Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Juliet M. Byrons

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Juliet M. Byrons

Juliet M. Byrons


Mesaj Sayısı : 8
Kayıt tarihi : 07/11/10

Juliet M. Byrons  Empty
MesajKonu: Juliet M. Byrons    Juliet M. Byrons  Icon_minitimeÇarş. Kas. 10, 2010 9:28 am

Uzaklardan bir çığlık koptu.
“Julietttttttttttttttttttt!!!!”
Ben çığlığı duyabiliyor fakat tepki veremiyordum. Aniden gölden çıkıp değişen insanlara bakakalmıştım. Şaşkınlıktan tüm vücudum donmuş öylece kalakalmıştım fakat tehlike durmamıştı. Bana doğru ilerlemeye devam ediyor ve savaş naraları atıyorlardı. Ilk önce derileri bir su torbasıymış gibi patlamış içlerinden kırmızı gözlü, yeşilimsi, garip derili yaratıklar çıkmıştı. Elleri keskin, uzun bıçaklar vardı. Bana ulaşmadan değişimlerini tamamlaycakları kesindi. Bu düşünceyle kendime geldim ve koşmaya başladım.

- 2 SAAT ÖNCE -
“Bu kadar gevezelik yeter Juliet Byrons..” dedi Anne Mari “..herkes bu gibi olayların hep senin başının altından çıktığını biliyor. Sophie’yi sevmiyor olabilirsin ama onunla geçinmek zorundasın. Ve Sophie’nın yatağına sümüklü böcekler koymak yada ders notlarını ortadan kaldırmak bu işe pekte yardımcı olmuyor.”
Aman tanrım buna inanamıyordum. Öyle sinirlenmiştim ki bu kızı ölesiye dövebilirdim. İyi ve uslu ol. İyi ve uslu ol. Bunu kendime defalarca hatırlattım. Bu kızın yalan söyleme kapasitesi daha ne kadar genişleyip, alçalabilirdi bilmiyordum. Bunları aslında ben yapmamıştım. “O” bana yapmıştı. Ders notlarımı çalmış, yırtmış, yakmış ve her gece yatağımda beni başka bir süpriz bekliyordu. Fakat nasıl yapmışsa Anne Mari’yi bunu benim yaptığıma inandırtmıştı. YİNE. Bu yetimhaneye geldiğim güne lanet ediyordum. Annem ve babam trajik ve çözülemeyen bir trafik kazasında ölmüşler ve ben şans eseri kurtulmuştum. Ölmüş bedenleride bulunamamaştı. Aslında bakarsanız onları hatırlayamıyorum bile ama bu canımın acımasını önlemiyor.
“Ama ben yapmadım ki..” diye başlamıştım ki tek elini kaldırarak beni susturdu Anne Mari. “Cezanı biliyorsun artı bir haftalık yetimhane temizliği senin işin olacak. Şimdi gidebilirsin.” diyerek beni başından attı ve ben dışarı çıktım. Kapıyı kapatıp başımı kaldırdığımda Sophie’yle göz göze geldim. Al birini vur ötekine. Bana baktı ve sinsice gülümsemeye başladı. Bu sefer o kazanmıştı ve ben izin vermiştim. Bu seferlik geri çekiliyordum. Sophie’nin yanından geçip Crispin’in yanına gittim. Yakışıklı yüzü koyu kumral saçları tarafından gölgeleniyordu. Mavi-yeşil gözleriyle ortamdaki gerilimi izliyordu. Bu işe yaramaz yetimhanede başıma gelen tek güzel şey Damien’di. Oda benim gibi kimsesizdi en azından öyle sanıyorduk çünkü ailesini oda tanımıyordu ve 5 sene önce buraya geldiğinde hemen arkadaş olmuştuk.
“İyi misin?” deyip bana sarıldı.
“İyiyim, hadi gidelim buradan. Daha fazla burda kalmak istemiyorum.”
“Bu seferki cezan ne?”
“Her zamanki işte. Yasaklar, yasaklar, yasaklar.” Gülümsedim. Yine hafta içi ve sonu dışarı çıkma yasakları almıştım. Gerçi yasaksızda farklı değildi. “Ah az kalsın unutuyordum. Birde koca bir hafta boyunca yetimhane temizliği benim sorumluluğumdaymış.” deyip gözlemi devirdim. Bu nasıl bir acımasızlıktı. Damien çenesini sıvazladı.
“Ah, hadi söyle.” dedim.
“Bu sefer gerçekten hakettin sanırım ha ne dersin? Yani yatak meselesi? Bu sefer geri çeki..” derken sözünü kestim Damien’in. Oda mı gerçekten böyle düşünüyordu. Tanrım kimse mi beni gerçekten tanımıyordu. Geçen sefer kızgınlıkla büyük laflar etmiş olabilirdim ama yapmadığımı bilmesi lazımdı. Hep benimleydi nasıl bilmezdi. Ben içerdeyken Sophie onu doldurmuş ve yaptığıma inandırmış olmalıydı. O kızın aklına giremeyeceği kimse yoktu.
“Buna nasıl inanırsın?Bunca yıldır beni hiç mi tanımadın?Bana inanacağın yerde ona mı inanıyorsun?Her zaman benimleydin sence nasıl yapmış olabilirim. Buna inandığına gerçekten inanamıyorum. Ona. Entrikacı kıza..” Yürümeye başladım. Damien’e bakmak beni daha da sinirlendiriyordu. “Sophie’nin nasıl bir karaktere sahip olduğunu benim kadar iyi biliyorsun. Yapmadığımı biliyorsun. Fakat yine ona. Neyse öyle olsun. “
“Jull..” sanırım laflarım yerlerine ulaşmıştı. “.. Jull, öyle demek istemedim. Biliyorum ama Sophie öyle inandırıcıydı ki..” derken sözünü kestim.
“Boşuna zorlama Damy.. biliyorum ama bu beni incitmediğini göstermez” diyerek onu susturdum. Bir kelime daha etmesini istemiyordum. Onu görmek yada yüzündeki suçlayıcı ifadeyi hatırlamak istemiyordum. İncinmiştım. Kızgındım. Sinirlerim bu kadar bozukken birşey söylerse onu kırmaktan korkuyordum. O sırada karar verdim. Yetimhane sınırlarında bulunmak istemiyordum. Bende bizim göle gittim. Böyle zamanlarda huzur bulabildiğim tek yerdi burası. Masmavi gökyüzü, yemyeşil çiçekler ve ağaçlar, ici beyazı bir göl. Su o kadar berraktı ki bazen kendimi kaybederdim. Bir süre daldım akan berrak suya. Sonra bir aşağıya bir yukarıya turlamaya başladım gölün etrafında. Akan berrak suyun sesi öfkemide beraberinde aldı götürdü. Bir ağacın altına oturdum. Bir anda geçmişim aklıma geldi. Bana onlardan kalan tek şey kolyemdi. Elimi boynuma uzattım ve kolyemi okşadım. Garip keskin bir bıçak yada çakı gibiydi. Uzun sapıyla çok egzotik ve eski gözüküyordu. Sonra aklıma Damien geldi. Belkide ona fazla çıkışmıştım. Damien hakkında düşünürken hava birden garipleşti. Elle tutulur bir gerginlik, bir enerji dolaşmaya başladı ortamda. Ağaçların altında oturduğum yerden kalktım ve göle bakakaldım. Göl yarılmış ve içinden gizli bir bölümü varmışda kapağı açılmış gibi çıkan insanlara bakakaldım. Gölden çıkıp silkelendiler. Etraflarna baktılar ve yavaşça kıyıda dolaşmaya başladılar. Ben ağaçların gölgesinden çıkıp birkaç adım öne geldim ve bir grup genç oğlana bakakaldım. Beni görünce gülümsemeye başladılar ve bana doğru ilerlemeye başladılar. Gözleri parladı ve derileri kaynamaya başlayıp kabarcıklaştı. Aniden hepsi birden patlayarak şekil değiştirdiler. Bir çığlık attıp onlara doğru koşmaya başladım. O insanlara ne olmuştu öyle. Koşarken gençlerin yavaşça ilerlemeye devam ettiklerini farkettim. Yavaşladım ve dikkatimi gençlere verdim. Acaba hayal mi görüyordum. Gençler gitmiş yerine kırmızı gözlü, yeşil ve kocaman bedenli yaratıklar gelmişti. Ellerinde kocaman kocaman bıçaklarla bana doğru geliyorlardı. Döndüm ve koşmaya başladım. Koşarken ağaçlara çarpıyor dönüp dönüp arkama bakıyordum. Sonra uzaklarda bana doğru koşan birini farkettim. Damien. Kalbim korkudan ve koşmanın verdiği hararetten kulaklarımda çınlıyordu. Damienin bana seslendiğini farkettim.
“ Julietttttttttttttttttt… ” ve ben Damiene doğru koşmaya başlamıştım. Gözlerim dolmuştu. Korkuyordum. Çok korkuyordum. Arkamdan gelen seslere bakılırsa beni takip ediyorlardı.
“ Damien…” Artık Damien’i net olarak görebiliyordum. Bana doğru koşuyordu. Adımı haykırıyordu. Gözleri benim için duyduğu korku yüzünden kocaman acılmıştı. Bana ulaştı ve ben onun kaslı kollarına atladım.
“İyi misin? Sana birşey oldumu bir zarar verdiler mi?” diye soru sormaya başladı.
“İyiyim. Çok korkunçlar Damien cok korkunç. O koca koca k-kıpkırmızı gözleri ve . . .” derken duraksadım. Nefesim kesilmişti. Crispin bana bir daha sarıldı ve yanağımdan öptü, kulağıma fısıldadı.
“Her ne duyarsan duy koşmaya devam et. Koş ve canını kurtar. Tamam mı Jull? Asla durma. Yetimhaneye varana kadar asla. Eğer ben gelemessem...” duraksadı ve tekrar etti “…eğer ben gelmessem odama gir ve gizli bölmeye bak. Akşama kadar vaktin var. Orada ne yapman gerektiği yazılı birtanem. Şimdi koş. Git Jull..” beni itekledi “...git.”
“Hayır, seni bırakmam sen–sen sahip olduğum tek ailemsin. Kardeşimsin. Olm…”
“Kapa çeneni ve koş Jull, ve asla durma. Şimdi koş. Ben onları geride tutarım. Git artık Jull” diyerek beni itekledi ve yaratıklara doğru koşmaya başladı. Arkasına bakmadı bile. O yaratıklara saldırmak ve onları durdurmak için kendini feda etti. Koşarken belinden her zaman taşıdığı kemerini ve boynundan kolyesini çıkardı. Birkaç süslü ve kulağa melodik gelen kelime söyledi ve eşyalar ışık saçarak değişip gerçek bir hal aldılar. Ben arkamı dönüp koşmaya başladım. Uzaklaştıkça çıkan gürültü ve kılıç sesleri daha az duyulur oldu. Ormanlık alanın içine girdim. Etraf çok sessizdi. Sadece kendi kalbimin çıkardığı gürültüler ve beni takip eden ayakların çıkardığı sesler vardı. Takip eden. Biraz soluklanmak için durdum ve arkamı döndüm. Yaratık bana doğru koşuyordu. Benden çok uzakta olmasına rağmen insan üstü bir hızla yaklaşıyorlardı. Döndüm ve koşmaya başladım. Koşarken ağaç köklerinden birine takıldım ve düştüm. Kafamı ağaç kökünün sivri yerine vurmuşum, kanıyordu. Yaratık yaklaşmıştı. Kan kokum onu dahada deli ediyordu. Ben dönüp sürünmeye çalıştım. Ama yaratık ayağımdan tutup beni çekmeye başladı. Beni yakamdan tutup kaldırdı ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Ağzını açtı ve tam o sırada Damien geldi. Kılıcıyla yaratığa arkadan darbe vurdu. Yaratık acıyla çığlık attı ve beni yere attı. Ben sertçe yere düşünce öksürüp tekrar sürünmeye başladım. Yaratığın ilgisi bu arada Damien’e kaymıştı. Damien kılıcını sallarken bana kaçmam için bağırıyordu. Zorla ayağa kalktım ve kafamı tutarak sendeleye sendeleye koşmaya başladım. Görüşüm bozulmuştu. Çok ileri gidemeden birşey beni saçlarımdan tutup geri çekti. Çığlık attım. Saç diplerim ağrıyordu. Burnuma gelen çürümüş et kokusundan beni yakalayanın yaratık olduğunu anlamıştım. Bir eli boğazımı sardı, diğer eli ellerimi tutup beni vücuduna yasladı. Bu arada beni yakaladığında başıma vurmuş olmalıydı çünkü görüşüm iyice kaybolmuştu. Kendimden geçtiğimi hissediyordum. Damien bir yandan “Kendini bırakma Jull. Sakın uyuma” diye bağırıyordu diğer yandan beni tutan yaratığın etrafını turluyordu. Gözlerimi açık tutamıyordum. Son duyduğum sesler Damien’in kılıcının yaratığı doğrayışı ve yaratığın korkunç bağırışlarıydı. Ve çok geçmeden bayıldım.
-*-
Biri saçlarımı okşuyor, sürekli birşeyler mırıldanıyordu. Sesinden Damien olduğunu biliyordum. Sert bir zeminde yatıyordum. Gözlerimi açtım ve kalkmaya çalıştım ama Damien izin vermedi.
”Hayır kalkma. Kendini zorlama yat eminim başın ağrıyordur.” Diye bir sürü bahane uyduruyordu. Ağlamıştı galiba. Sesi bir garip çıkıyordu.
”Saçmalama Damy. Bırak doğrulayım. Başım ağrımıyor. ” Gülümsemeye çalıştım ama başım deli gbi acıyordu. “Beni bırak şimdi sen nasılsın?...” uzanıp yüzünü tuttum ve inceledim “..yaralanmadın değil mi? Hem neydi onlar öyle?”
“Hayır, birşeyim yok.” Yüzünü çekmeye çalıştı. Tuttum. “İyiyim..” gülümsedi “..Ama … sana anlatmam gereken şeyler var.”
“Tamam. Dinliyorum.” Kötü birşey gelecekti biliyordum. “ Beni sonuna kadar konuşmadan dinlemelisin ama çok önemli.”
“Tamam.”
“Bu günkü yaratıklar seni öldürmek için gönderilmişti çünkü sen .. sen tanrı ve tanrıçaların kızısın. Onlar sen doğduktan sonra ortadan kaybolmak zorundaydılar ve sen artık insanlar dünyasında güvenli değilsin. Ben senin korumandım ama yetemiyorum artık. Bunu söylemek ne kadar zor bilemessin. Kabul etmekte. Sen benim en iyi arkadaşımsın ama artık kendin gibi olanların arasına gitmek zorundasın.” Durdu yutkundu ve derin bir nefes aldı. Ben ağzımı açmadan onu dinliyordum. Gözlerim ağrıyordu artık. Gitmem gerektiğini söylediği anda çeşmelerim açılmıştı ama tutuyordum. “Bensiz. Benim görevim burada bitiyor ama ne zaman istersen bana ulaşabilirsin” deyip bitirdi.
“Hayır, gitmem gerekmiyor yada çok gerekliyse senin de gelebileceğinden eminim. Seni bırakmamı isteme. Herkes bıraktı n’olur sende bırakma.” Artık ağlamaya başlamıştım. Elini uzattı ve gözyaşımı sildi.
“Gitmek zorundasın ama ben gelemem. Bu gece yola çıkıyorsun. Üzgünüm sende benim kardeşimsin ama gitmen gerekiyor. Hayatın söz konusu.” Ayağa kalktı ve benide kaldırdı. Bana sıkıca sarıldı. “Hadi gidelim. Eşyalarımızı toplamamız gerek. Senden sonra nereye gideceğim belli değil ama burada kalamam.”

AKŞAM
Arabanın arka camından bakarken hıçkırarak ağlıyordum. Damien’in gittikçe uzaklaşan gözü yaşlı yüzü yüreğimi burkmuştu. Artık eski insan hayatım bitmişti bunu şimdi anlıyordum. Önümde hiç bilmediğim mistik bir yaşam vardı ve bugün öğrendiğim bilgileri daha sindirememiştim bile ama zamanım olacağından emindim. Araba uzaklaşırken artık Damien’i göremez olmuştum. Önüme döndüm ve yola baktım. Kurumuş bir yaprak yere düştü. Gözümdeki yaşı sildim ve yeni hayatımda doğru yola çıktım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Athena
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Athena


Mesaj Sayısı : 5210
Kayıt tarihi : 16/08/10

Juliet M. Byrons  Empty
MesajKonu: Geri: Juliet M. Byrons    Juliet M. Byrons  Icon_minitimeÇarş. Kas. 10, 2010 9:42 am

Rp puanı: 90, tebrikler.


/Admin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://olimpos.my-rpg.com
 
Juliet M. Byrons
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Juliet Roberts...

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Karakter :: Karakter Oluşturma :: Rp Puanı Belirleme-
Buraya geçin: