atmamalıyım” dedim. Babam beni bırakınca Nico sarıldı.
“Kendine iyi bak abla” dedi. Gülümsedim.
“Teşekkür ederim kardeşim”
Babam ve Nico’nun bana sarılması gayet doğaldı ama beni en çok şaşırtan şey Luke’un da bana sarılmasıydı!
“Kendine dikkat et” diye fısıldadı o da. Neden herkes bana çaylak melez muamelesi yapıyordu ki? Ben ne zamandır kahramanlıklar yapıyordum, neden şimdi bana çömezmiş gibi davranıyorlardı?
“Bunu başaracağıma inanın lütfen” dedim hepsine genel olarak.
Bu benim giriştiğim en önemli görev olacaktı. Bakalım Lucy olmadan altından kalkabilecek miydim?