Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 KimHyunLee.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Kim Hyun Lee

Kim Hyun Lee


Mesaj Sayısı : 41
Kayıt tarihi : 05/11/10

KimHyunLee. Empty
MesajKonu: KimHyunLee.   KimHyunLee. Icon_minitimeÇarş. Ara. 01, 2010 1:20 am

Neden öğrencilerin okul hayatları boyunca uyku hormonlarımı en etkili olduğu zamanlarda sıcak yataklarını terk edip soğuk sıralarda öğrenim görme gibi bir işkence çektirildiğini bilmiyorum.
Hem ben böyle yapınca sanki yatağımı aldatıyormuş gibi hissediyorum.
Ama gerçekler acıdır bunu üzerimdeki beyaz örtüyü kaldırırken ve ayağımın soğuk ahşap renkteki parkeye temas etmesine izin verirken daha da iyi anladım. Yatağımın sağ tarafındaki küçük banyoma doğru ilerledim. Çeşmeyi açtığımda akan berrak suyu ellerimin arasına aldım ve yüzüme çarptım.
Kendime gelmeme yardım etti. Banyodaki işim bittikten sonra okul kıyafetlerimi üzerime geçirdim.
Bugün olması gerekenden daha fazla bir sessizlik vardı evin içerisinde.
Şimdiye kadar çoktan koridorda topuk seslerinin çınlaması gerekirdi.
Ya da anne ve babamın sürekli olarak yüksek sesle yaptığı ve bölünmemesi gereken önemli telefon konuşmaları başlaması...
Bakın, biz normal bir aile değiliz aslında. Babam, Jong Woon Lee, Kore’de önde gelen, önemli bir şirketin CEO’su… Fakat biz New York’ta yaşıyoruz ve şirketin NY şubesinin işlerine bakıyoruz bir süredir. Pardon, o bakıyor. Tek ve tek başına. Asla işlerine karışılmasına izin vermeyen, sert, disiplinli, duygusuz ve işkolik bir adam o. Annemse aklı fikri modada olan kıyafetler, takılar, makyaj ve bunun gibi şeylerden başka hiçbir şey bilmeyen bir mağaza mankeni gibi. Ha Ni Lee… Ve bu New Yorklular’a yabancı gelen adı tüm New York’a hatta tüm avrupaya tanıtma çabasında. Başarısız da değil. Şimdiden okadar ünlü ki… İşte bu ünü Kim Hyun adında zavallı, ‘gözleri ve saçları zeytinden olan’ oğlunu unutmasını kolayca sağlıyor. Hep düşünüyorum… On yedi yıl önce tanışıp nasıl bir çocuk yapmayı becerebildiler ki? Düşüncelerimi bir yana bırakıp gerçekle yüzleşmek için kapıya doğru attığım ilk adımla odanın içi kapının iki kez ardı ardına tıklatılması ile doldu. Kapıdakine cevap vermeden birkaç adımdan sonra kapının kolunu tuttum ve aşağı doğru indirdim. Birkaç saniye sonra evimizdeki yardımcıyla yani aslına bakarsanız aile fertlerim için o evin hizmetçisi ama aynı zamanda yine benim aile fertlerim hizmetçi kelimesinin kaba olduğunu düşündükleri bu yüzdende onu evin yardımcısı olarak tanıttıkları Sara.
Benim içinse bir abladan ya da bir arkadaştan farkı yok.
En azından yüzünü anne ve babamdan daha çok gördüğüm bir arkadaş.
“Günaydın Kim. Kahvaltı hazır anne ve baban aşağıda kahvaltı için seni bekliyor.”
“Peki.” dedim, sonrada iki katlı evimizden parlak merdivenlerinden aşağı doğru inmeye başladım. Hızlı olsam iyi olur sonuçta ailemle kahvaltı etmem güneş tutulmasının yüzyılda bir gerçekleşmesi gibi bir olaydı.
Son basamağı da indikten sonra anne ve babam masada yerlerini almış beni bekliyorlardı. “Hadi ama Kim seni bekliyoruz tatlım.” diyen sesi çınladı annemin.
Masaya oturduğumda herkesin üzerinde bir gariplik vardı sanki.
“Eee, okul nasıl gidiyor?”
“Çok iyi.”
“Umarım öyledir Kim!” Sert bakıyordu ve benden daha iyisini bekliyormuş gibi gözlerini kıstı ve devam etti.
“Biliyorsun en iyisini yapmak zorundasın! Sonuçta bizde senin için çok şey yapıyoruz!”
Tabi ya! Bir iki saniyeliğine unutmuşum babacığım benim için ne kadar çok iyilik yaptığınızı. Kahvaltının geri kalan dakikalarında masada kimse konuşmadı.
Ta ki annemi New York’ un ünlü moda dergilerinden biri için çalan telefonu mutlu aile tablomuzu bozana kadar.
Ne tablo ama değil mi?

***

Büyük ve küçük ağaçlar ve sonra yine büyük ve küçük ağaçlar…
Okuduğum okul hani şu bildiğiniz filmlerde olur ya kolejli çocukların havalı ve bol paralı hayatları işte bu büyük ve küçük ağaçlardan oluşan yan taraftaki küçük bir ormana benzeyen ağaç topluluğu o koleje yaklaşmanın verdiği en büyük uyarıydı.
Aslında okula girişim hiç onlar gibi olmadı.
Şu filmlerdeki gibi olur ya fonta ki garip müzik hızlanmaya başladığında, lüks bir arabanın kapılarını üzerinde gereksiz garip kıyafetler olan o adam açar ve içeriden çıkanın önce bir ayağını uzatarak üzerimde tek bir çizik bile olmayan ayakkabısını seyircilere gösterin falan…
Eğer okulumda bir gün vakit geçirirseniz pek de öyle olmadığı görürsünüz.
Araba durduğunda üzerinde gereksiz o garip kıyafetlere benzer bir kıyafetle araba kullanan şoförüme döndüm. “Teşekkürler Dan.”
Tam kapımı açmaya niyetlenecekti ki onu durdurdum.
“Lütfen ama kapımı kendim açabilirim değil mi?” Bu onunla aramızda neredeyse asırlardır geçen bir konuşma gibiydi. O her seferinde kapımı açmak ister ama bir şekilde aynı şimdi ki gibi engel olurum. Şimdide Dan'e veda etmek için
Açtığım kapının içerisine doğru eğildim.
“Yarın görüşürüz.” Dan önce durdu, şimdiye kadar cevap vermesi gerekirdi. yani en azından daha önce öyle yapardı.
“Babana hiç benzemiyorsun Kim.” Aynadan bana doğru bakıyordu sanırım.
Biraz buruk ta olsa gülümseyebildim. Kapıyı kapattım ve oda yoluna devam etti.
Evet Dan, babama benzemiyorum. Ona iyi ki benzemiyorum.
Bunu kendi kendime söylerken bile rahatsız oluyordum ama babamın gökten inmiş bir melek olduğu söylenemezde ama boş verin gitsin.
Bilirsiniz bazen aileler ve çocukları uyum içinde olamaya biliyor.
Bu arada size daha önce hiç okulla ilgili bir itirafta bulunmuş muydum?
Peki, tamam o zaman şimdi bulunuyorum. Okulda pek sevildiğimi söyleyemem.
Pek değil de sevildiğimi bile söyleyemem sanırım.
Ve tabi insanlar sevmedikleri biriyle de arkadaş olmak istemiyorlar.
Anlayacağınız sevgi ve arkadaş katıksız olarak yetiştirildim.
Ve tabi duruma inek olarak görüyor olmam da çabası.
Birde yetmezmiş gibi okulda çoğu etkinlikte birinci olmuşluğum var.
Anlayacağınız hani yine o filmdeki inek tipli öğrenci vardır ya işte onlardan biride benim.

***

Hayal kırıklığı insanların beklide en zayıf, en kırılgan ve görünmez olmak istedikleri zaman. Aslına bakarsanız şuan hissettiğim duyguyu uzun zamandır yaşıyordum.
Annemin yedi, sekiz, dokuz, on, on bir, on iki, on üç, ön dört, on beş, on altı ve on yedinci yaş günümü unuttuğundaki gibi. Babamın okuldaki ortalamamla ilgili sürekli olarak sorular sorduğundaki gibi. Ve hayatımın her gününü onlar için anlamsızca yaşadıktan sonra hayal etmenin iyi deneyimler kazandırmağını tekrar gözüme çarptı. Kimya dersindeydik. Babam tarafından çağrıldığımı söyleyen bir görevli girdi kapıdan içeri. Babamla karşılaştığımızda annem ile bana bir sürprizleri olduğu söyledi. Anlam veremedim önce. Anne ve babam bana son sürpriz yaptıklarında altı yaşımdaydım.
Daha sonra babam minik bir seyahate çıkacağımızı söyledi. Evdeki tüm eşyalarımı hazırlamışlar.
Ve son olarak babamın özel uçağına tıkıldığımda anlamalıydım.
Şimdi siz ne saçmaladığımı merak ediyorsunuz değil mi?
Size sadece beş dakika önce babamın beni yolcu ederken söylediği ve beş dakikadır da beynimde sürüp giden o cümleleri söyleyeyim.
“Biliyorsun Kim ben Kore’de doğdum ve bugünlere kadar da geldim.
Annenle düşündük ki, orada bizden, arkadaş ortamından uzak bir eğitim alman kafanı derslerini vermene yardımcı olabilir. Bu yüzden seni yatılı bir okula yazdırdık. Ayrıca biliyorsun çocuk gelişimiyle ilgili uzmanlar bunu öneriyor.”

Kahretsin baba o uzmanlar sana çocuğunu sevmeyi de öğretebilir mi?
Benim o uzmanların önerilerine değil size ihtiyacım var. Yedinci yaş günümden itibaren diğer doğum günlerimde yanımda olmanıza, tüm fotoğraf karelerine sığdırılmanıza ihtiyacım var. Kafamı uçağın camına yasladım ve damlaların cama çarpıp süzülüşünü izledim. Hayatım daha kötüye gidemez artık derken, birden acı bir bağırış duydum, uçağı dolduran o kulak tırmalayıcı sesi ve bana armağan edilen karanlığı kucakladım…

***

Gözlerimi açmaya çalıştım. Kendimi garip hissediyordum ve nedenini bilmediğim bir korku vardı içimde. Ayakta olduğumu ve sert bir zemine bastığımı anlayabiliyordum.
Tereddütle gözlerimi araladım. Gördüğüm yer hani olur ya meclis toplandı odaları gibi işte orayı andırıyordu. Tabi şimdikilerden biraz hatta asırlar önceki görüntüleri gibiydi. Belki de şuan hayal ettiğinizden çok daha göz alıcı ve gösterişli duruyordu.
Bir kadın orada durmuş bana bakıyordu.
Bir anda parçaların yerine oturduğunu hissettim son hatırladığım uçakta kaza geçirmiş olmamdı.
İçimin çılgın bir fikirle dolduğunu hissettim. Cennet falan mıydı burası?
“Merhaba Kim biliyorum şaşkınsın ama korkmana gerek yok. Ben Hera. Seni uzun zamandır izliyordum. Ailenle yaşadıklarını, Okuldaki başarını...
Farkındayım bu biraz garip ve saçma geliyor ama hani mitoloji dersinde gördüğün şu Yunan Tanrıları ve Tanrıçaları var ya...
Onlar aslında gerçekler. Ve ben Zeus’un eşi Hera’yım. Uzun zamandır yaşantını izliyorum, mutsuz olmana rağmen aileni mutlu edebilmek için her şeyi yapıyorsun. Bu… Beni etkiledi Kim. Ailemin senin gibi birine de ihtiyacı var. Biliyorsun gerçi, biz biraz kalabalığız. Neyse, fazla uzatıp o şaşkın minik insan beynini yormanı istemiyorum. Senin o kazada gitmene gönlüm razı olmadı… Artık benim himayem altında bir yarı-tanrısın… Sana tüm melez yani yarı-tanrı özelliklerini vereceğim ve seni Melez Kampı’na göndereceğim. Orada diğer Tanrıların ve Tanrıçaların insanlardan olan çocukları var. Sen de artık benim oğlum sayılırsın. Orada umarım daha mutlu olursun…”

Ha? Karşımdaki siyah saçları özenle örülmüş ve tavus kuşu tüylerinden bir taç ve elbise giymiş olan kadın bana doğru bunları söylerken neredeyse ikinci kez ölüyordum. Kadın… Yani Hera tekrar devam etti.
“Unutma ki seni seçtim çünkü sen özel bir çocuksun.”
Hafifçe bana karşı gülümsedi. Annemin yüzünde yıllardan beri görmediğim koca bir gülümsemeydi bu. Hem de anne gibi sımsıcaktı.
“Şimdi seni Melez Kampı’na yollayacağım ve orada eğitim göreceksin. Kısa zamanda uyum sağlayacağını biliyorum. Kendine iyi bak…”
Hera’nın görüntüsü aniden bulanıklaştı. O sırada anlamsızca refleks olarak kafamı salladım ve neler olduğunu anlamaya çalıştım.
Gözlerimi kırptığımda başka bir dünyadaydım. Karşımda büyük bir ağaç, Melez Kampı yazan t-shirt giymiş kalabalık, 'çekik mi yoksa?' diye fısıldaşan bir çocuk grubu ve ayaklarının olması gereken yerde dört tane nalı olan bir adam karşıladı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Athena
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Athena


Mesaj Sayısı : 5210
Kayıt tarihi : 16/08/10

KimHyunLee. Empty
MesajKonu: Geri: KimHyunLee.   KimHyunLee. Icon_minitimeÇarş. Ara. 01, 2010 7:45 am

Rp puanı: 95, tebrikler.


/Admin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://olimpos.my-rpg.com
 
KimHyunLee.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» KimHyunLee.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Karakter :: Karakter Oluşturma :: Rp Puanı Belirleme-
Buraya geçin: