O gün sıradan bir sabahtı.Her zamanki gibi uyanmış,gerinmiş ve yatağımı toplamıştım.Pencerenin önüne geldiğimde güzelim doğaya baktım.Yemyeşil bitkiler,masmavi gökyüzüyle birleşip,olağanüstü bir kombinasyon oluşturmuştu.Her zamanki gibi doğanın ne muazzam olduğunu düşünerek pencereye baktım ve ardından pencereyi açarak doğanın kokusunu içime çektim.Muhteşem derecede harika bir koku aldıktan sonra pencereyi kapatarak aynaya baktım.Sarı saçlarımın rengi koyulaşmıştı,ama muhtemelen yazın açılırdı.Yeşil gözlerimin kenarlarında çapaklar vardı.Tuvalete gidip,yüzümü yıkadıktan sonra kendime bir kez daha baktım.Yeni okuluma gitmek için hazırdım.Evet,disleksi ve DEHB hastasıydım ve bu yüzden "sorunlu" olarak tabir edilen çocuklarla beraber okuyordum.Ama ben sorunlu değildim,buna inanıyordum.Keşke ablam da buna inanıp beni okuldan almasaydı.Almasaydı,atılırdım ve bu atıldığım 10.okulum olurdu.Muhtemelen bir rekordu.Okulumu değiştirmek benim için alışkanlık olmuştu ve hiçbir zaman bundan şikayet etmemiştim.Çünkü ben sorunluydum.
Yüzümü yıkadıktan sonra ablam beni kahvaltıya çağırdı.Mutfağa koşarak gittiğim zaman ablam arkasını dönmüştü.Kahverengi saçları parlıyordu.Evet,o benim gibi pis değildi,çok titiz ve temizdi.Beni öptükten sonra kahvaltıyı gösterdi.Domatesli sandviç,bu aralar en çok yediklerimdendi.Ablama teşekkür ettikten sonra masaya oturarak kahvaltımı yemeye başladım.Ablam bir süre sonra çıkması gerektiğini söyledi ve bana yeni okulumda iyi eğlenceler diledikten sonra evin kapısını kilitleyerek evden ayrıldı.Ben de hemen onun ardından,sabdviçimi yarım bırakarak evden ayrıldım.
Evden çıktığım zaman servis durağının oraya gittim.Karşımda tatlı mı tatlı bir kız duruyordu.Yanına yaklaştım,bana gülümsedi.Adımı sordu,tanıştık.Ama tam o sırada gelen bir çocuk sinirlerimi bozdu.Benim kolumdan tutup,beni kızdan uzaklaştırmaya çalışıyordu,bunun farkındaydım tabi ki.Ama farketmediğimi sanıyor olmalıydı,sürekli aynı şeyi yapıyordu.Bu çocuk fenaydı.Ben de daha fazla dayanamadım ve sinirlendim.
-Senin derdin nedir abicim?Gel halledelim.
-O kız tehlikeli Rey.
Çocuğu dinlemekten bıkmıştım,tatlı bir kızın neresi tehlikeli olabilirdi ki?Kıza daha da fazla yaklaştım.Sohbetimiz gayet hoş giderken,çocuk bana bağırdı.
-Dikkat et Rey!
Ardından kız tıslamaya başladı ve bir yılana dönüştü.Ah keşke yanımdaki çocuğu dinleseymişim!Yanımdaki çocuk bana bir şapka attı ve bağırdı.
-Şapkayı tak Rey!Ardından yanındaki şeye bas.
Çocuğun dediğini sorgulamamaya karar verdim.Bastığım anda bir kılıç ve bir kalkan çıktı.Ben bunları nasıl kullanabilirdim ki şimdi?Etrafta kaçışan insanlar gibi olmak için neleri vermezdim şimdi.Kılıç,hançer,yılan ve iki çocuk.Umarım o da çocuktur.Yılan üstüme doğru saldırırken kılıcımı gözlerimi kapayarak,aynı bir aksiyon filmindeki gibi salladım.Gözlerim kapalıydı,sadece yılanın tıslamalarını ve çocuğun bağırışlarını duyuyordum.Kılıcımı öylesine sallıyordum ama bayğı sert salladığımı da hissediyordum hani.Birkaç kılıç darbesinden sonra çocuğun bağırışlarıyla gözlerimi açtım.
-Rey,başardın!Şimdi benimle kampa gelmelisin.
-Ne kampı abicim?Uzay kampı falan mı?
-Melez kampı abicim.
O anda çocuğun ayaklarına baktım.Koyun ya da keçi gibiydi.Kaçmaya çalıştım ama çocuk beni kolumdan yakaladı.
-Ben satirim Rey.
-Bana Rey diyip,durma.Seni tanımıyorum bile keçi çocuk!
-Ben Luise.Satir,yarı insan yarı keçi.Sen de melez.Yarı insan,yarı tanrı.
O an kalakalmıştım.Ama etrafta kimsenin olmayışı nedeniyle mutluydum.Belki de bu çocuk benimle dalga geçiyordu.Ama gökyüzünden inen bir ay tüm fikrimi değiştirmeye yetti.Luise onun üstüne atlamamı söyledi.Düşüncelerimle boğuşup,atın üstüne atladıktan sonra inerken bir yazı gördüm.
Melez Kampı.