Bazen bir Ares oğlundan hiç beklenmeyecek şeyler yaptığım bir gerçek, bu yüzden diğer melezlerden tepki aldığım da, sempatilerini kazandığım da oluyor sık sık. Ama ben sadece bir Ares oğlu olarak değil, bir melez olarak da oldukça garip biriydim. Neden mi? Öncelikle, geceleri pek uyuyamazdım. Her gece tek başıma birilerine rastlama umuduyla kampı dolaşır, sabaha doğru kulübeme dönüp geç saatlere kadar uyurdum. Tabi kulübemizde poker oyunu varsa, o başka. Kaç gece poker oynarak sabahladığımı hatırlayamıyorum bile. Bu gece ise poker oynamıyorduk, ben de her zamanki gibi dolaşmaya çıktım. Garip olduğumu söylemiştim değil mi? Gece gece hangi melez plajda oturup denizi seyreder ki? Bu benden başka birisi olamazdı heralde. Ama bu bana huzur veriyordu. Dalgaların kıyıya vurmasını, ayın suyun yüzeyinde oluşturduğu yansımasını seyretmek hoşuma gidiyordu.
Birden aklıma bir fikir geldi. Saatimin tuşuna bastım, saatimden çıkan kırmızı alevlere aldırmadan tüm dikkatimi deniz üzerinde yoğunlaştırdım. Babam tarafından bana hediye edilen bu saat istediğim her şeyi yavaşlatmaya yarıyordu, bunun sayesinde birçok kez hayatım kurtulmuştu. Ama o ana kadar denizi yavaşlatmayı hiç denememiştim, başarabilecek miydim acaba? Dikkatle suya baktım, babamın hediyesi su üzerinde bile olağanüstü bir etkiye sahipti! Dalgalar milyon kat yavaşlamıştı, bir dalganın kıyıya vurması saatler alabilirdi. Tabi sadece bir dakika sonra bu etki geçecekti, sonra ise her şey normal seyrine dönecekti. Ama henüz yarım dakika bile olmamışken saatimin kronometresi bir anda kayboldu, deniz normale dönmüştü.
"Bu nasıl bir saygısızlık böyle?" diye kükredi arkamdan bir ses. Arkamı dönünce bu kişinin bir tanrı olduğunu hemen anladım, ama kim olduğunu bilmiyordum. Aynı şekilde bu saatte Melez Kampı plajında bana bağırmaktan daha önemli bir işi olup olmadığını da...
"Saygısızlık mı?" diye kekeledim. "Affedersiniz ama, siz kimsiniz efendim?"
"Ben Deniz Tanrısı Poseidon'um genç melez!" diye bağırdı adam. Bunu daha önce anlamam gerekirdi, giysileri bir balıkçıyı andırıyordu. "Ne cüretle denizimi yavaşlatmaya kalkarsın sen?"
"Çok özür dilerim Tanrı Poseidon." dedim korku içinde, o an beni buharlaştırmaması için elimden geleni yapacaktım kuşkusuz, ama ne kadar şansım vardı bilemiyordum. "Ben sadece, merak etmiştim, kötü bir amacım yoktu."
"Sen Ares'in oğlu musun?" diye sordu Deniz Tanrısı.
"Evet efendim." diye cevapladım saygıyla.
"Pekala. Babanı severdim genç, bu yüzden seni bu seferlik affedeceğim. Bir daha böyle bir saygısızlık yaparsan bu kadar kolay kurtulamazsın elimden." dedi Poseidon. "Ve babana da söyle, bu savaşta Zeus'un hiç şansı yok. Onun yanında olmakla büyük bir hata yapıyor, bunu ona iletmeyi sakın unutma."
"Peki efendim." diye mırıldandım. Ama söylemek istediğim bu değildi, ona bağırıp hakaret etmek istiyordum. Onun bir korkak olduğunu söyleyip savaşa dönmesi gerektiğini söylemek istiyordum. Tabi bunlar sadece düşüncede kalıyordu. Tanrı bir ışık patlamasıyla yok olup gittiğinde, bir daha saatimin gücünü deniz üzerinde denemeyeceğime kendime söz verdim. Bu gece şansım pek yaver gitmeyecekti anlaşılan, en iyisi kulübeme geri dönmem olacaktı. Belki Steve ve Mia'yı uyandırıp onları biraz poker oynamaya ikna edebilirdim...