Korkunç bir şekilde bağıran çiçeğe bir kez daha baktım. Niye bağırdığını bir türlü anlamamıştım.
''Niye olabilir! Bu kadar kişi başımda durduğu için!'' diye inledi çiçek. Birden bunu sesli söylemediğim aklıma geldi.
''Ah, saçmalama, sen Demeter çocuğusun, tabii ki bitkiler seni duyabilir, siz de biraz kulağınızı açsanızı bizi duyabilirsiniz!'' Şaşkınlıkla herkes birbirine bakıyordu.
''Düşüncelerimi okuyor.'' diye açıkladım kardeşlerime biraz kokrarak. Bu bitki beni iyice korkutmuştu. Bu arada yeni kardeşlerimiz, burada daha yeni olup şu ''özel'' şeylerini yeni gördüklerinden bitkiyi inceliyorlardı. Biraz alıngan bir bitkiydi doğrusu. Büyük bir kızgınlıkla silkelenmişti, Delmira ve Anna yapraklarının altını, taçyapraklarını kaldırıp incelemieyi böyle kestiler ancak.
''Sen nereden geldin ki?'' diye sordu canım kardeşim. Eh, biraz mantık da iyiydi.
O anda bitki resmi bri şekle büründü. Sahiden, gövdesini dikleştirip boğazına temizlediğine yemin edebilirim.
''Mevsimlerin ve Anne Sevgisinin Tanrıçası sayın Demeter tarafından, dört kızı ve tek oğluna hediyedir.'' dedi. Böyle resmi bir dile alışık olmayanlar -başka Harexis- esnediler.