Sabah kulübemden çıkarken zihnimde sorular ve düşünceler dönüp dolanıyordu, kafam çok karışıktı. Ne yapacağımı, nereye gideceğimi hiç bilmiyordum. Dün babamın çağrısı üzerine Olimpos'a gitmiştim. Benimle konuşmak istemişti, bana bir görev vermek için... Babamın bana özel bir görev vermesi beni gururlandırmıştı, ama çıkmak üzere olduğum görevin zorluğu beni endişelendiriyordu. Babam bana bir rulo kağıt vermiş, bunu Deniz Tanrısı Poseidon'a iletmemi söylemişti. Poseidon'un sarayının denizin altında olduğunu biliyordum, babam bu yüzden ufak bir savaş gemisini Long Island Kıyısı'na bırakmıştı ve bana bir pusula vermişti. Ama orayı bulabilsem bile suyun altına nasıl gireceğimi, nasıl nefes alacağımı, basınca nasıl dayanacağımı bilmiyordum. Bunu yapabilmemi sağlayan bir şey olmalıydı mutlaka, ama böyle bir şeyi nerede bulabilirdim hiçbir fikrim yoktu. Belki de, bir ihtimal kamp marketinde olabilirdi. Gidip bir göz atmaya karar verdim.
Kamp marketi Büyük Ev'in yakınlarındaydı. İçeri girdiğimde oranın boş olacağını düşünüyordum, daha sabahın erken saatleriydi. Ama Hermes çocuklarından birkaçı yine oradaydı, içimden bir ses onların her zamanki gibi ödeme yapmadan kaçacağını söylüyordu. Hırsızlığı çok severdi Hermes çocukları, babaları hırsızların tanrısı olduğundan heralde. Hiç beklemediğim kişiler de vardı orada, kozmetik bölümünde yeni gelmiş ürünlere bakan bir grup Afrodit kızı dikkatimi çekti. Kitap reyonunda ise iki Athena kızı kitapların sayfalarını karıştırıyorlardı.
Marketin neredeyse heryerine bakmama rağmen, insanın suyun altında nefes alabilmesini sağlayan bir şey bulamadım, tabi böyle bir şey varsa. Tam ümitsizliğe düşmüştüm ki, "Hey Adrian!" diye bir ses duydum. Dönüp baktığımda bu kişinin kardeşim Mia olduğunu gördüm. "Sabah sabah ne arıyorsun burada?" diye sordu. Babamdan aldığım gizli bir görevdi, ama Mia da onun kızı olduğu için ona anlatmamda bir sakınca yoktu. Mia'ya güvenebilirdim. Ona özel görevimi anlattıktan sonra buraya o görev için aradığım şeyi söylediğimde hiç beklemediğim bir şey oldu, bir gülümseme yayıldı Mia'nın yüzüne.
"Çok şanslıymışsın, ben de tam aradığın gibi bir şey var. Bir tür büyülü bitki, bunları yediğinde suyun içinde saatlerce dilediğin gibi yolculuk yapabiliyorsun. Ama bunları istiyorsan bir şartım olacak." dedi gülerek.
"Ne şartıymış bu?" diye sordum şüpheyle. Biraz gergindim onun cevabını beklerken, Mia bir iyilik yaparken karşılık beklemezdi. Eh, en azından benden beklemezdi.